Uysal, Türkiye’nin özellikle son yerel seçimlerden ve 1 Ekim 2024’te yeni yasama döneminin başlamasından sonra bambaşka bir döneme girdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Can yakıcı, can alıcı bir Türkiye gündemi var. Siyasetimizin hızla bir kavşağa doğru ilerlediği, özellikle son yerel seçimlerle beraber ve akabinde 1 Ekim 2024 tarihinde yeni bir dönemin Büyük Millet Meclisi’nde vurulduğu andan itibaren Türkiye bir anda "siyasetten operasyonlar dönemi" diyebileceğimiz bir döneme girdi. Öbür tarafta da belki de Türk demokrasisinin önümüzdeki süreç içerisinde bir büyük sınava tabi tutularak, "en zor sınavı" diye tabir ettiğimiz, Türk milletinin elindeki en büyük gücün, sandıkta iktidarları değiştirme yetisinin kademe kademe, planlı bir şekilde elinden alınmak istendiği, siyasetin demokratik rekabete kapatılmaya çalışıldığı da bir döneme şahit oluyoruz.”
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin ülkeye ciddi maliyetler yüklediğini savunan Uysal, sistemin demokratik rekabeti ortadan kaldırdığını ve toplumun sandıkla iktidar değiştirme gücünün planlı şekilde zayıflatıldığını söyledi. Bu düzenin her alanda olumsuz sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Uysal, “Bugün bu bedellere hayat pahalılığı, enflasyon, çift haneli işsizlik, çift haneli faiz oranları, konkordatolar, iflaslar eklendi. Bunlara bir de İmralı sürecinin eklendiği kanaati içerisindeyiz.” dedi.
“İmralı süreci iktidarın mecbur kaldığı bir tablo”
Uysal, iktidarın Öcalan üzerinden yürüttüğünü öne sürdüğü temaslara ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin getirdiği “yüzde 50+1” dengesinin iktidarı bu tür süreçlere ittiğini savunan Uysal, şunları söyledi:
“iktidarı, Cumhur İttifakı’nı, Sayın Erdoğan’ı ve Sayın Bahçeli’yi Öcalan üzerinden, terörist başı Öcalan üzerinden ittifak kurmaya mecburiyetinde bırakmıştır. Bu da bir nevi Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin bir başka olumsuz sonucudur.”
Olası bir İmralı ziyareti için Meclis’te kurulan komisyona da tepki gösteren Uysal, Demokrat Parti’nin komisyondan çekildiğini hatırlatarak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oluşturulmuş komisyondan; eğer bu komisyon İmralı ziyareti kararı alır ve ifade ettiğim gibi Türk milletinin temsilcilerini, dolayısıyla Türk milletini, terörist başını adeta ödüllendirmek için ayağına götürme teşebbüsü içerisine sokarsa, bu komisyondan ayrılacağımızı ifade ettik. Milletvekilimizle beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlediğimiz basın toplantısıyla tüm bu gerekçelerimizi ortaya koyarak bu komisyondan ayrıldık.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de sorun sadece terör değil; etnik bölücü siyaset”
Uysal, terör politikalarına ilişkin değerlendirmesinde “Türkiye'de karşımızdaki sorunun adı sadece terör değildir. Sorun, terörü araç hâline getirmiş etnik bölücü siyasettir ve etnik bölücü siyasetin nihai programı hiçbir şekilde değişmez. Türk milletinin vatandaşları olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi vatandaşlarını ne Kandil, ne Erbil, ne İmralı ne de Avrupa başkentleri üzerinden değil, işleyen bir demokrasiyle ve işleyen bir hukuk düzeni içerisinde eşit vatandaşlık hukukunu sağlamasını, sadece Cumhuriyet'in değil, İmparatorluk'tan kalma bir miras olarak aldığımız bir referans olarak değerlendiriyoruz.” dedi.
