Hayatım hep mücadeleyle geçti
Gençlerin önünü açmak lazım…“Ben aslında o baskılanan gençliğin ve iş bilgisi yüksek insanların sesi olacağım” demiştim. Bunu da biraz sağladığımızı düşünüyorum. Ama biz sadece renkli kişiliğimizle değil, iş bilgimizle vatan sevgimizle ve yapabileceklerimizle de öne çıkmak isteriz. Aslında insanlar çok çabuk tüketilen toplumda karakterimizin özelliklerini de unutmamaları lazım. Bizim hayatımız hep mücadeleyle geçti. Ne için mücadele ettiğimiz de zaten ortada. Bu konuda da bunları kesinlikle saf dışı bırakmayalım derim.
Yükselir yükselmez operasyonlar başladı
İYİ Parti çok zorlu süreçlerden geçti. İYİ Parti aslında milletimizin ihtiyacı olduğu noktada kuruldu. İYİ Parti'nin kuruluşuyla birlikte muhalefet; bir şeyler kazanabileceğini, seçimleri kazanabileceğini gördü. Yaklaşık 23 yılını bitiren bir iktidar var. Yani bu ne demek? 23 yıldır kaybeden bir muhalefet vardı. İYİ Parti bunun daha 8 yılında var. İlk kurulduğu andan itibaren de yerel seçimlerde o başarıyı göstererek sahaya çıktı. O yüzden Türk milletine; yüzde 20’lere dayanan, aşan grafikleri gösterdi ve anında da operasyon yemeye başladık. Kaldı ki İYİ Parti kurulur kurulmaz da seçimlere sokulmamak için baskın bir seçim yapıldı. Birçok olaylarla başladı. Aynı bizim hayatımızdaki mücadele gibi parti de kurulduğundan beri aslında mücadele ediyor. Kolay şeyler de yaşanmıyor.
Dün söylediklerimizin bugün doğrulandığını herkes görüyor
Aslında dün söylediklerimizin bugün ne kadar doğru olduğunu bütün milletimiz görüyor. Bazıları kabullenmek istemiyor ama biz dün ne söylediysek hep haklıydık. Bu bizi mutlu etmiyor. “Evet haklıyız” demek değil bizi mutlu eden şey. “Keşke biz haklı olmasaydık memleketimizde bugünleri yaşamasaydı” diyoruz. Mücadelemiz de bunun için zaten.
Bugün PKK’yı övenler yine bize saldırıyor
Türkiye için iş bilgisi yüksek, vatan sevgisi yüksek, memleketin çocuklarının geleceğini düşünen ve onların geleceği adına bir şeyler yapabilecek siyaseti meslek olarak değil Atatürk'ün gençliğe hitabesinde yazdığı gibi görev olarak gören insanlardan kurulu bir parti. Yerel seçimlerdeki dinamik çok başkaydı. O günkü konjonktür çok başkaydı. Genel seçimde PKK'yla iş tutuyor diye vatandaş tarafından dayak yemesi adına ortaya atılan bir partiydi. İYİ Parti o masada oturuyor diye PKK sempatizanları oraya oturamamıştı. Bugün PKK'yı övenler gene bize karşı. Vatandaşın da biraz bunu sorgulaması lazım artık. Yani biz ne derlerse yapacak mıyız? Ne söylerlerse yutacak mıyız? İYİ Parti yutmuyor. Görüyorsunuz her gün mecliste neler yaşanıyor. Her gün sokaklarda neler yaşanıyor? Bu sürece karşı çıkan tek parti İYİ Parti. Onun da rüzgarı o yüzden yine partimizin arkasında.
