
Karaca, hazırlık sürecini Eskişehir Haber Ajansı’na anlattı. 35 yaşında bir kez daha Türkiye’yi temsil etmeye hazırlanan Karaca, disiplin, inanç ve fedakârlıkla dolu kariyerine yeni bir zafer daha eklemek istiyor. 21 Kasım’da Dubai’de düzenlenecek IBA Erkekler Dünya Boks Şampiyonası’nda İstiklal Marşı’nı bir kez daha okutmak için ringe çıkacak.
“Ringe çıktığınızda ‘acaba’ demeyeceksiniz”
Emre Bey, kick boksta Türkiye, Avrupa ve Dünya Şampiyonluklarınız var. Bu başarının sırrı nedir?
Tabii ki dışarıdan bakıldığında “Türkiye, Avrupa, Dünya Şampiyonu” denince herkes kendi kendine unvanlar veriyor ama işin iç yüzü öyle değil. Gerçek başarı, çok fazla çalışmayı, disiplini ve fedakârlığı gerektiriyor. Yaklaşık 8 yaşından beri bu sporu yapıyorum; yani 26-27 yıldır bu işin içindeyim. Her sabah erken kalkıp koşular yaptım, gün içinde ikinci antrenmanlarımızı yaptım, sıkı diyetler uyguladım. Gerçekten disiplin çok önemli. Çünkü biz bu süreçte bu şampiyonlukları yaşarken kimse yatarak şampiyon olmuyor. Sıklet sporcusu olunca da ister istemez kilo vermeniz gerekiyor. Çalışmadan başarı sağlamak çok zor, çünkü bu iş dışarıdan göründüğü kadar kolay değil. “Gideyim, dövüşeyim, şampiyon olayım” diye bir şey yok. Kim olursanız olun, antrenman yapmıyor, disiplinli davranmıyorsanız bu işte başarılı olamazsınız. Çünkü ringe çıktığınızda yalnızsınız. Orada kondisyon, dayanıklılık ve kuvvet gerekiyor. Bunların hepsini elde edebilmek için de antrenman şart. Ben çocukluğumdan beri çok çalıştım, çok istedim ve çok inandım. Eğer “Ben bir dünya şampiyonu olacağım, İstiklal Marşı’nı okutacağım” diyorsanız, öncelikle buna kalpten inanmanız gerekiyor. İnanmadan başarı olmaz. Ringe çıktığınızda “acaba” demeyeceksiniz; inanarak, ülkeniz için elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız. Biz de bunu yaptık, inandık ve çok şükür başardık.

“Ülkemi en iyi ben temsil edeceğim bildiğim için hâlâ dövüşüyorum”
Kasım ayında Dünya Şampiyonası’na gidiyorsunuz. 35 yaş, spor dünyasında biraz ileri bir yaş olarak görülse de siz yeniden Türkiye’yi temsil edeceksiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
2022’de Avrupa, 2023’te ise Dünya Şampiyonu oldum. 2024 yılında “biraz dinleneyim” dedim ve bir sene ara verdim. Ancak dövüşmeyince kendimi çok tuhaf, eksik hissettim. Çünkü yıllardır bu tempoya alışmışım. O bir yıl benim için gerçekten zordu. Sonra 2025’in başında “neden olmasın” diyerek yeniden ringe dönmeye karar verdim. İki yılda bir yapılan Dünya Şampiyonası vardı, yeniden denemek istedim. Önce Türkiye Şampiyonu oldum, ardından milli takım seçmelerini de kazandım. Bu süreçte profesyonel maçlara da çıktım ve hepsini galibiyetle tamamladım. Maçlarda eski rakiplerimi görünce çoğu artık antrenör olmuş şekilde kendi sporcularını getiriyor. Beni görünce “Hâlâ mı dövüşüyorsun, bırak artık gençlerin önünü aç” diye takılıyorlar. Tabii ki bunlar şaka ama ben hâlâ formdayım. Milli takımda benim yaşlarımda birkaç kişi daha var ama genel yaş ortalaması 23-25 civarında. Yine de bu tempoya dayanabiliyorum çünkü inanıyorum ve seviyorum. Açık konuşmak gerekirse bu işte en kolay kısım ringe çıkmak. Asıl zorluk, öncesindeki 8-10 haftalık hazırlık süreci. Disiplin, beslenme, antrenman… Hepsi ayrı bir mücadele. Birçok sporcu bu süreci kaldıramadığı için belli bir yaştan sonra bırakıyor. Ama ben hâlâ enerjik hissediyorum; ruhum 18 yaşında gibi. Kendimi iyi hissettiğim sürece neden sevdiğim işi bırakayım? Ne zamana kadar devam ederim bilemem, belki bir yıl, belki birkaç yıl daha. Ama şunu biliyorum: hâlâ ringe çıktığımda mutluyum, dövüşmeyi seviyorum ve ülkemi en iyi şekilde temsil ettiğime inanıyorum.
