DJ/Prodüktör Doğukan Manço

Babalarının izinden gitmek özellikle erkek çocuklar için hem bir kolaylık hem de bir yüktür. Hele ki o baba, başarısının altına attığı imzası tarihe mal olacak kadar özgünse...  Doğukan Manço, babasının başarısıyla gurur duyuyor ve müzik alanında yaptığı işlerle kendi adını başarıyla sürdüreceği projelere imza atıyor. Barış Manço’nun oğlu olmak ve Barış Manço kadar başarılı olmak kolay olmasa da Doğukan Manço, yaptığı parçalarla müzik dünyasında adından çokça söz ettiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Gate’te sahne alan ve başarılı bir performans sergileyen Doğukan Manço ile sahne öncesinde müzik çalışmalarını ve hedeflerini konuştuk.

Müzik çalışmalarınız nasıl gidiyor?  Bu sezon bizi neler bekliyor olacak?
Deli gibi çalışıyoruz desem yeridir.  Kendi projelerim dışında “Maşa ve Koca Ayı” çizgi filmi için “Ayı”yı yeniden düzenledim. Çok önemli albümlere remixler hazırladım ve devam ediyorum. Bir yandan performaslarım devam ediyor.  Bu yıl stüdyoda çok vakit geçiriyorum ve bu değişimi seviyorum. Çok titiz çalıştığım için benim projelerimin hazırlık süreci de uzun oluyor.  4. projemi çok kısa bir süre sonra çıkaracağım. İçime ancak sindi. Projemin şarkıcısı da çok heyecanlı. En kısa zamanda yeni heyecanımı paylaşacağım.

Son single’ınızı Funda’yla çıkardınız. Yakın zamanda birlikte yeni bir proje hazırlığı var mı?
Funda’yla çok güzel bir proje yaptık. Funda şu anda Belçika’da. Belki ilerleyen dönemde yollarımız yine kesişir. Şimdilik benim başka planlarım var. Çok özel abümlere remixler hazırlıyorum. Yapacağım yeni projeleri sıraya soktum. Bu yaza mutlaka bir şarkı çıkaracağım. Arı gibi çalışmaya devam ediyoruz.

Daha önce Barış Manço parçalara yaptığınız cover’lar var. Bu seri devam edecek mi?
Ben bilinenin aksine Barış Manço şarkılarını cover’lamıyorum, remixlerini yapıyorum. Yaptığım her şarkıda babamın orijinal ses kaydını kullanıyorum. İlk yaptığım şarkı “Binlik Demlik” de bir Barış Manço remixidir aslında. Babamın şarkıları orijinal haliyle o kadar güzel ve iyi ki, dokunmayı çok istemiyorum. Ama yeni nesillerin Barış Manço’ya ilgisini taze tutmak için gelecekte devam edebilirim.  Kariyer planlamamda kendi müziklerimi  yapmak her zaman ağır basıyor. Babamın şarkıları da mutlaka ilham verecektir bana.

DJ’lik kariyeriniz nasıl başladı?
Askerde benim DJ’liğim başladı. Nasıl başladı? Orada komutanlar mikser kanalının önüne koydu beni; konumatının dügünü, oğlunun sünnet dügünü, 23 Nisan şenlikleri vs. derken benim bunu sahneye taşımam gerektiğini fark ettim. Askerden dönünce de sahne başladı. 7 seneyi geride bıraktım DJ’likte.

Doğukan Manço’nun 11 yıllık da bir radyo serüveni var...
Evet, herşeyin başlama sebebi. 1998 yılında başladı. Radyo televizyon ve gazetecilik okuyordum lisede, teknik lisede okuyordum. Ondan sonra yurt dışına gittim, 8 yıl Amerika’da yaşadım, ara ara radyoculuğum devam etti 2010 yılına kadar.