Türkiye’nin demokratik hukuk devleti niteliğinin zarar gördüğünü, yargının siyasallaştığını ve muhalefetin sistemli operasyonlara maruz kaldığını savunan Uysal, bu durumun ülke için büyük tehlike oluşturduğunu dile getirdi.
Dış politika ve Suriye vurgusu
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, İsrail’in Gazze’deki saldırıları ve Suriye’deki güç dengeleri üzerine konuşan Uysal, Türkiye’nin mevcut dış politikasının ülkeyi riskli bir alana çektiğini ifade ederek, “Özellikle bölgemizde değişen şartlar, Türkiye dahil olmak üzere bölgeyi yöneten ülkelerin öngörü eksikliği olması, kendi kudret kapasitesini aşan birtakım teşebbüslerle, Suriye başta olmak üzere iktidar değişikliğine gitmek adına bu bölgelere müdahaleler yapılmış olması, maalesef Ortadoğu’da, Suriye üzerinden Ortadoğu’nun bel kemiğinin kırılmasına vesile olmuştur. Orada çıkan iktidar boşluğu neticesinde ABD gözetiminde PKK’nın uzantısı PYD’nin bir özerk alanı ele geçirmesine de AKP iktidarının siyaseti en nihayetinde vesile olmuştur.” diye konuştu.
Suriye’de PYD’nin ABD gözetiminde alan kazandığını belirten Uysal, bu gelişmenin iktidarın geçmişteki politikalarının sonucu olduğunu söyledi.
Ekonomi: “Türkiye hiperenflasyon eşiğinde”
Ekonomik programa yönelik eleştirilerini sürdüren Uysal, iktidarın hiçbir hedefi tutturamadığını ifade ederek, reel sektörün zor durumda olduğunu belirtti. Uysal, “Türkiye'deki reel sektör, hiperenflasyon eşiğine gelmiş ve maliyetlerin peşinden koşamaz hâle gelmiştir. Reel sektör, Türkiye'deki yatırımlarını tasfiye ederek bölgenin diğer ülkelerine, daha ucuz iş gücünün olduğu ülkelere doğru kaymaktadır.” dedi.
DP lideri, özellikle tekstil sektöründe son bir yılda 300 binden fazla istihdam kaybı yaşandığını ifade ederken, gençlerin ülkeyi terk etmek zorunda kalmasını “büyük bir felaket” olarak niteledi.
Öte yandan, yolsuzlukların devlet mekanizmasının parçası hâline geldiğini savunan Uysal, şu çarpıcı veriyi paylaştı:
“Bütçenin 2024 yılında %62'si Kamu İhale Kanunu dışında keyfi olarak sarf edilmiştir. Yolsuzluklar, usulsüzlükler, öncelik sıralamalarının yanlış teşhis edilmesi dolayısıyla Türkiye kaynaklarını heba etmektedir. 23 yıldır öncelik sıralamalarının yanlış belirlenmesi dolayısıyla ve kötü niyetle, adeta bir kravatlı soyguna muhatap kılınarak Türkiye'nin kaynakları yağmalanmıştır.”
“Türkiye’nin doğru istikameti iktidar değişiminden geçiyor”
Uysal, ülkedeki siyasal iklimin değişmesinin zorunlu olduğunu vurguladı. Uysal, “Türkiye'nin doğru bir istikamete gidebilmesinin yolu, bir iklim değişikliğinden geçmektedir. Bu iklim değişikliğinin temeli ise Türkiye'de siyasi iktidarın değişmesinden geçmektedir. Dünyanın yeni gelişmelere kapı araladığı noktada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne iktisadi alandan başlayarak yeni roller tanımlamak zorunludur. Demokrat Parti olarak, dünkü gibi, orta direğin yok edildiği ve dolayısıyla demokrasinin yok edildiği bu zemini yeniden kuvvetlendirmek adına, insanımızın kendi doğduğu topraklarda geleceğini arayabileceği bir Türkiye hayalini paylaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.




