AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez ile yaptığım röportajı dün sizlere sunmuştum. Bugün röportaja dahil etmediğim, aralarda sohbet olarak gerçekleştirdiğimiz görüşleri de sizlere sunmak istedim.
***
Dönmez ile ilgili öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Tartışmaların merkezinde olmayı seven bir isim değil. Daha doğrusu, görünür olmayı değil, işi üretmeyi tercih eden bir profil çizdi sohbet süresince. Olaylara, konulara, siyasi polemiklere biraz mesafe koyarak ele alıyor. İlk söyleyen değil doğruyu söyleyen olmak daha önemli onun için.
Ancak Eskişehir söz konusu olduğunda bu mesafe kısalıyor daha samimi bir kişilik çıkıyor karşımıza. Kente sık sık geliyor. Bilecikli olması nedeniyle Eskişehir’e yabancı olmadığını, burada akrabalarının bulunduğunu özellikle vurguluyor. Bu yüzden olsa gerek, şehirle kurduğu ilişki resmi bir temasın ötesine geçiyor. Bu noktada mesafe konusunda tam bir uzman oturuyor karşımda.
***
Eskişehir’de geçirdiği zamanın adresleri de sembolik. Dede Korkut Parkı ve Millet Bahçesi… Kalabalık protokollerden çok, şehrin nefes aldığı alanlarda bulunmayı tercih ediyor. Nabi Avcı ve Murat Mercan’la zaman zaman bir araya gelip siyaset, akademi ve şehir üzerine konuştuğunu anlatıyor.
***
Siyasete yabancı biri değil. Bunu özellikle hatırlatıyor. Bir dönem AK Parti’den İstanbul İl Genel Meclisi Üyeliği yaptığını, yani yerel yönetim dinamiklerini masadan değil, sahadan öğrendiğini ifade etmek gerekiyor. Bu deneyimin bugün kendisine önemli bir filtre kazandırdığını rahatlıkla söyleyebilirim zannediyorum.
***
Eskişehir’den gelen talepler konusunda net bir yaklaşımı var:
“Her talep, gerçekten bir ihtiyaç mıdır?” Bu soruyu sormadan hiçbir dosyaya bakmadığını ifade ediyor. Gelen talepleri önem sırasına koyduğunu, popüler olanla gerekli olanı ayırmaya çalıştığını sık sık ifade ediyor.
***
Şehirle ilgili en dikkat çekici vurgusu ise büyüme meselesinde. Eskişehir’in büyümesine karşı değil; aksine bunu kaçınılmaz görüyor. Ancak altını kalın bir çizgiyle çiziyor:
“Eskişehir, İstanbul ya da Ankara olmak zorunda değil.”
Ona göre mesele büyümek değil, doğru ve planlı büyümek. Kontrolsüz genişlemenin şehirleri kimliksizleştirdiğini, Eskişehir’in ise bu hataya düşmemesi gerektiğini savunuyor.
Belki de onu farklı kılan tam olarak bu: Büyük laflar etmekten çok, doğru soruları sormayı tercih etmesi. Tartışmaların odağında yer almamakta ısrar etmesi. Ve bir şehri, olması gerekenden fazlasına benzetmeye çalışmadan, kendi ölçüsü içinde korumaya çalışması.
***
Kısacası; yüksek sesle konuşmuyor ama söylediği her cümlede bir denge arayışı hissediliyor. Bu da onu, günümüz siyasetinde az rastlanan kişilik sunuyor biz Eskişehirlilere.