Yurt dışında da devam etti mi?
Evet, orada  hem internet hem FM bandından ortaklarımla birlikte "Florida Türk" radyosunu kurduk. Onlar yatırım konusunda yardımcı oldu ben tecrübe olarak. Ben öğrenciydim, beraber bu işe girdik, güzel başarılar elde ettik. Ödül aldık, Türk geceleri düzenledik, güzel şeyler yaptık orada. Okulum bitince Türkiye’ye döndüm, bir müddet de burada radyo programı yaptım.

Amerika’da yaşadığınız süreçte radyo programcılığı dışında neler yaptınız?
O süreçte ben hakikaten her şeyi yaptım. Servis söförlüğü yaptım, 5 sene garsonluk yaptım, valelik yaptım, radyomu kurdum. İyi ki yapmışım, çünkü bunlar bana hayatı kazandırdı. Buraya döndüğüm zaman şu an şirketimdeki ekibime yöneticilik yapabilmek için o tecrübeyi edinmem gerekliydi. Dolayısıyla iyi ki her şeyi yapmışım. Alın terinini ne anlama geldiğini öğrendim bu 8 senede. Türkiye'de olsaydım bunları yapamayacaktım. Çünkü o zaman ‘’Barış Manço’nun oğlu ne iş yapıyor?’’ diye soracaklardı. Hayat hep iniş çıkışlarla dolu olduğu için en dibi de gördüm, ayağım yere bastı, şimdi yukarı çıkmayı öğreniyorum. Bir daha batsam bir daha kalkarım ayağa. Bizim son şarkımızda bir lafımız var "Öldürmeyen her darbe güç verir bana." Birazcık da yaşanmışlıklardan gelen bir söz.

Hayatınızda ‘’Dönüm noktası’’ dediginiz bir dönem var mı?
Aslında benim “dönüm noktalarım” var. İlki 1999’da babamı kaybettiğimiz zamandır. Hayatımın çok değişmesine sebep olmuştur. İkincisi ise 2013-2014 Survivor serüveni ve sonrasında çıkardığım “Sakin Ol” ile kariyerimin daha net şekillendiği dönemdir. Bu iki olay da bana ciddi tecrübe kazandırdı ve hayatıma yön verirken alacağım kararlarda bu tecrübeleri kullanmayı öğretti.

Survivor, hayatınızı nasıl etkiledi?
Ben 2013’te Survivor’a katıldım, o da benim için bir stratejik planlamaydı. Amacım orada kendi kimliğimi kazanmaktı. Ben ne yaparsam yapayım şöyle bir sıfat vardı üzerimde‘’Barış Manço’nun oğlu.’’ Gurur verici bir sıfat ama benim istediğim şuydu ‘’Doğukan Manço, aynı zamanda Barış Manço’nun oğlu.’’ Bu farklı bir şey, insan bir birey olarak tanınmak ve kendi kimliğiyle sevilmek ister her şeyden önce. Kabahat de işleseniz, güzel bir şey de yapsanız bunun faturasını da sevincini de kendiniz karşılamak istersiniz, ailenize mâl olsun istemezsiniz. Ben de kendimi orada ispatlayabileceğimi düşündüm, çok zor şartlar altındaydım, nitekim ikinciliğe kadar çıktım. Orada edindiğim başarıdan dolayı Survivor All Star’a çağırıldım. Orada da sonlara kadar yaklaştım, başarılı bir sezon geçirdim. Bana faydası çok oldu, insanlar beni ismimle çagırmaya başladılar, tanıdılar artık. Bu süre zarfında ben single’lar çıkarttım vs.
Kendi kimliğimi oluşturmak için 3 senedir çalışıyorum. Hani üzerinizde başka bir kimlik varken kendi kimliğinizi oluşturmak zor. Güzel geri dönüşler alıyorum, yani sevilmek güzel bir şey. Çok emek verdik, bu emeğin arkasında yıllar var. Bir yerlere geldik. Önemli olan, daha zoru, bunu koruyabilmek ve daha iyi projeler çıkartmak.

