Demirkol, MESEM kapsamında öğrencilerin okullarından koparılarak haftanın dört günü sanayi siteleri, atölyeler ve işletmelere gönderildiğine dikkat çekildi. Demirkol, bu alanlarda denetimsiz ve güvencesiz koşullarda çalışan çocukların, gelişim çağında olmalarına rağmen yetişkinlerin bile zorlandığı şartlarla karşı karşıya kaldığını aktardı. Demirkol, “MESEM kapsamında öğrencilerimiz, "meslek öğrenmek" vaadiyle okullarından koparılmakta, haftanın dört günü denetimsiz, güvencesiz ve çoğu zaman ağır iş koşullarının olduğu sanayi sitelerine, atölyelere ve işletmelere gönderilmektedir.Henüz gelişim çağında olan bu çocuklar, yetişkinlerin dahi zorlandığı şartlarda çalıştırılmakta, eğitim alması gereken saatleri üretim bantlarında geçirmektedir” ifade etti.

Bu kazalar ‘kader’ değil, göz göre göre gelen cinayetlerdir

Demirkol, Türkiye’de çocukların devlet destekli bir sömürü sisteminin kurbanı haline getirildiğini belirtti. Demirkol, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“MESEM’ler, iktidarın eğitimi piyasalaştırma ve eğitim hakkını ticarileştirme politikasının en keskin örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle bu merkezler adeta bir “çocuk işçi fabrikası” haline getirilmiştir. Bu sistemle birlikte kamu kaynakları sermayeye aktarılıyor. Öğrencilerin maaşları ve sigorta primleri, işveren tarafından değil İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yani halkın cebinden ödenmektedir. Patronlara ‘bedava işçi’ sağlanırken, bu çocukların eğitimi ikinci plana atılmaktadır. Yeterli iş güvenliği eğitimi almayan ve yeterince denetlenmeyen işyerlerinde çalışan çocuklarımız, iş cinayetlerine kurban gitmektedir. Son dönemlerde MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybeden veya uzuv kaybı yaşayan çocuklarımızın olduğu göz önüne alındığında, bu kazalar ‘kader’ değil, göz göre göre gelen cinayetlerdir.”

MESEM uygulamalarıyla çocuk işçiliğini meşru hale getirmişlerdir

Demirkol, son 6 yılda Türkiye’de meslek liselerinin sayısını azaltar meslek liseleri yerine MESEM uygulamalarıyla çocuk işçiliğini meşru hale getirildiğini ifade etti. Demirkol, “Mesleki Eğitim meselesi, memleket meselesi” sloganıyla proje üretme ve mesleki eğitimi güçlendirme iddiasıyla yola çıkanlar son 6 yılda ülkemizde Meslek Liselerinin sayısını 2000 civarında azaltmışlar ve bunun yerine MESEM uygulamalarıyla çocuk işçiliğini meşru hale getirmişlerdir” dedi.

Ne baskı ne de tutuklama, çocuk emeği sömürüsünün üzerini örtebilir

Demirkol, Milli Eğitim Bakanı’nın istifasını talep eden öğrencilerin tutuklanması ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyelerine yönelik şiddetin, iktidarın gerçeği örtme çabasından başka bir anlam taşımadığını ifade etti. Demirkol, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

Kurt’tan Büyükerşen’e Yanıt: Milletvekilliğini Bırakıp Geldim, Diyetimi Ödedim
Kurt’tan Büyükerşen’e Yanıt: Milletvekilliğini Bırakıp Geldim, Diyetimi Ödedim
İçeriği Görüntüle

“MESEM uygulamaları yoksul aile çocuklarını, kısa yoldan para kazanma umuduyla örgün eğitimden koparmakta ve geleceksizliğe itmektedir. Eğitimde fırsat eşitliği, MESEM uygulamalarıyla derin bir uçuruma dönüşmüştür. Milli Eğitim Bakanı’nın istifasını talep eden öğrencilerin tutuklanması, demokratik haklarını kullanan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üye ve yöneticilerine yönelik şiddet, iktidarın gerçeği gizleme çabasının açık göstergesidir. Oysa ne baskı ne tutuklama ne de gözdağı, çocuk emeği sömürüsünün üzerini örtebilir.”

Mesleki eğitim, pedagojik ilkelere uygun olarak, okul bünyesindeki atölyelerde olmalı

Eğitim Sen olarak Bakanlığa ve yetkililere seslenen Demirkol, taleplerini sıraladı. Demirkol, “Çocuklarımızın yeri sanayi siteleri, atölyeler veya fabrikalar değil; okulları, sınıfları ve oyun alanlarıdır. Öğrencilerin ucuz işgücü olarak görülmesi anlayışından derhal vazgeçilmeli, emeklerini sömürecek uygulamalar ve işbirliği protokolleri iptal edilmeli, mesleki eğitim, pedagojik ilkelere uygun olarak, okul bünyesindeki atölyelerde ve öğretmen gözetiminde verilmeli ve Meslek Liselerinin statüleri geliştirilmelidir” dedi.