Ön seçimle geldik, milletin isteğiyle buradayız
Ben şunu çok net ifade etmek isterim; Ben Atatürk'ün çizgisinde hayatını geçiren, Türk milletine gönül bağ kuran, vatan sevgisini Atatürk'ün çizdiği doğrultuda yaşayan ve bu konuda da vergisini de ona göre veren bir insanım. Biz böyle yetiştik. Bunun adı Türk milliyetçiliği mi? Evet. Herkes gibi. Aslında milliyetçiliği belirli kalıba sokmamak lazım. Ben buna karşıyım. Bunu da çok özellikle söylüyorum. Yani siz bir elinizdeki bardağı bilerek yere düşürmeyip kırmadığınızda bile siz milliyetçisiniz. O bir milli servet. Biz böyle yetiştik. Bu konudaki insanların artık iş başında olması lazım. Biz öyle öngörüyoruz. Öyle istiyoruz. Kendi hayat çizgimiz, partimizin ideolojik kavramlarıyla birlikte aynı çizgide örtüştüğü için zaten burada siyaset yapıyoruz. Kaldı ki belki de sevilmemizin bir sebebi de odur. Biri getirip bizi koymadı. Ön seçimle çıktık. Milletimiz istedi. O yüzden onlar adına konuşuyoruz. Onlar bu sevgisini gösterdikçe bizim omuzlarımızdaki yük artıyor bu siyasi çılgınlığın olduğu bir şehirde, ülkede… Yoksa siyasete kimse bulaşmaz diye düşünüyorum ama o sorumlulukla yapmaya çalıştığımızda da işte onların gönlünde de yer ediyorsak ne mutlu bize. Daha çok takdir ve teveccüh görmemiz de lazım kurumsal olarak.
Türkiye’de en büyük sıkıntı istifa edememek
Sayın Kurucu Genel Başkanımızın ayrılırken ki süreci İYİ Parti bir karar aşamasındaydı. “Yerel seçimlerde tek başımıza gideceğiz” dedi. O arada ittifak talepleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nden gelen talepler de vardı. Fakat biz en ufak bir zorlukta belirli bir cenahın da muhalefet tarafından İYİ Parti'nin üzerine ne kadar operasyon yapabildiğini gördüğümüz için dedik ki “özümüze dönmek lazım ve aidiyet duygusu yüksek insanlarla da yola devam etmek lazım”. Çok ciddi bir riskti. Daha fena bir tablo da olabilirdi. Ama gerçek İYİ Partililer ve gerçek aynı düzlemde düşünen vatan sevdalıları üzerine önemli bir hamleydi. Fakat orada genel başkan şunu söylemişti: “Bir başarısızlık olursa ben genel başkanlık koltuğunu bırakırım.” Kendine yakışanı yaparak söylediği sözü yemeyerek ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin son yıllarında da hiç görülmeyen bir şey yaparak kendi isteğiyle koltuğunu bıraktı. Türkiye'deki en büyük sıkıntıların başında zaten bu istifa edememek geliyor biliyorsunuz. Etmek isteyenler bile affını istiyor ki; birileri bir şey yaparsa oradan devam edebilsin.
Partiyi yöneten 50 kişiden biriyim
Bunun üzerine de üç genel başkan adaylı bir kongreye gittik. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'ndeki demokrasi tarihi adına çok önemli bir şey… Sıfır sıkıntıyla. Birbirini kırmadan, dökmeden, kavga gürültü olmadan... En başından beri de ben, Sayın Genel Başkanımız Müsavat Dervişoğlu'yla birlikte hareket ediyordum. Hayat görüşümüzün, çizgimizin çok aynı olduğuna inandığım için. Kendisi de sağ olsun Genel İdare Kuruluda beni görmek istedi. Partilerimizi de seçti. Şu an beraber çalışıyoruz. Partiyi yöneten elli kişiden biriyim. Yakın zamanda da olağan kongremize gideceğiz. Yeni divan ve yeni genel idare kurulu, yeni teşkilatlar daha da Türkiye'ye hareket getirecek, gençleşecek, iş bilgisi çok daha yüksek, çok daha çetin mücadele edecek kadrolarımızla da karşınızda olacağız. Bunun da bilgisini vermiş olalım. Türkiye'nin yeni döneminde zaten iktidar dahil her şeyin değişmesi lazım. Bunu çok net ifade etmek isterim. Bu değişikliklerin olması adına da çorbada şu kadarcık tuzum olacaksa ne mutlu bana. Eskişehir'den Şırnak'a kadar her yere gitmekten çekinmem, çekinmiyorum, gidiyorum.
