SAĞLIK

Kimya Mühendisleri Odası’ndan Gıda Zehirlenmelerine Karşı Uyarı

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Eskişehir Bölge Temsilcisi Kenan Çalışır, son haftalarda çok sayıda kentte görülen toplu gıda zehirlenmelerine dikkat çekerek, ekonomik kriz, hijyen eksikliği, denetimsizlik ve kontrolsüz üretimin halk sağlığını ciddi biçimde tehdit ettiğini söyledi.

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Eskişehir Bölge Temsilciliği Başkanı Kenan Çalışır, Türkiye’nin son haftalarda birçok ilinde art arda yaşanan toplu gıda zehirlenmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çalışır, artan vakaların halk sağlığının korunması için yeterli ve etkin kamusal denetimin çalışmadığını açıkça ortaya koyduğunu belirterek şu uyarıyı yaptı:

“Artan gıda zehirlenmeleri ehil kişilerce yapılacak denetim ve tüm gıda işletmelerinde eskiden olduğu gibi kapasitesine bakılmaksızın istihdamı zorunlu personel çalıştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Adıyaman, Sakarya, Rize ve İstanbul gibi illerde yüzlerce kişinin benzer şikayetlerle hastanelere başvurması; İstanbul’da 12 yaşındaki bir çocuğun yaşamını yitirmesi, sağlıksız gıdanın özellikle çocuklar için ölümcül sonuçlar doğurabileceğini acı biçimde gözler önüne serdi.”

“Çiftlikten çatala” gıda güvenliği işlemiyor

Çalışır, son vakaların ortak noktasının, gıda zincirinin herhangi bir aşamasında denetim mekanizmasının çalışmadığını göstermesi olduğunu söyleyerek, “Bu vakalar, ‘çiftlikten çatala’ uzanan gıda zincirinde yeterli ve etkin kamusal denetimin çalışmadığını ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

Ekonomik krizin de sağlıklı gıdaya erişimi doğrudan zayıflattığını söyleyen Çalışır, üreticilerin maliyet baskısı nedeniyle ruhsatsız, kaçak ya da doz aşımı pestisit ve veteriner ilacı kullanımına yöneldiğine dikkat çekti. Halkın alım gücünün düşmesi ise ucuz, denetimsiz ve bozulmaya açık ürünlere talebi artırıyor.

Hijyen eksikliği ve ‘tehlikeli sıcaklık’ en büyük risk

Zehirlenme vakalarının büyük bölümünün temel nedeninin hijyen eksikliği ve uygunsuz saklama koşulları olduğunu belirten Çalışır, şu teknik uyarıları yaptı:

“Gıdaların 5°C ile 63°C arasındaki ‘Tehlikeli Sıcaklık Bölgesi’nde uzun süre bekletilmesi, bakterilerin hızla çoğalmasına neden olur. Soğuk zincir kırılmaları ve yetersiz pişirme riskleri büyütmektedir.”

Özellikle et, tavuk ve deniz ürünlerinde iç sıcaklığın en az 75°C’ye ulaşmamasının patojen mikroorganizmaların hayatta kalmasına yol açtığını belirten Çalışır, bunun zehirlenmelerde kritik bir etken olduğunu ifade etti.

“Botulizm riski asla göz ardı edilmemeli”

Süt ve süt ürünlerinin ambalaj açıldıktan sonra kısa sürede tüketilmesi gerektiğini hatırlatan Çalışır, “Şişmiş ambalajlar mikrobiyal aktivite veya toksin oluşumunun göstergesidir. Bu tür ürünlerin tüketilmesi botulizm gibi ağır sonuçlara yol açabilir. Asla tüketilmemelidir” dedi.

Küçük işletmelerde hijyen standartlarının daha çok ihmal edildiğini, dar alanların çiğ ve pişmiş gıdaların ayrılmasını zorlaştırdığını ve uygun olmayan soğutucuların riski artırdığını da belirtti.

Zehirlenme şüphesi durumunda izlenecek yol

Çalışır, gıda zehirlenmesi belirtileri görülen bireylerin hızlı şekilde sağlık kuruluşuna başvurmaları gerektiğini söyleyerek, “Şüpheli gıda mutlaka izole edilmeli, ambalaj bilgileriyle kayıt altına alınmalı ve analiz için laboratuvara gönderilmelidir” şeklinde konuştu.

“Devlet halk sağlığını korumada başat rolde”

Her yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde vurguladıkları gibi güvenli gıdaya erişimin temel bir insan hakkı olduğunun altını çizen Çalışır, devletin bu konuda asli sorumluluğu olduğunu belirterek, “Yerel yönetimlerin denetim yetkileri güçlendirilmeli, rutin ve habersiz denetimler yaygınlaştırılmalıdır” dedi.

Bunun yanında gıda analiz laboratuvarlarının artırılması, erken uyarı sistemlerinin kurulması ve gıda zincirinin dijital olarak izlenebilir hâle getirilmesi gerektiğini söyledi.

“Zorunlu personel istihdamı geri getirilmeli”

Çalışır’ın dikkat çektiği bir diğer konu ise denetim yapacak uzman personelin gıda işletmelerinde yeniden zorunlu hâle getirilmesiydi. Çalışır konuya ilişkin, “İstihdamı zorunlu personel çalıştırma zorunluluğu kapasitesine bakılmaksızın tüm gıda işletmelerinde eskiden olduğu gibi tekrar hayata geçirilmelidir” sözlerini söyledi.