“Gülü seven dikenine katlanır”
Bahsettiğiniz gibi hazırlık süreci işin en önemli kısmı. Dubai’deki şampiyonaya nasıl hazırlanıyorsunuz?
Antrenman sürecine girdim. Bu süreçte 8 haftalık bir program hazırladım. Daha önce 10 haftalık bir program uygulamıştım, şimdi ise 8 haftalık bir programa geçtim. Bu sürecin sonunda inşallah Dubai’ye gideceğim. Antrenmanlarımız yine ağır ve disiplinli bir şekilde devam ediyor. Aslında süreç hiç değişmiyor; zaten bu işin zor olmasının sebebi de bu. Çünkü gerçekten meşakkatli. Ailenizden, arkadaşlarınızdan, sevdiğiniz şeylerden fedakârlık ediyorsunuz. Kendinizi tamamen bir yere kapatmıyorsunuz ama ister istemez belli bir süre kısıtlanmak zorunda kalıyorsunuz. Bu 8 haftalık süreçte dış dünyadan uzaklaşıp sadece işinize, antrenmanınıza, beslenmenize ve sorumluluklarınıza odaklanıyorsunuz. Elbette zor bir dönem ama dediğim gibi, gülü seven dikenine katlanır.
“Ringe çıkıp en iyi bildiğimiz işi yapacağız: dövüşeceğiz”
Dünya ve Avrupa Şampiyonu olarak Dubai’ye gidiyorsunuz. Bu durum sizin için bir konfor alanı mı oluşturuyor, yoksa üzerinizde baskı mı yaratıyor?
Aslında bu konuyu ben değil, rakiplerim düşünsün. Çünkü ben o ringe Emre Karaca olarak çıkıyorum ve herkes benim hem Avrupa hem de Dünya Şampiyonu olduğumu biliyor. Oraya gelen tüm sporcular ülkelerinin en iyileri; hiçbiri “normal” sporcu değil. Herkes antrenman yapıyor, emek veriyor, iyi hazırlanıyor. Rusya’dan gelen sporcu Rusya’nın en iyisi, Ukrayna’dan gelen Ukrayna’nın en iyisi… Dolayısıyla çok güçlü bir mücadele olacak. Ancak rakip, benimle maça çıkacağı zaman şunu düşünecek: “Emre Karaca, evet, bu adam iyi.” O baskıyla ringe çıkacak. Ben de Dünya Şampiyonu olduğum için üzerimde doğal bir beklenti baskısı hissedebilirim. O anda stresi yönetebilmek çok önemli. İşte profesyonellik burada devreye giriyor. O strese kapılmadan, rahat bir şekilde ringe çıkıp en iyi bildiğimiz işi yapacağız: dövüşeceğiz. Sonuçta bizim işimiz bu. Stresimizi yönetip profesyonelce elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Kimse “yenilmeyeceğim” diyemez; bu bir tekme, bir yumruk işidir. Herkes yenilebilir. Ama şundan eminim; yensek de yenilsek de orada ruhumuzu, emeğimizi, canımızı ortaya koyacağız. Elimizden gelenin en iyisini yapacağımdan hiç şüphem yok.

“Bayrağımızı en iyi şekilde temsil etmek için orada olacağız”
Dubai’de Türkiye’yi temsil edeceksiniz. Bu, motivasyonunuzu nasıl etkiliyor?
Türkiye’de dövüşmek ayrı bir şey ama Türkiye’yi temsilen yurt dışında ringe çıkmak bambaşka bir duygu. Orada adeta bir “soğuk savaş” havası var; ülkeler arası bir mücadele gibi. Ringe çıktığında kimse “Emre Karaca” demiyor, herkes “Türkiye!” diye bağırıyor. Orada artık bir isim yok, Türkiye var. Yıllarca okullarda İstiklal Marşı’nı okuduk. Hiç İstiklal Marşı okunurken ağladın mı? Ağlamazsın, çünkü o bir rutin halindedir. Ama orada, uluslararası bir arenada, senin emeğinle İstiklal Marşı okunuyor, herkes ayağa kalkıyor… İşte o an gözyaşlarını tutamıyorsun. Çünkü o başarı senin elinden çıkıyor. Bu duygu bambaşka. Anlatılmaz, sadece yaşanır. Çok şükür biz bu duyguyu yaşadık. İnşallah Rabbim bir kez daha nasip eder. 21 Kasım’da Dubai’de ülkemizi, milletimizi ve bayrağımızı en iyi şekilde temsil etmek için orada olacağız. Herkes emin olsun ki Emre Karaca yine ringe çıkacak, savaşacak ve elinden gelenin en iyisini yapacak.