Büyükşehir adaylığını ben istemedim
Buradaki adaylığı ben istemedim. “Eskişehir’de Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmam” gibi algılanmasın asla. Fakat her şeyin bir zamanı, sırası vardır. En iyi şekilde de yaparız. Bunu da çok net ifade etmek isterim. Çünkü o iş bilgimiz bugüne kadar ki “yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır” derler ya… Benim geçmişime baktıklarında 16 yaşından beri aktif ticari hayatımın içindeyim. 23 yaşından beri kendi şirketlerimi yönetiyorum. Sektörümle alakalı başardıklarım ortadadır. Sanayicilik anlamında sektördeki iş bilgim ortadadır. En iyi şekilde de yaparım. Belediyecilik finansı yaratmak, yönetmek memlekete de sosyal belediyecilik adına hizmet etmektir. Vekillikte, belediye başkanlığı da başka bir makamda bizlere zor gelmez. Bunu özellikle söylemek isterim. Ama oradaki süreç bizi biraz oraya itti. Aslında partinin Eskişehir'de yaşayacağı o sıkıntılı zamanlara bazılarının kendi çıkarları doğrultusunda hareket edebileceği zeminde biz bir öne aldık. Derdimiz vatanımız için kaygı olduğu bir noktada İYİ Parti'nin bayrağının Eskişehir'de yere düşmemesi adına ben kabul ettim ve en iyi şekilde de yaptığımı düşünüyorum.
Hiç pişman değilim, aksine daha çok insana ulaştım
Türkiye'de ilk açıklanan belediye başkanlarından biriyim. Belki ilk 3’ten biriyim. Altı ay boyunca da ne kadar teknik anlamda çalıştığımızı, projelerimizin altını ne kadar doldurduğumuzu siz de biliyorsunuz. Bizim umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar. O yüzden de hem kendi adıma hem de partimin kurumsalına yakışacak şekilde davrandığımızı düşünüyorum. Hiç de pişman değilim. Aksine daha çok insana ulaştığımızı da düşünüyorum. Sokaklarda daha çok kişi beni tanır halde. Bugün bile Han ilçemizdeydik. Her yerde çay içecek bir dostumuz, bir vatandaşımız, bir mekanımız oldu. Bundan daha kıymetli bir şey yok benim için. Ben hayatım boyunca insan biriktirmeye çalıştım. Siyaset de bana aslında bunu tanıdı.
Benim derdim makam değil, memleket
Bu bir nasiptir. Çok zaman var ama benim derdim de bir makam sevdası değil. Bunu çok açıkça söylemek istedim. Memleketimizin iyi olduğu her yer benim için çok mutluluk verici, gurur kaynağı olacak ve geçmişimizde de “evet bakın biz bunları yapmıştık, katkımız olduysa ne ala” diyeceğimiz konulardır. O gün şartları geldiğinde aynı benim siyasete ilk girdiğim ortam gibi teşkilatımız bizi isterse hatırlatmakta yine fayda var. Temayülle ön seçimle çıktığım için, onlar istediği için ben çalıştım, mücadele ettim. Hala da aynı şeyi yapıyorum. Takdir ettiler. Şimdi Genel İdare Kurulu'na yükseldim. Hala onlar için çalışıyoruz ve onların desteğiyle çalışıyoruz. O günün şartlarında yine “evet burada Melih Aydın, burada olmalı” derlerse biz gene o mücadeleyi sürdüreceğiz, memleketimizde bir şeyler değişmesi için. Bu memlekette hiçbir şey değişmeyecekse benim bir yerde olmama gerek yok. Ben bunu istemiyorum. Aksine memleketteki o değişimin içinde, o kadroların içinde olacaksam çoktan aldım kabul ettim. Başımın üstünde yeri var.
