AK Parti Eskişehir Milletvekili Fatih Dönmez, Eskişehir Haber Ajansı (EHA) Yazı İşleri Müdürü Ayşe K. Uçak’ın sorularını yanıtladı. Dönmez, Beylikova’daki nadir toprak elementlerinden iktidar ile yerel ilişkilere kadar pek çok başlıkta Eskişehir’in stratejik önemini vurgulayarak, kentin devlet yatırımlarında geri planda değil öncelikli iller arasında yer aldığını söyledi.
Eskişehir’in maden potansiyeli oldukça yüksek... Özellikle Beylikova’daki nadir toprak elementleri uzun süredir gündemde. Eskişehir’in bu alandaki potansiyelinin ülke ekonomisine katkısı nedir? Madenleri yeterince değerlendirebiliyor muyuz?
Eskişehir, özellikle Beylikova’da keşfedilen nadir toprak elementleriyle yalnızca ilimizin değil, Türkiye’nin stratejik geleceğini şekillendirecek ölçüde büyük bir potansiyele sahiptir. Beylikova sahasında tespit edilen 694 milyon tonluk rezerv, dünyada tek sahada bulunan en büyük ikinci nadir toprak elementi kaynağıdır. Bu büyüklük, Türkiye’yi savunma sanayiinden elektroniğe, batarya teknolojilerinden yeşil dönüşüm uygulamalarına kadar pek çok alanda dışa bağımlılığı azaltabilecek bir noktaya taşımaktadır.
“Eskişehir’in altında Türkiye’nin geleceği yatıyor”
Bugün dünya genelinde bilinen 17 nadir toprak elementinin 10’u Beylikova’da tespit edilmiştir. Cevherin ortalama tenörü ve mineralojik yapısı dikkate alındığında, yaklaşık 12,5 milyon tonluk nadir toprak oksidi potansiyelinden söz ediyoruz. Bu da millî güvenlikten enerji dönüşümüne, cari açığın azaltılmasından yüksek teknoloji üretimine kadar çok geniş bir etki alanı anlamına gelmektedir. Bu potansiyelin ekonomiye kazandırılması için planlı ve aşamalı bir süreç yürütülmektedir. Eti Maden uhdesinde kurulan ve 2023 yılında devreye alınan pilot tesis, cevherin zenginleştirilmesi, ayrıştırılması ve yüksek saflıkta oksit üretimi açısından kritik bir adımdır. Bu tesis, endüstriyel ölçekte üretime geçmeden önce hangi proseslerin en verimli sonucu verdiğini test etmek için zorunlu bir teknik aşamadır.
“Asıl mesele, cevheri çıkarmak değil; onu ileri teknoloji ürünlerine dönüştürebilmektir”
Şimdi ikinci aşamaya, yani endüstriyel tesis sürecine geçilmektedir. Hedefimiz, yılda yaklaşık 570 bin ton cevher işleyebilecek bir tesisle Eskişehir’de bir teknoloji ve yan sanayi ekosistemi oluşturmaktır. Çünkü nadir toprak elementlerinde asıl mesele, cevheri çıkarmak değil; onu ileri teknoloji ürünlerine dönüştürebilmektir.
“Yeterince değerlendirebiliyor muyuz?” sorusuna gelince; bu tür stratejik kaynaklarda aceleci değil, doğru ve millî bir yol izlemek esastır. Bugün keşifler tamamlanmış, pilot tesis devreye alınmış ve endüstriyel tesis süreci başlatılmıştır. Bu kaynak, kısa vadeli kazançlar için değil, Türkiye’nin önümüzdeki 50–100 yılına yön verecek bir değer olarak ele alınmaktadır.
“Türkiye bu teknolojiye sahip değil” söylemi, gerçeği eksik yansıtmaktadır
Nadir toprak elementlerinin işlenmesi konusunda Türkiye’nin teknolojiye sahip olmadığı, bu teknolojiyi elinde bulunduran ülkelerin de teknoloji transferine sıcak bakmadığı dile getiriliyor. Bu konuda ne gibi çalışmalar yürütülüyor?
