Eskişehir’de bir gelenek haline gelen Pişmiş Toprak Sempozyumu bu yıl 17’nci kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın Vecihi Hürkuş Havacılık Müzesi’nde yaptığı lansmanda söylediği gibi, bu sempozyum yalnızca bir sanat etkinliği değil; şehrin kimliğini, belleğini ve geleceğini şekillendiren bir kültür mirasıdır.
Ataç’ın altını çizdiği nokta önemli: Eskişehir’de pişmiş toprak bir “sanayi ürünü” olmanın ötesinde, kentin markasıdır. 1926’da Tepebaşı’nda başlayan ilk kiremit üretimi, Cumhuriyet’in erken yıllarında hem ekonomik kalkınmanın hem de modern şehirleşmenin sembolüydü. Bugün Tepebaşı’nın caddelerinde, parklarında yükselen pişmiş toprak heykeller, bu belleğin taşlaşmış hali. Şu ana kadar 243 eserin kente kazandırılması, Eskişehir’i adeta “açık hava müzesine” dönüştürüyor. Bu yıl sempozyumda, Frig mirası Yazılıkaya’nın bir örneğinin sanatla yeniden yorumlanıp Tepebaşı’na kazandırılacak olması da, geçmişi geleceğe aktarmanın en güzel örneklerinden biri.
Sanayi ile Sanatın El Ele Yürüyüşü
Sempozyumun destekçilerinden Kılıçoğlu Kiremit’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Burak Özaydemir ise konuşmasında sanayi–sanat buluşmasına dikkat çekti. “Bu sempozyum, sadece şehrimizin değil ülkemizin kültürel ve ekonomik hafızasına da değer katıyor” derken, aslında Eskişehir’in ruhunu özetledi. Çünkü bu kentte toprağın işlenmesi yalnızca fabrika bacalarından çıkan bir üretim değil; aynı zamanda kültürel üretimdir.
Özaydemir’in vurguladığı gibi, 1927’de kurulan Kılıçoğlu, neredeyse bir asırlık yolculuğunda çatı sektöründe öncü olmuş bir marka. Bugün hâlâ dimdik ayakta olan bu kurumun sempozyuma destek vermesi, pişmiş toprağın hem ekonomik hem de kültürel yönünün aynı potada birleştiğini gösteriyor. Ve bu yıl sempozyumun, uzun yıllar Kılıçoğlu’nda da emek vermiş, Eskişehirspor’un efsanesi Prof. Dr. Fethi Heper anısına düzenlenmesi, toprağın sporla, sanatla, bilimle ve kent belleğiyle nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor.
Eskişehir’in Kültürel Hafızası
Bir kentin kimliği yalnızca binalardan, caddelerden ibaret değildir. O kimlik, hafızasında sakladığı hatıralarla, sanatla buluşturduğu değerlerle güçlenir. İşte bu sempozyum, tam da bu noktada Eskişehir için hayati bir işlev görüyor. Konserlerden atölyelere, çocuk etkinliklerinden heykel çalışmalarına uzanan zengin programıyla, her kesimden vatandaşı kültürle, sanatla ve tarihle buluşturuyor.
Toprak, binlerce yıldır insan yaşamının en temel hammaddesi oldu. Bugün Eskişehir’de o toprak, yeniden şekillenerek hem estetik bir değer kazanıyor hem de kentin hafızasına yeni bir sayfa ekliyor. Tepebaşı’nın bu çabası, yalnızca bir sanat sempozyumu düzenlemekten ibaret değil; bu kenti geleceğe taşımak, ona yeni anlamlar kazandırmak demek.
Başkan Ahmet Ataç’ın dediği gibi Tepebaşı gerçekten bir “açık hava müzesi.” Burak Özaydemir’in altını çizdiği gibi pişmiş toprak, sadece bir malzeme değil; bu şehrin kültürel ve ekonomik hafızasının parçası. İşte bu nedenle Pişmiş Toprak Sempozyumu, Eskişehir’in en değerli geleneklerinden biri olmaya devam ediyor.
2–12 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek bu kültür şölenine katılmak, aslında kendi kent belleğimizle yeniden buluşmak anlamına geliyor. Çünkü Eskişehir’in hikâyesi, toprağın pişip sanata dönüşmesinde saklı.