26 aday adayı vardı, ama bugün çoğunu göremiyoruz
26 tane aday adayı vardı. Maalesef ben demiştim ki 6 tane. O zaman milletvekili sırasına girecek insan vardı. Biz bunların 20’sini görebilecek miyiz sonrasında? Görmedik. Bu daha kötü değil mi? Amacımız bizim şahsi rant elde etmek değil ki. Bu sadece özeleştiri yaparak bizim taraf için söylüyorum ama bizde 26 aday adayı vardı. Başka partilerde belki 100 aday vardı. Bunların da hiçbiri yoktu ortada. Türkiye siyaseti işte bundan kurtulması lazım... Yani siyasetin bu sıkıntılarından, kendi şahsi çıkar, menfaat uğruna yapılmasından kurtulması lazım. Bizim mücadelemiz bunun için. Biz meslek olarak bakmıyoruz siyasete. Bizim için bir görev... Benim işim var. Benim Allah'a çok şükür bir mesleğim var. Bu devlet, bu millet bana bir maaş vermese de olur. Ben seve seve çalışırım zaten. Yani bu vatan bizim. Daha ötesi yok. Kaldı ki Cumhuriyet ilk kurulduğunda insanlar para kazanmak için mi o mücadeleyi verdi? Kanımızla, canımızla kazandık bu toprakları. Arkasından meclis kuruldu. O mecliste çalışanlar para kazanmak için mi yaptı? Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere... Bugün de eğer bu mücadeleyi; siyasi olarak yapacaksak siyasi, ticari olarak yapacaksak ticari, vatandaşlık olarak ne yapmamız gerekiyorsa da onu yapacağız biz. Onun derdindeyiz, onun mücadelesindeyiz.
Kongrelerimiz kavgasız, gürültüsüz, tam bir sükunet içinde
Kongrelerde kavgasız, gürültüsüz bir şey olmuyor maalesef. Biz de öyle değil. Tamamı sükunet içinde. Adaylarımız birleşmiş, tek aday konusunda uzlaşmış, yönetimlerini beraber şekillendirmiş. Birlik, beraberlik ve o kalabalık görüntüyle birlikte bütün ilçelerimizi tamamladık. 2 Kasım'da da ilk kongremizi yapacağız. İl kongremizde aynı birlik, beraberlik içinde bütün ilçe başkanlarımızı ve yönetimlerini orada göreceksiniz. Eskişehir'de o sükuneti, birliği sağladı. Neden? İşte o biraz önceki O ayrılma süreci, aidiyet duygusu yüksek insanları buluşturma sürecimiz vardı ya bizim zorlukları yaşadığımız; işte o bugünün sonuçları aslında. Birbirine inanan, güvenen ve kaygısının vatan olduğuna sonuna kadar kefil olan insanlar bugün iş başında, görev başında ve kadrolarımızda ya da bizim partilimiz ya da destekçimiz. O yüzden sükunetle bu konu tamamlanıyor. Çok az kaldı. Ondan sonra da zaten sahada çok ciddi mücadele eden İYİ Parti kadroları göreceksiniz.
1,5 senede Eskişehir’de büyük bir değişim göremedim
Göğsümdeki rozetten onur duyuyorum ama bunun siyasi olarak bir rekabet gibi algılanmasını istemem. Ayşe Hanım’ın şahsını da severim. Kendisi gayet zarif bir hanımefendi ve Eskişehir’e yakışan bir simadır. Bunu özellikle belirterek başlamak isterim. Ancak ben Eskişehir’de bir buçuk senede çok fazla bir değişiklik görmedim maalesef. Aksine, sürekli sorun olan ve belediye hizmetleriyle ilgili şikayet edilen konular var. Hâlâ şu sorun çözülmüş değil. Biz bunun yazılısına kadar yaptığımızı söylemiştik. Kendilerine, yani Ayşe Hanım’ın şahsına değil ama kadrolarına, bu konuda defalarca destek verebileceğimi söyledim. Bunu bir şey beklemeden yaptım. Çünkü Eskişehir’deki halkı rahatlatmak gerekiyor. Hâlâ o ucube kartlı sistem buraya hiç yakışmıyor. Şimdi son zamanlarda çok konuşulan bir konu var: Dubalar yolların ortasına dikildi, esnaf perişan durumda. Olması gereken mi? Evet, çünkü zaten karmakarışık bir yapı var. Ancak bu uygulama durumu daha da karışık hâle getirdi mi, tartışılır. Kimse mutlu değil. Bir yerde bir sıkıntı olduğu açık.
