GÜNDEM

Ataç, “PM’ye Yakışırdı” Dediği İsmi Açıkladı, Vesayet Tartışmalarını Yorumladı

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, CHP’nin 39’uncu Olağan Kurultayı ile Parti Meclisi üzerinden başlayan tartışmaları Eskişehir Haber Ajansı Yazı İşleri Müdürü Ayşe K. Uçak’a değerlendirdi.

“Ayşe Başkanın divan başkanlığı şehir adına bir prestijdir”

Kurultay sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurultay son derece olumlu geçti. Tek aday olunca tansiyon düşüyor. Genel Başkan da onu hak eden bir isim. Ayşe Başkan’ın da (Ayşe Ünlüce) divan başkanlığı görevini üstlenmesi şehir adına da çok prestijliydi. Çok da iyi yönetti. İlk gün parti programı değişikliği oylandı. Gölge Bakanlar tek tek çıkarak neler yapabileceklerini anlattılar. Program da yakında kitapçık haline gelecek, hepimizin elinde olacak. Bundan sonraki süreçte seçime kadar yoğun çalışmaların yapılması önemli… İkinci gün genel başkanın seçimi vardı. 1,5 saate kadar etkili bir konuşma yaptı. Bin 333 delegenin tamamının oyunu alarak yeniden genel başkanlığa seçildi. Üçüncü gün PM seçimleri vardı. 60 olan Parti Meclisi üyesi sayısı 80’e çıktı. Yaklaşık 150’ye yakın da başvuru vardı. Beklenen bir takım değişikler oldu. Gruplaşma ya da çizme gibi bir durum olmadı. Genel Başkanımızın da dediği gibi; Muhalefette olduğumuz son kurultay. Mevcut hükümet bu dönemde çok agresif ve akıl almaz işler yaptı. Özellikle de belediye başkanlarına… Yerel yönetim hezimetinden sonra önce borçlarla üzerimize geldi, ‘silkeleyin’ talimatı verdi. Bu tip hareketler yurt dışında da Türkiye’yi sıkıntılı hale sokuyor. Yoksulluk ve açlık sınırı altında birçok kesim hayatını sürdürüyor.

AK Partililer dahil pek çok kesim, Özgür Özel’in anahtar listesinde Eskişehir’den bir ismin PM’ye girmemesini tartışıyor. Bu değerlendirmeleri nasıl görüyorsunuz?

Parti Meclisi’nde en azından bir tane arkadaşımız olabilirdi. Niye yapılmadı ya da neyin pazarlığı yapıldı bilmiyorum.

“PM için Utku Bey olabilirdi, iyi de yapardı”

Aklınızdan PM üyeliği için geçen bir isim var mıydı?

Belediye başkanları, il başkanları olamıyor. Milletvekilleri olabiliyor. Utku Bey (Utku Çakırözer) olabilirdi. Jale Hanım (Jale Nur Süllü) istemiyordu. İbrahim Bey’i (İbrahim Arslan) kurultay sürecinde göremedik. Bir iki mesajı geldi. İstiyor muydu, istemiyor muydu? Utku Bey de olabilirdi, İbrahim Bey’de… Utku Bey iyi de götürürdü. Çok çalışan bir milletvekilimiz. Hem yurt içi hem de yurt dışında çalışmalarıyla vatandaşın gönlüne taht kurmuş bir arkadaşımız. Bir ara Hoca’nın (Yılmaz Büyükerşen) damadının Yavuz’un (Yavuz Tuna) adı geçiyordu. Hatta ‘Bilim Kurulu’nda olur’ deniliyordu. O da aday çıkmadı.

“Yılmaz Hoca karışırdı, bugün tartışabiliyoruz…”

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un, Yılmaz Büyükerşen’i işaret ederek yaptığı “vesayet dönemi bitti” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Eskişehir’de geçmişte bir vesayet olduğunu düşünüyor musunuz?

Talat Başkanımızı seçimlerde biz destekledik. O dönemde kendisine, “Senden ricam kimsenin adamı olmaman. Böyle davranırsan her zaman yanında olur, seni desteklerim” dedim. Nitekim o şekilde de hareket etti. Belki ufak tefek hataları olmuş olabilir. Ben bugüne kadar “şu olsun, bu olmasın” gibi işlere girmedim. Kazım (Kazım Kurt) ile yaşadığımız tartışmalar olmasaydı parti işlerine kesinlikle karışmazdım. Ben belediye başkanıyım, kendi işime bakardım ama bugün mecburen o siyasetin içine girmiş oluyorsun. Hakkında olumsuz düşündüğüm kişiler olabilir, bunlarla ilgili farklı düşünebilirim, zamanı gelince de bunu söylerim. Fakat bugüne kadar bir engellemem olmadı. Ne Talat’a ne de başkasına. Zaten il başkanlarıyla hiç aram yoktu.

Yılmaz Büyükerşen, milletvekiline, meclis üyelerine ve birçok konuya karışırdı. Ayşe Başkan’ın gelmesinden ise çok büyük mutluluk duydum. Çünkü bugün istediğimiz gibi tartışabiliyor, birlikte hareket edebiliyor ve bir yerlere gidebiliyoruz. Hoca’nın döneminde bunlar olmuyordu. Eğer birine destek vereceksem bunu zaten açıkça yaparım. Partide farklı düşünen çok kişi olabilir, bu da gayet normaldir. Böyle durumlarda mücadele çıkması da doğaldır.