Törende konuşan Bulut, basın emekçilerinin zor bir süreçten geçtiğini belirterek, sendikal hakların bu dönemde hayati önem taşıdığını vurguladı.
Son dönemde basına yönelik ciddi ve olumsuz gelişmeler yaşandığını ifade eden Bulut, gazetecilerin hem mesleğin geleceği hem de çalışma koşulları açısından büyük bir endişe içinde olduğunu ifade etti. Bulut, “Son dönemde basına ilişkin ciddi ve kötü gelişmeler yaşanıyor. Sizler de kendi aranızda, hem mesleğin gidişatı açısından ne kadar sıkıntılı bir süreçten geçtiğimizi hem de bu işin nereye evrileceğini endişeyle konuşuyorsunuz. Ülkenin diğer kesimlerinde olduğu gibi basın emekçileri de zor bir dönemden geçiyor” dedi.
“Basın bugün çok yalnızdır”
Eskişehir Haber Ajansı yöneticilerine ve sürece emek veren Türkiye Gazeteciler Sendikasına teşekkür eden Bulut, basın emekçilerinin değersizleştirildiğini ve mesleğin ciddi baskı altında olduğunu vurguladı. Bulut, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Tam da böyle bir dönemde, gazetecilerin bir sendikal hakka kavuşması son derece kıymetlidir. Sembolik bile olsa bu adım çok değerlidir. Bu nedenle öncelikle Eskişehir Haber Ajansı’nın değerli yöneticilerine ve bu sürece emek veren sendikamıza teşekkür ediyorum. Basın bugün çok yalnızdır. Değersizleştirilmiş, baskı altına alınmış bir meslek alanından söz ediyoruz. Bunun sorumlusu gazeteciler değildir. Bu sürecin nereye evrileceği aslında uzun zamandır belliydi. Hikaye, sahibi belirsiz satın almalarla başladı. Bugün ‘havuz medyası’ olarak adlandırdığımız yapı tam da bu süreçlerin sonucudur. Doğru tespitleri yapmak zorundayız. Başlangıç noktası havuz medyasıdır. Sahibi belirsiz yapılanmalar önce emekçileri ezdi. Büyük rakamlarla medya kuruluşları satıldı, ancak asgari ücretin biraz üzerinde maaşlarla çalışan gazeteciler bu sermayeden pay alamadı. Büyük kazançlar belli isimlere gitti.”
“Basın, büyük sermaye gruplarının tekeline bırakılmıştır”
Medya kuruluşlarının iki-üç kişinin tekelinde toplandığını belirten Bulut, son dönemde yaşanan işten çıkarmaları artığını vurguladı. Bulut, Bugün medya kuruluşlarının iki-üç kişinin tekelinde toplandığını görüyoruz. Sanki koca kurumlar sadece birkaç kişiyle varmış gibi yönetiliyor. Oysa öyle değil. Örneğin dün Ekol TV kapatıldı ve yüzlerce basın emekçisi işsiz kaldı. Keza Tele1’e kayyum atandığı gün 16 gazeteci işten çıkarıldı. Devamında da işten çıkarmalar sürdü. Bu mağduriyetleri görmezden gelemeyiz. Bu mesele sadece gazetecilerin sorunu değildir. Bu, toplumun haber alma hakkının korunması meselesidir. Anayasal bir haktan söz ediyoruz. Basın bir kamu hizmeti yürütmektedir. Ancak bugün bu bilinç tamamen yitirilmiş durumdadır. Basın, büyük sermaye gruplarının tekeline bırakılmıştır” ifadelerini kullandı.
“Medya sahipliğinin yüzde 90’ı iktidarın kontrolüne girmiştir”
Bulut, meselenin yalnızca gazetecilerin sorunu olmadığını vurgulayarak basının bir kamu hizmeti yürüttüğünü ifade eden Bulut, medya sahipliğinin yüzde 90’nın iktidarın kontrolüne olduğunu ifade etti. Bulut, “Havuz medyası ve TMSF aracılığıyla Varlık Fonu’na aktarılan medya kuruluşlarıyla birlikte, medya sahipliğinin yüzde 90’ı iktidarın kontrolüne girmiştir. Sahiplik yapısı Saray merkezlidir. Kamu hizmeti vermesi gereken bir alanın, iktidarın doğrudan kontrolünde tarafsız olması mümkün değildir. Sistemsel bozukluk buradan başlamaktadır” dedi.
“Basın özgürlüğünü korumak yerine baskı mekanizmasına dönüşmüştür”
Basını düzenlemesi ve koruması gereken kurumların görevlerini yerine getirmediğini ifade eden Bulut, İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu, TRT ve RTÜK’ün basın özgürlüğünü korumak yerine, baskı mekanizmasına dönüştüğünü söyledi. Bulut konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Bu süreci düzenlemesi gereken kamu kurumları da görevlerini yerine getirmemektedir. İletişim Başkanlığı buna en somut örnektir. Saraçhane eylemlerini takip eden gazeteciler tutuklandığında, İletişim Başkanlığı’ndan tek bir cümle bile duymadık. Çünkü bu kurum, basını koruyan değil, iktidarın propaganda aygıtına dönüşmüştür. Basın İlan Kurumu da yerel basını yaşatmak yerine, tekelleşmenin bir parçası haline gelmiştir. Yayıncılık hiçbir zaman zengin eden bir alan olmamıştır. Buna rağmen yüz yıllık gazeteler kapanmaktadır. Kurtuluş Savaşı’nda yayın yapmış gazeteler dahi ayakta kalamamaktadır. TRT’ye söylenecek çok şey var ama gerek yok. TRT, vatandaşın vergileriyle finanse edilen ama tarafsızlığını tamamen yitirmiş bir kurumdur. RTÜK de aynı şekilde basın özgürlüğünü korumak yerine baskı mekanizmasına dönüşmüştür.”
“Eskişehir Haber Ajansı’nı bu duruşu nedeniyle kutluyorum”
Sendikal hakların önemine yeniden dikkat çeken Bulut, gazetecilik yapacak alanın her geçen gün daraldığını ifade etti. Bulut, Eskişehir Haber Ajansı’ndan başlayan sendikalaşma sürecinin tüm Türkiye’de yaygınlaşması diledi. Bulut, “Bazen iktidara yakın olanlar kendilerini güvende hisseder. Oysa yakın geçmişte CHP’li belediyelere yönelik operasyonlarda bazı medya mensupları iddianame bile ortada yokken mahkemeler kurdu. Bugün ise o isimler dahi tedirgin. Çünkü bu düzen kimseye güvence sağlamıyor. Demokrasinin ve adaletin olmadığı yerde kimsenin başına ne geleceği belli olmaz. Bu nedenle buradan yakılan çoban ateşinin tüm Türkiye’ye yayılmasını diliyorum. Eskişehir Haber Ajansı’nı bu duruşu nedeniyle bir kez daha kutluyorum” dedi.