Eskişehir bunu hak etmiyor…
Trafik artık çekilmez boyutlara ulaştı. Bu sadece belediyenin kontrolünde ya da sorumluluğunda değil, hükümetin de bu konudaki eksikliklerini göz ardı etmemek gerekir. Fakat paydaşlar şu an bu süreci yönetiyor. Ben de yöneten konumda olsaydım aynı eleştirilere maruz kalırdım. Bunu çok net söylemem gerekiyor çünkü ortada bir çözüm yok. Her gün sanayicinin derdi ortada. Çevre yolu kısmı tam bir perişanlık içinde... Belediye bu konuda hâlâ bir yan güzergâh belirleyebilmiş değil. Bu konuda da bizim bir çalışmamız vardı, biliyorsunuz. Hep söyledik. Eskişehir’in aslında bir buçuk sene önceki sorunlarının aynen devam ettiğini görüyorum. Bu durum beni bir vatandaş olarak altını çiziyorum, üzüyor. Çünkü Eskişehir’in hak ettiği bu değil.
2025’e gelmişken hala Porsuk’la övünemeyiz
Otuz yıl önce bakın, arkamızda Adalar var. Benim yetiştiğim yer. Ben burada doğdum, burada büyüdüm. Evet, otuz yıl önce Porsuk’u ıslah etmek, orada gondolları yüzdürmek önemli bir adımdı. Eskişehir’in o değişen yüzünü göstermek adına büyük bir başarıydı. Ancak 2025 yılı biterken hâlâ gondolla, Porsuk’la övünemeyiz. Artık övüneceğimiz çok başka alanlarımız olması gerekiyor.
Eskişehir halkı her zaman iktidar tarafından cezalandırıldı
İktidarın Eskişehir’de konuşulacak ya da övülecek hiçbir şeyi yok. Bunu çok net söyleyebilirim. Burada belediyeleri alamadığı için şehri cezalandıran o yapı hiçbir zaman değişmedi. Milletvekilleri değişti, iktidar partisinden bakanlar da çıktı. Ancak onların yaptığı birkaç kıymetli eserden sonra on beş yıl geçti. Çevre yolundaki battı çıktılar da buna dâhildir. Aksine, o dönemden sonra şehre hiçbir şey eklenmedi. İktidar nezdinde Eskişehir yatırım almadı. İktidar, belediyeye kaynak göndermek yerine vatandaşı sıkıştırarak “belediyeyi verin” dedirtmek amacıyla hareket etti. Ancak bunu yaptıkça Eskişehir halkı daha ciddi bir tepki gösterdi. Eskişehir halkı her zaman iktidar tarafından cezalandırıldı. İktidar vekillerinin performanslarını da birkaç ay önce, sabah yayınında, meclisten aldığımız verilerle birlikte açık açık anlatmıştım. Yanlış anlaşılmasın; bu değerlendirmeye muhalefet vekilleri de dâhildir. Eskişehir vekilleri bu konuda çalışmıyor, bunu çok net ifade etmek gerekiyor. Zaten tek merkezden yönetildikleri için kendi sorunlarını dile getirip bir şey istemeleri de kolay değil maalesef. Dikkat ederseniz, televizyonlarda yorum yapmaktan ya da demeç vermekten çekinen bir vekil yapısı var. Çünkü tek adamın yönettiği bir rejim söz konusu. Böyle bir rejimde çok da farklı bir şey beklememek lazım…
Bugün birebir yarış olsa Eskişehir’de bambaşka sonuçlar çıkar
Sokaklardan hiç kopmadık. Kimseye yanlış yapmadım. Kendi hayatımla ilgili doğru bildiğim şeyleri her zaman söyledim. Bu samimiyetle de devam ettim. Milletle inatlaşamazsınız, böyle bir şey olmaz. Onların bir bildiği vardır. O bildikleri şey de zaten bu siyasi konjonktürün kendisidir. Bu sistem bizi sıkıştırdı. Evet, bu kötü. Bunu hiç istemiyoruz. Ama “bu kötünün iyisi, buna gitmek zorundayız” gibi bir konjonktür oluştu. Şu anda kimse oy oranlarına bakarak konuşmamalı. Bunu genel partiler için söylüyorum; asla böyle bir şey yok. Eğer bugün parlamenter sisteme dönülse, dünkü oy oranlarının ne kadar hızlı değiştiğini zaten göreceksiniz. Çünkü bir yerden kurtulmak adına orada konsolide olmuş bir topluluk var artık. Aslında bu durum şahıslarla alakalı değil. Bugün şahısları birebir yarıştıralım Eskişehir’de; Eskişehir genelinde bambaşka bir tabloyla karşılaşırız, buna eminim.