Birey olarak tanınmak için çaba sarf ettiğinizi söylüyorsunuz.  Manço soyadını taşımanın ne gibi sorumlulukları var?
Manço olmanın  hem sorumlulukları hem zorunlulukları var. Gerçekten çok ağır bir yük.  Batıkan da ben de kendi ayaklarımız üstünde durup kendi hayatlarımızı, kendi kariyerlerimizi yaratmak için çok çalışıyoruz. Kendi yeteneklerimi, başarılarımı maximum derecede duyurmaya çalışma nedenim de bu. Demin de söylediğim gibi “Şu işte başarılı olan Doğukan Manço, aynı zamanda Barış Manço’nun da oğlu” denmesi ile direkt “Barış Manço’nun oğlu” diye anılmanın arasındaki farkı biz çok iyi bilen iki kardeşiz. O yüzden de deli gibi çalışıyoruz.  Barış Manço’nun oğulları olmak çok gurur veriyor elbette ama babamız da bizim “birey”  olmamız için bizimle konuşur, öğütlerini öyle verirdi.  Hem kendi hayatlarımızı yaşıyoruz hem de Manço olmayı çok önemsiyor ve değerlerimizi koruyoruz.


Doğukan Manço
 

Peki Barış Manço’nun oğlu olmasaydınız bugün müzikle ilgileniyor olur muydunuz?
Barış Manço’nun oğlu olmasaydım müzikle uğraşıyor olmayabilirdim. Çünkü bana müziği bu kadar net aşılayan babamdır. O’nun ben çocukken elime tutuşturduğu enstrümanlar, plaklar, plak çalarlar; stüdyolar, beni yolladığı teknik lise... Bunların hepsi altyapıdır. Bir de üstüne devamlı Barış Manço müziği ile büyüyorsunuz. Bu etkileşim ile hem büyüleniyorsunuz hem de üstüne birşeyler koymak istiyorsunuz. Eğer Barış Manço’nun oğlu olmasaydım kariyerim daha farklı olabilirdi. Mesela endüstriyel tasarım,  makine mühendisliği gibi alanlarda çalışıyor olabilirdim. Mekanik çocukluğumdan beri ilgi alanım. Enteresan olabilirdi.

Babanızdan kalan Manço Prodüksiyon’u geçtiğimiz yıllarda tekrar hayata geçirdiniz. Neler yapıyor Manço Prodüksiyon?
Babam 1971 yılında Manço Prodüksiyon’u kurduğunda şirketin ilk işi Barış Manço plakları çıkartmaktı. 40 yıl sonra 2011 yılında ben Manço Prodüksiyon’u tekrar hayata geçirdiğimde bizim de ilk işimiz benim prodüksiyonlarımı çıkarmak oldu. Daha sonra ekibimle sosyal medya danışmanlığı, menajerlik hizmeti verirken, derneğimizle birlikte “Barış Manço Anma Etkinlikleri” ile “Adam Olacak Çocuk” organizasyonlarını yapmaya başladık, devam da ediyoruz.  Benim de tüm etkinliklerim Manço Prodüksiyon tarafından organize ediliyor.

