Heidi’nin Gerçek Hikayesi

Hepimiz Heidi’yi sevimli, masum bir Alp çocuğu olarak tanıdık. Dağlarda dedesiyle yaşayan, keçilerle oynayan, kalbi tertemiz bir kız çocuğu…
Ama o hikâyenin ardında bambaşka bir gerçek var.
Heidi aslında 19. yüzyıl İsviçre’sinin en acı toplumsal yaralarından birinin sessiz yankısıydı.

O dönem İsviçre, refah görüntüsünün arkasında derin bir yoksullukla boğuşuyordu. Köylerdeki birçok aile, geçim sıkıntısı yüzünden çocuklarına bakamıyor; “çocuk ticareti”ne benzer uygulamalarla küçükleri başka bölgelere, bazen de başka ülkelere çalışmaya göndermek zorunda kalıyordu.
Bu çocuklara “Verdingkinder” deniyordu. Almanca’da “sözleşmeli çocuklar” anlamına gelir.
Yani “çalışmak üzere evlatlık verilen” fakir köylü çocukları…

Johanna Spyri’nin yaşadığı dönem tam da bu yıllardı. İsviçre Alpleri’nin sessiz yamaçlarında, yüzlerce küçük çocuk tarlalarda, çiftliklerde hizmetçi gibi çalıştırılıyordu.
Bir kısmının annesi babası vardı ama onları yoksulluk “görünmez yetimler” hâline getirmişti.
Johanna bu dramı yakından görmüştü. Ve belki de “Heidi” bu acıya verilmiş bir cevaptı.
Spyri, 1881’de kaleme aldığı hikâyede yetim bir kız çocuğunu dağlara gönderir. Ama o dağlar, sadece bir doğa manzarası değildir, bir sığınaktır.
Heidi’nin şehirden dağlara dönüşü, aslında o dönemin binlerce çocuğunun asla yapamadığı bir dönüşü temsil eder. O çocuklar, şehirlerin soğuk evlerinde, efendilerinin gözetiminde büyürken Heidi doğaya, insana, özgürlüğe kavuşur.

Spyri, dönemin insanlarına dolaylı bir şekilde seslenir: çocuk sevgiyle büyümeyi hak eder.
Yoksulluk, masumiyetin bede
Bu yüzden Heidi, yalnızca bir çocuk masalı değildir.
O, İsviçre’nin utançla yüzleştiği bir dönemin vicdanıdır.
Spyri’nin dağlara sığınmış küçük kahramanı, o yıllarda susturulan binlerce çocuğun sesi olmuştur.

Ne ironiktir ki, yıllar sonra İsviçre devleti, 2010’larda resmen özür diledi.
Yüzyıl boyunca “Ver­ding­kin­der” olarak çalıştırılan o çocukların varlığını ve maruz kaldıkları istismarı resmen kabul etti.
Ve bir bakıma Heidi, o özrün ilk habercisiydi.

Bugün Heidi’ye baktığımızda artık yalnızca masum bir çocuk değil, bir vicdan sembolü görürüz.
Johanna Spyri belki masal anlattığını sandı, ama aslında adalet yazıyordu.

“Dağların ardında bir çocuk ağlıyordu.
Bir kadın onu duydu… Ve o çocuğun adını Heidi koydu.”