Eskişehir hak ettiği şekilde değişmiyor
Eskişehir hak ettiği şekilde değişmiyor. Bunu üzülerek söylüyorum. Ben her zaman bir Eskişehir milliyetçisi olduğumu söyledim ve bunu canı gönülden söyledim. Bunun temelinde şu yatıyor: Ben yetişme çağına geldiğimde Eskişehir dönüşüyordu. O dönüşüm süreci, o vizyon bana da çok şey kattı. Bunu hiçbir zaman inkâr etmem. Ama ben yetişirken Eskişehir nasılsa, bugün hâlâ onu konuşuyor olmamalıyız. Az önce verdiğimiz örneklerde de bunu görüyoruz. Eskişehir gerçekten kültür seviyesi çok yüksek bir şehir ve hak ettiği imkânlara kavuşması gerekiyor. Tıpkı ülkemiz gibi. Ben bunu istiyorum.
Bu şehir artık büyümek ve yenilenmek zorunda
Geçen hafta düzenlediğimiz festivallerde de bunu gördük. Yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla binlerce kişi hiçbir sıkıntı yaşamadan yan yana gelebiliyorsa, bu hem Cumhuriyet değerlerinden hem de Eskişehir’in kültür seviyesinden kaynaklanıyor. Ama burada trafikte rezil oluyorsak, hayat standardımız bu hale gelmişse, gidecek bir yer bulamıyorsak, Büyükşehir’in sunduğu imkânlardan faydalanamıyorsak bu bize yakışan bir tablo değil. Eskişehir hâlâ sıkıştığı yerde aynı kalıyor. Şehir büyümedi.
Katlı yapılar istemem ama bazı imar değişiklikleri artık zorunlu
Ben Eskişehir’de katlı yapılar olsun istemem ama belirli imar değişikliklerinin artık zorunlu olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Mahallelerimizde çok ciddi problemler var. Bakın, Eskişehir’in tam merkezindeyiz şu anda. Üç dakika herhangi bir yöne yürüyelim, karşımıza elli-altmış yıllık binalar, pis sokaklar, askıda kalmış çöpler çıkıyor. Bu bizim için gerçekten üzücü. Ben böyle bir Eskişehir istemiyorum. Bu değil. Eskişehir, ambalajlanan, Porsuk’un ve gondolların fotoğraflarda yer aldığı bir şehir imajını maalesef kaybediyor.
Kim görevini yapmıyorsa, o baskıyı biz oluşturacağız
Geçen hafta İstanbul’dan gelen bir vatandaşla karşılaştık. “On beş yıl önce gelmiştim, çok beğenmiştim, bu kez eşimi de getirmek istedim” dedi. Sonra da “Hayal kırıklığına uğradım, ben böyle bir şey beklemiyordum, anlatılan Eskişehir bu değilmiş” dedi. Bakın, bunu siyasi bir söylem olarak dile getirmiyorum. Ama burada hepimizin sorumluluğu var. Kim görevini yapmıyorsa, o baskıyı biz yapacağız. O kamuoyunu biz oluşturacağız. Görevde ben mi varım? Bu milletin tepemden inmemesi lazım. Görevde başkası mı var? Aynı şekilde olacak. Hakkımızı almamız gerekiyor hem Eskişehir’de hem de Türkiye’de…