Çocuğum olursa motor yarışçısı olsun diye bir cümlesi var Doğukan Manço’nun... Sizin motor sporlarına ilginiz nereden geliyor?
Motora karşı ilgim var. Yani çocugum olursa her şeyden önce sağlıklı olsun tabii ama erkek çocuğum olmasını çok isterim. Babamı erken kaybettiğim için yaşanmamışlıkları telafi etmek isterim, sebebi bu. Allah nasip ederse ne mutlu bana.
Annem de babam da hep ‘’Oku oğlum, okul bitince hepsini yaparsın.’’ derdi. Benim okulu bitirmem 28 yaşımı buldu, bir de biz zor bir hayat yaşadık. Her şeyimizi kaybettik, motor sporlarıyla istediğim kadar ilgilenemedim. Motor sporlarına çok meraklı olduğum için yine içimde kalmış bazı şeyler var. Ne zaman ki kendi ayaklarımın üstünde durdum, kendi paramı kazanmaya başladım, ondan sonra ben o eksikliği kapatmaya çalıştım. Şimdi deli gibi motor sporlarına hazırlanıyorum. 2012’de yarıştım, en son orada kaldı. Ben istediğim dereceleri elde edemezsem  çocuğumu yetiştireceğim, derdim o.
Benim motor sporlarına ilgim çok erken yaşlarda başladı. 5-6 yaşlarında ATV kullanmaya başladım. Uzaktan kumandalı otomobiller vardır benzinle çalışan; bozuluyor tamir ediyorsunuz, kendiniz yapıyorsunuz, motoru orada öğrendim. Sonra 15 yaşında profesyonel karting yarışlarına katıldım, Türkiye’de 18. olduğumda annem beni yarış okuluna gönderdi ve pist yarışlarına katılmaya başladım. Bu işi hep yaptım aslında, ondan sonra 2007’de Amerika’dayken drift yarışlarına başladım. Daha Türkiye’de yoktu drift yarışları, Türkiye’ye geldiğim dönemlerde  drift Türkiye’de de başladı, zaten ilk pilotlarından biriyim ben. Kendi paramı kazanmaya başlayınca kendi yarış otomobilim oldu vs. Son klipte de hünerlerimi sergiledim. Funda nasıl dans ediyorsa ben de arabayı dans ettiriyorum.
Müzik de, DJ’lik de, motor sporları da benim çocukluktan gelen ilgi alanlarım.

Bildiğimiz kadarıyla motor sporlarıyla ilgilenmeye devam ediyorsunuz. Bu alanda sizi farklı platformlarda görebilecek miyiz?
En sevdiğim sorulardan biri. Motor sporlarına devam... Beni hayata bağlıyor, adrenalin tutkuma ilaç oluyor.  Driftte kendimi buldum. Kendi arabalarımı yaparak terapi oluyorum. Hayatımda yeri çok önemli bu sporun. Kısa vadede amacım Türkiye şampiyonluğu, uzun vadede ise Avrupa’da ülkemi temsil etmek ve dereceye girmek. Örnek alınan bir pilot olmayı çok isterim.

İdealleriniz neler, sizi yıllar sonra nerede göreceğiz?
Öncelikle çok emek vererek oluşturduğum kariyerimi korumak ve geliştirmek istiyorum. Geçmişe dönüp bakınca, yaşadığım yükselişi devam ettirmek için daha da çok çalışmam gerektiğini görüyorum. Ne yaparsam yapayım en iyisini yapmayı istediğim için tüm çabam en iyiyi yapmak.  Bu yaptıklarımla da yaşadığım ülkeye değer katan ve değer gören bir adam olmak isterim.  Arkamda güzel değerler bırakmak isterim. Babam her zaman ne yaparsan yap en iyisini yap derdi. Ben de yaptığım işlerin en iyisini yapıp yıllar sonra bunun gururu ile yaşamak isterim.

Doğukan Manço kendisiyle baş başa kaldığında ne tür müzikler dinliyor?
Ben yalnız başıma kaldığımda dinlediğim müziği ikiye ayırıyorum; biri profesyonel olarak dinlediğim müzik diğeri ise kendi zevkim için, ruhumu beslemek için dinlediğim müzik. Modumla alakalıdır biraz. Deephouse da dinleyebilirim, akustik, klasik de gidebilirim, 80-90 pop ve rock da severim.  Ama iş ile ilgili dinliyorsam dünya trendlerini takip ederim, her şeyi dinlerim.

Eskişehir’e daha önce de geldiniz, diğer şehirlerdeki sahnelerinize kıyasla Gate’i ve Eskişehir’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eskişehir’e  daha önce 2012-2013 yıllarında gelmiştim. Daha sonra 2 kez Gate’te çalmaya geldim ve şimdi yine buradayım. Eskişehir’e tekrar gelmeyi çok istiyordum, buranın inanılmaz bir öğrenci kitlesi ve enerjisi var. Eskişehir’de çalmanın keyfi çok ayrı. Gate’e ilk geldiğimde de çok zevk almıştım. Eskişehir’i şehir olarak da çok seviyorum. Her zaman gülümseyerek hatırlarım.