Nadir toprak elementleri yalnızca madencilik değil, aynı zamanda jeopolitik bir alandır. Ham maddeyi çıkarmak nispeten mümkünken, onu yüksek saflıkta oksitlere ve ileri teknoloji bileşenlerine dönüştürmek ciddi bir bilgi birikimi, Ar-Ge altyapısı ve stratejik kararlılık gerektirir. Bu nedenle “Türkiye bu teknolojiye sahip değil” söylemi, gerçeği eksik yansıtmaktadır. Bugün Türkiye, Eti Maden öncülüğünde zenginleştirme, ayrıştırma ve yüksek saflıkta oksit üretimi konusunda önemli bir mesafe kat etmiştir. Pilot tesislerde %90’ın üzerinde saflık oranlarına ulaşılmıştır. Bu oranları daha da artırmak amacıyla çözücü ekstraksiyon, iyon değişimi ve ileri metalurji alanlarında yerli Ar-Ge çalışmaları sürmektedir. Bu, dışarıdan tek seferde satın alınabilecek bir teknoloji değil; ülkenin kendi mühendisleriyle geliştirdiği bir kabiliyettir. Uluslararası iş birlikleri de yürütülmektedir. Ancak Türkiye bu süreci klasik anlamda bir teknoloji transferi olarak değil, ortak Ar-Ge ve ortak üretim modelleri üzerinden ele almaktadır. Tüm temaslar millî çıkarlar ve güvenlik hassasiyetleri gözetilerek yürütülmektedir. Asıl hedefimiz yalnızca konsantre veya oksit üretmek değil; bu elementleri savunma sanayiinden enerji teknolojilerine kadar geniş bir kullanım zincirine entegre etmektir. Türkiye’nin vizyonu, tedarik zincirinin en kritik halkasında yer almaktır. Dolayısıyla bugün gelinen noktada Türkiye, bu alanda edilgen değil; teknoloji geliştiren ve yön veren bir ülkedir.

“Eskişehir’e yakışan şehrin geleceği için ortak aklı büyütmektir”
Eskişehir’de farklı partilerin bir arada siyaset yapma biçimi Türkiye ortalamasına göre daha farklı bir dengeye mi sahip?
Eskişehir’in siyaset kültürü, Türkiye ortalamasına kıyasla daha diyaloğa açık ve nezaket temelli bir yapıya sahiptir. Bunun temelinde şehrin eğitim düzeyi, kültürel çeşitliliği ve güçlü şehir aidiyeti yer almaktadır. Bu durum, Eskişehir’de siyasi rekabetin güçlü olmasına rağmen toplumsal gerilim üretmemesini sağlamaktadır. Tartışmalar çoğunlukla kişisel polemiklerdenziyade şehirle ilgili konular üzerinden yürütülmektedir. Sevinçte de, kederde de Eskişehir’in kolay kenetlenebilen bir şehir olması bunun en somut göstergesidir. Elbette bu tabloyu daha ileriye taşımak hepimizin sorumluluğudur. Siyasi farklılıkları bir zenginlik olarak görüp, şehrin geleceği için ortak aklı büyütmek Eskişehir’e yakışan bir yaklaşımdır.
“Yerel yönetimlerin daha proaktif ve koordineli hareket etmesi gerekmektedir”
Eskişehir’in mevcut yönetim anlayışında merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki iletişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir şehrin gerçek anlamda gelişebilmesi için merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin uyum içinde çalışması gerekir. Merkezi idare, Eskişehir’e yönelik her zaman yapıcı ve destekleyici bir irade ortaya koymuştur. Enerji, ulaştırma, sağlık, eğitim, adalet, gençlik ve spor alanlarında hayata geçirilen yatırımlar bu yaklaşımın açık göstergesidir. Bu projeler, siyasi farklılıklar gözetilmeksizin, tamamen şehrin ihtiyaçları esas alınarak gerçekleştirilmiştir.Ancak iş birliği karşılıklı irade gerektirir. Yerel yönetimlerin bazı alanlarda daha proaktif, daha hızlı ve daha koordineli hareket etmesi gerektiğini de ifade etmek gerekir. Bizim için esas olan siyasetin değil, Eskişehir’in menfaatinin öncelikli olmasıdır.
“Eskişehir, devletin yatırım programlarında geri planda bırakılan bir şehir değildir”
Kamuoyunda sık sık “Eskişehir hükümet yatırımlarında geri planda kalıyor” eleştirisi yapılıyor. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu eleştirilerin gerçekçi bir karşılığı yoktur. Eskişehir, devletin yatırım programlarında geri planda bırakılan bir şehir değildir. Aksine; sanayi, enerji, eğitim, sağlık ve teknoloji yatırımları açısından öncelikli iller arasında yer almaktadır.
