“Kazanmanın tek yolu herkesten hızlı öğrenmektir.” — Eric Ries
Türkiye’de “startup” bazen sahneyi parlatıyor, bazen de müşterinin cebine gerçek değer koyuyor. Aradaki farkı doğru okumazsak, alkış var ama iş yok. Gelin, parıltıyı değil kanıtı ödüllendiren temel bir çerçeveye bakalım.
Neden bu konuyu konuşuyoruz?
Çünkü bazı işler dışarıdan şahane görünüyor ama kullanıcı geri dönmüyor, kasaya para akmıyor. Gerçek girişimcilik; küçük dene, ölç, öğren ve işe yarayanı büyüt demektir. Bu cümlemi aşağıda biraz daha açıklamak istiyorum.
Kısa tarih:
Girişimcilik hikâyesi, cesaret kadar kanıta dayanır. 18. ve 19. yüzyılda düşünürler girişimciyi, belirsizlik altında değer yaratan ve kaynakları yeni biçimlerde bir araya getiren kişi olarak tanımladı. 20. yüzyılda “yaratıcı yıkım” fikri öne çıktı; eski olanı yıkan yenilik dalgaları ekonomiyi ileri taşır. Bu iş sadece cesaret değildir; küçük deneyler, ölçüm ve öğrenme ister.
“Girişimci değişimi arar, ona yanıt verir ve fırsata çevirir.” — Peter F. Drucker
Hızın disiplini: Nasıl ilerleriz?
İnternet ve mobil devrimle birlikte girişimcilik garajdan dünyaya açıldı ve herkes hızla bir şey çıkarabiliyor. Ama dot-com balonu bize şunu öğretti: “büyüme” ile “şişme” aynı şey değildir. 2000’lerde doğan pratik bir yaklaşım bu ayrımı netleştirdi: küçük ve denemelik ilk sürüm (MVP) çıkar, ölç–öğren–tekrar döngüsünü benimse ve bu yolla ilerle. Erken aşamada müşteri doğrulaması yap, “vitrin metrikleri” (indirme, izlenme) yerine elde tutma (kullanıcının geri gelmesi) ve birim ekonomiye (bir müşteriden kazanılan–harcanan denge) bak. Çünkü gerçek büyüme, kampanyanın gürültüsünde değil, kullanıcı davranışında saklıdır.
Türkiye’de durum: Yerel sahada basit testler
Türkiye’de ekosistemin iskeleti sağlamlaşıyor: teknoparklar, girişim destekleri, yarışmalar, fonlar… Parıltı ve PR fırsatları da bol. Ama işin özü değişmiyor: müşterinin hayatına gerçekten değmezsen, sahne ışığı söndüğünde ortada kalırsın. “Kopya model” yerine yerel uyarlama, “hikâye” yerine kanıt, “kampanya” yerine süreklilik… Bu yazıyı okuyanlar için pratik bir soru seti sunayım.
· Tüketicinin cebine ne koyuyorum? (Zaman, para, konfor vb.)
· Küçük bir denemede geri gelen kaç kullanıcı var?
· Bir müşteriyi kazanmak için harcadığım, ondan kazandığımı ne zaman dengeliyor?
· Bu iş pilot düzeyinden ölçeğe nasıl geçecek?
Kanıt zinciri: fikir → MVP → pilot → ölçek
Basit ama etkili yol haritası: önce küçük bir sürüm (MVP) çıkar ve tek bir problemi çözmeye odaklan. Ardından pilot yap; gerçek kullanımda ürünü test et. İşlediğini kanıtladığında ölçek için yatırım, ortaklık ve operasyon planını kur. Bu zincir, “parıltıdan değere” geçişin güvenli köprüsüdür.
Bunlara ek olarak, eğer girişimcilik ve girişimcilik ile ilgili kavramlara ilgi duyuyorsanız Rob Fitzpatrick’in “The Mom Test” ve Eric Ries’ın “The Lean Startup” isimli kitaplarını okumanızı ve 2016 yapımı “The Founder” ve 2010 yapımı “The Social Network” filmlerini izlemenizi öneririm.
Ve sonuç olarak…
Girişimcilik, hızın disiplini ile anlam kazanır. Küçük dene, ölç, öğren; kanıtı büyüt. Eğer parıltı ile değer arasında kaldıysan, bir adım geri çekil ve kendine kontrol soruları üret. Parıltı hızlı alkış getirir; değer uzun ömürlü güven. Bu hafta kanıt olarak ne koyduk?
Bir Sonraki Yazıda Görüşmek Dileğiyle…