Henry Ford "Bir araya gelmek bir başlangıçtır; bir arada kalmak ilerlemedir; bir arada çalışmak başarıdır." der.
Biz bu sıralamanın hep ilk durağında kalan bir şehiriz.
Bir araya geliyoruz o kadar.
Ne bir arada kalmayı başarıyoruz, ne bir arada çalışmayı becerebiliyoruz.
Önce birliktelik fotoğrafları görüyoruz. Ardından bir bakıyoruz birlik delinmiş, dağılmış. Sanırım şehrin genetik mirasında veya son yılların popüler deyimiyle fıtratında böyle bir açık var.
Siyaseti bir kenara bırakalım diyoruz.
Şehrin önemli meseleleri için ortak bir hareket olmalı diye bastırıyoruz.
Ne mümkün!
Mesele siyaset değil aslında bunu da görüyoruz.
Zira ayrı parti ve ideolojilerin yan yana gelmemesi değil dikkatimizi çeken.
Ne yazık ki aynı partililer içinde bile yan yana gelene denk gelmiyoruz.
Ak Parti’nin tüm vekillerini ve teşkilatlarını yan yana görmüyoruz mesela.
Hatta parti içinde vekil, teşkilat, meclis üyelerinin bile aynı dili kullanmadığını, birbirlerinden pek haz almadığını söylemek mümkün.
Keza CHP içinde benzeri tespitler yapabiliriz. Tek farkla…
Vekiller, Belediye Başkanları, örgüt temsilcileri nadiren bile olsa bir araya geliyor. Aynı fotoğraf karesine girebiliyor.
Fakat fotoğraflara yansıyan tebessümün sadece orada kaldığını çok iyi biliyoruz. Strateji gereği çatlak ses çıkartmayan fakat birbirinden haz almayan çok sayıda partili olduğunu bilmek için amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Siyasetten çıkıp iş dünyasına bakalım diyeceğim ama…
Oradaki birlikteliğin de yamalı, dar, samimiyetsiz olduğunu anlatmak için delile ihtiyaç duymuyoruz.
Oda başkanları sadece seçim zamanı birbiriyle ateşkes ilan ediyor. Karşılıklı iyi niyet anlaşması yaparak birbirine rakip olmuyor. Haliyle herkes kendi bağı bahçesinde sürecine devam ediyor.
Eskişehir konseyi var mesela! İlginç bir örnek!
İş dünyası kendi arasında kursa hadi neyse, konseyin başı aynı zamanda Ak Parti İl Başkanı olan Gürhan Albayrak. Yani konseyin içinde siyasetçi var.
Ancak o siyasetçi masadaki tek siyasetçi olunca konseyin manası kalmıyor.
Konseyde başka bir partiden tek temsilci yok.
Merkezde 3 Belediye Başkanı var ama hiç birisi konseyde değil.
6 Milletvekilinden birisi bile konseyde yok.
İş dünyasında başarılı onca kadından hiç birisine buyur, sende gel denmemiş.
STK’lardan, şehirde uzman sayılabilecek akademisyenlerden hiçbiri yok.
Ak Parti il başkanı yarın istifa etse konsey dağılacak. Öyle bir konsey…
Sürekli toplanıyorlar, fotoğrafları görüyoruz. Yani Henry Ford üçlemesinin ilk adımını atmışlar ama ne devam ettirilebilir ne de birlikte çalışabilir bir enerji yok. Daha önceki denemeler gibi bu da fotoğraflarda saklı kalacak sanırım.
Tüm bu örneklere bakınca son yıllarda elimizden kayıp gidenlere, yapılması mümkünken artık hayal denilenlere, gelecekle ilgili boy veren taze endişelere hak vermemek elde değil.
Biz amaçları bırakıp birbirimizi rakip gördüğümüz sürece, ortak sorunlar için ortak mücadeleyi sürdürülebilir şekilde hayata geçiremediğimiz müddetçe aynı şeyleri konuşmaya devam edeceğiz.
Kentsel dönüşüm olacak ama ya yavaş ve eksik kalacak.
Çevre yolu bir gün yapılacak ama yap-işlet modeli ile paralı olacak.
Eskişehir’den uçağa bineceğiz ama özel havayolu şirketleri ile uçacağız.
Demiryolu ile gemlik limanına bağlanacağız ama kapasitemiz artmayacak.
Umutsuzluğa kapılmayalım diyorum fakat, 3 yıldır depreme dayanıksız olduğunu sağır sultanın duyduğu Tıp Fakültesi Hastanesi’ni tahliye edip yıkamayan ve tehlike yokmuş gibi yapan bir şehiriz.
Birbirimizi kandırmaya gerek yok, değil mi?