Son yıllarda Eskişehir’de hayata geçirilen yüksek hızlı tren yatırımları, TOKİ sosyal konut projeleri, OSB’deki genişleme ve altyapı çalışmaları, OSB’nin limana bağlanması, Beylikova’daki nadir toprak elementleri projesi, savunma sanayii ve havacılık alanındaki yatırımlar, şehir hastanesi, yeni stadyum, Millet Bahçesi, kütüphane, kurum binalarının yenilenmesi, öğrenci yurtları, Dede Korkut Parkı, okullarımızın yenilerinin açılması ve sağlık altyapısının güçlendirilmesi, üniversitelerimize yapılan Ar-Ge ve teknoloji destekleri bu yaklaşımın somut göstergeleridir. Yürüttüğümüz yatırımlar neticesinde ilimiz genelinde doğalgaz erişimi olmayan hiçbir ilçemiz kalmamıştır.
Zaman zaman bazı projelerde yaşanan gecikmeler, yatırım eksikliğinden değil; yerel düzeyde de yaşanan planlama ve uygulama aşamalarında karşılaşılan idari ve teknik sorunlarından kaynaklanmaktadır. Bu durum, dışarıdan bakıldığında yanlış bir algı oluşturabilmektedir.Devletimizin Eskişehir’e karşı herhangi bir geri duruşu söz konusu değildir. Önümüzdeki dönemde de şehrimizin yüksek katma değerli projelerden daha fazla pay alması için çalışmalarımız kararlılıkla sürecektir.
“Bizim yolumuz fitneden geçmez, ayrıştıran değil ortak akılla yol yürüyoruz”
AK Parti’nin Eskişehir’deki örgütlenme, saha çalışması ve seçmenle temas düzeyi hakkında değerlendirmeniz nedir?
AK Parti olarak teşkilatlanmayı her zaman siyasetin kalbi olarak gördük. Bizim siyaset anlayışımız, milletle aynı yerde durmayı ve yüz yüze iletişimi esas alır. Eskişehir teşkilatlarımız da bu anlayışı sahada güçlü bir şekilde yansıtmaktadır. Ana kademeden kadın ve gençlik kollarına kadar tüm teşkilat mensuplarımız mahalle mahalle, sokak sokaksahadadır. Vatandaşla kurulan bu güçlü temas, AK Parti’nin Eskişehir’de köklü ve diri bir siyasi hareket olduğunu göstermektedir. Ancak şunu da özellikle ifade etmek isterim ki; ne yazık ki çoğu şehirde olduğu gibi bizim şehrimizde de dedikodu üretmeyi ve bundan beslenmeyi alışkanlık hâline getiren çevreler olabiliyor. Bizim durduğumuz yer ise her zaman nettir. Fitneden, ayrıştırıcı dilden ve algı üretme çabalarından uzak; doğrularla, samimiyetle ve ortak akılla yol yürümeyi esas alıyoruz.

“Hatipoğlu’nun Eskişehir’e somut katkıları ortadadır”
Son günlerde Eskişehir Milletvekilimiz Sayın İdris Nebi Hatipoğlu hakkında dolaşıma sokulan gerçeklikten uzak iddialar da bu durumun örneğidir. Sayın Hatipoğlu, çalışmalarıyla şehrimize ve ülkemize somut katkılar sunmuştur, sunmaya da devam edecektir. Siyasi hesaplarla gündeme taşınan bu tartışmaların kamuoyunda bir karşılığı yoktur. Gazi Meclisimiz; sanayiciden akademisyene, hukukçudan çiftçiye, doktordan mühendise kadar farklı meslek alanlarından gelen milletvekillerinin ortak sorumlulukla görev yaptığı güçlü bir irade merkezidir. Sayın Hatipoğlu’nun da en güçlü cevabı, bugüne kadar olduğu gibi Eskişehir’e ve ülkemize değer katan çalışmaları olmaya devam edecektir. Vatandaşlarımızın da teşkilat mensuplarımızın da bu tür söylemlere itibar etmeden, sağduyuyla hareket etmelerini özellikle tavsiye ediyorum. Biz teşkilatlarımıza güveniyoruz.





