3 Düşün 1 Konuş!

Son yıllarda ülkem insanına dair beni çok rahatsız eden bir tutum var.

Siyasi ideolojisi veya menfaatine uğruna veyahut kendi konforlu alanında hiç risk almadığı için ilkeler ve doğrularını esnetebilenler fazlalaştı.

Hatta bu kitle biraz geniş olduğu için başkalarının doğrusu, ilkesi, tedirginlik ya da şüphelerini tukaka ilan etmekte çok rahat, çok profesyonel…

Ülkenin sığınmacı politikası, sokak hayvanları meselesi yetmezmiş gibi son haftalarda aynı zihinler PKK’nın silah bırakma sürecinde de benzer bir söylem birliği ile hakkını arayan ve gerekçelendirdiği detaylarla endişelerini dile getirenleri baskılamaya çalışıyor…

Gariptir bu kast ettiğim aktörler sadece iktidar kanadına ilgilendiren sağ veya siyasal muhafazakarlarla alakalı değil kendini sol sosyal demokrat ilan etmiş gözüken ama iktidarla pek çok konuda fikir birliğinde olanlarda fazlaca mevcut.
Argümanlar ne yazık ki hep aynı ve altı boş…

Mesela pek çok insan gibi sığınmacı politikasının doğru işlemediğini, sığınmacıların nüfusa oranla gereğinden fazla sayıda olduğunu dile getiriyorum.

Rakamlarla ortada olan yüksek doğum hızını, kültürel dokunun ve anadilin bozulma riskini, suç oranlarının öyle ya da böyle artış gösterdiğini, sayıca fazla oldukları için mevcut hayata entegrasyonlarının zor olduğunu dile getiriyorum.

Bu endişelerin yaygın olduğunu, vuku bulan pek çok olayın gelecek adına benim gibi pek çok insanı tedirgin ettiğini belirtiyorum.

Asalım, keselim değil gereğinden fazla göçü engelleyip mevcut sayıyı insani normlara uygun şekilde geri gönderelim düşündeyim.

Ancak bu söylemlerin bazılarındaki tek karşılığı IRKÇILIK…

Sözde insan haklarına çok saygılı olduğunu iddia eden bu tatlı su demokratları aslında başka bir insanın fikrine ve endişesine bile saygı duyamayacak kadar takıntılı ve yaftacı…

Sokak hayvanları meselesinde de anlaşamıyoruz bu zihniyet ile…

Ben mevcut sorunu kabul eden ve çözüm gerektiğini kabul eden kısımdayım. Tek fark bu çözümün bilimsel, insani ve yaşam hakkına saygı duyularak yapılmasını önerdiğim için ve kişisel olarak bu çözüme katkı sunmak adına 3 köpek sahiplendiğim için bana ittapar veya istifçi gibi zekâ yoksunu yaftalar yapıştırılıyor.

Aynı zihniyetin son günlerde müdahil olduğu konuysa Barış Süreci…

Sanki ilk kez deniyoruz gibi, hiç sütten ağzımız yanmamış gibi ve en önemlisi bu ülkenin somut ve manevi olarak ödediği bedeller hiç yaşanmamış gibi lanse edilen bu projeye karşıyım.

Sivas’ın göbeğinde insanları diri diri yakan ve zafer çığlıkları atanlarla, kundaktaki bebeği hak mücadelesi deyip kurşunlayanlara karşı tavrımı yumuşatacak hiçbir argüman yok.

Silah bırakıyoruz diye göze sokularak yapılan şov kokulu göstermelik eylemlerin sanki Türkiye yıllardır süren bir savaşı kaybetti gibi algılatılmasına mı yanayım.

Eli kanlı teröristin hem muhafazakâr sağ hem de sol sosyal demokrat düşüncedekiler tarafından Barış Güvercini gibi lanse edilmesine mi yanayım bilemiyorum.

Bedelini tüm toplumun yıllarca en ağır koşullarda ödediği bir sürecin kararını toplumun önüne sandık koymadan verilmesini ve birkaç kişinin ağzına bakılmasını son derece rahatsız edici buluyorum.

Ve bazıları bu itiraz karşısında “Ne yani PKK silah bırakmasın mı?” diyor…

Nerdeyse beni silah yanlısı ilan edecekler. Hatta bazıları bu itiraz gerekçelerime o kadar öfkeleniyor, takıntılı bir şekilde adeta ağzından salyalar akıtıyor ki, o insanların silüeti ve tavrı ile barış kelimesi bile yan yana absürt duruyor.

Nihayetinde artık sesi çok çıkanın istediği herkese, istediği yaftayı yapıştırabildiği ve hatta çoğunluk sağlarsa onu susturmak için rahat rahat eylem yapabildiği sözde fikir özgürlükçüsü karakterlerin çoğaldığı bir mevsimdeyiz.

Sosyal medya gibi tüm takıntılarını, geçmişteki şiddet eğilimlerini ve sevgisizliğini kusacak bir alan bulursa kötülüğün sınırsızlığının ne denli tehlikeli olduğu ortaya çıkan zatlar var.

İşte tam bu noktayı ciddi bir kırılma alanı olarak görüyorum.

Buna bugün prim veren ya da sessiz kalanların yarın doğrusu kalmayacak…

Tarih bugün savunduğunuz ya da karşı çıktığınız şeyi unutmayacak…

Söz uçacak yazı kalacak ve vicdanınız yaş kaç olursa olsun sizinle er geç yüzleşecek…

Ve o vicdan azabı kusura bakmayın ama pardon diyerek, kandırıldık diyerek geçecek bir şey değil.O yüzden öyle bir

düşünün ki, 5 yıl sonra yükünüz artmasın…