Türkiye Harb Sanayi ve Yardımcı İş Kolları İşçileri Sendikası (Türk Harb-İş) Eskişehir Şubesi, alanlarda haklarını aramaya hazırlanıyor.

İşçiler, 2025-2026 yılında Kamu Çerçeve Protokolü'nde verilen teklifin yetersizliği, artan enflasyon ve bunun karşısında eriyen maaşlarla ilgili taleplerini Ulus Anıtı'nda açmış oldukları çadırda, "Emek Nöbeti" adıyla dile getirecek. Aynı zamanda yasal hakları çerçevesinde eylemler yaparak mücadelelerini büyütmeyi amaçlıyorlar.

Türk Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak, konuyla alakalı Eskişehir Haber Ajansı (EHA) muhabiri Yusufhan Toraman'a neden alanda olduklarını ve neler talep ettiklerini anlattı.

İşçiler Haklarını Aramak İçin Ankara’ya Yürüyor: “Mücadelemizi Halk Anladı, İktidar Anlamıyor”
İşçiler Haklarını Aramak İçin Ankara’ya Yürüyor: “Mücadelemizi Halk Anladı, İktidar Anlamıyor”
İçeriği Görüntüle

"Taleplerimizin Tamamına Kulak Tıkandı"

Atak, Kamu Çerçeve Protokolü ve maaşlarla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

"Bizim 'Emek Nöbeti'ne başlamamızın ana nedeni Kamu Çerçeve Protokolü'nde verilen teklifin büyük bir hayal kırıklığına yaratmış olması. Aylık geçimimizi sağlamaya yetmeyi bırakın, haftalık geçimimizi dahi sağlayamayacak, adına teklif dahi denilemeyecek bir rakamla masaya gelinmiş olması. Aslında çok uzun zamandır, sosyal diyalog çerçevesinde sorunlarımız çözülsün ve taleplerimiz değerlendirilsin diye sabırla bekliyoruz. Ama enterasan bir şekilde taleplerimizin tamamına kulak tıkandı. 3 aydan bu yana hiçbir teklif verilmedi. 6 aydan bu yana hala zamsız çalışan arkadaşlarımız var ve biz her geçen gün artan enflasyonun altında eziliyoruz, maaşlar eriyor. Buna rağmen hükümet bize ciddi, konuşulabilecek bir teklifle gelmiyor."

"Aidiyet Duygusunun Pekiştirileceği Bir Ücret Verin"

Başkan Atak, konuya ilişkin, "Bizim talebimiz çok basit. İlk sözleşme görüşmeleri başladığında Türk-İş ve Hak-İş'in kamu işçilerine yönelik olarak bir teklifi, 1800 lira taban ücreti ilk 6 ay için söylüyorum bunu ve yüzde 50 zam" dedi ve taleplerini dile getirdi.

Aynı zamanda Atak, işçilerin aidiyet duygusunun yükselmesi ve daha çalışılabilir bir ortam kurulmasına yönelik bir çözüm önerisi sundu ve şöyle aktardı:

"Biz savunma sanayi işçileri olarak katma değeri yüksek işyerlerinde çalışanlar, milli gelire ciddi anlamda katkı sağlayanlar ve gerçek üretenlerin biz olduğunu düşünenler olarak şunu söyledik; 'Bizi milli savunma sanayi işçileri olarak ayrı bir kategoride değerlendirin.' Bu hem bizim ülkemiz için önemli hem de uluslararası alanda rekabet gücümüzü arttırmak, milli savunmanın gücünü arttırmak ve varolan gücü korumak, geliştirmek anlamında önemli. Bunları farklı bir kategoride değerlendirerek geçinebilecekleri, aidiyet duygularını pekiştirebilecekleri bir ücret verin. Fakat bunlar da dinlenmedi."

"Geçinemiyoruz, Kabul Etmiyoruz, Geri Adım Atmıyoruz"

Hasan Atak, kamu işçileri olarak geçinemediklerini açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildiklerininin altını çizerek, "Geçinemiyoruz, kabul etmiyoruz, geri adım atmıyoruz" dedi ve şunları söyledi:

"79 bin lira yoksulluk sınırı var ve biz 4 kişilik bir ailenin zorunlu giderlerini alamıyoruz. Almayı bırakın onun çok uzağındayız ve bir kamu işçisi olarak diyoruz ki bizi yoksul hale getirmişsiniz diyoruz. Hükümette bunun karşılığında bize minnet ettiriyor, lütuf ediyor beyefendiler, bütün isteklerimize, taleplerimize kulaklarını tıkayarak, bizi umursamadan, alay eder gibi alın bununla yetinin dercesine bırakın yoksulluğu açlığa mahkum edecek bir rakam veriyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil."

"Ekonominin Faturasını Emekçilerden Çıkaramazsınız"

Başlayan nöbete ve gerçekleşecek protestolarla ilgili de konuşan Atak şunları dedi:

"Biz nöbeti süresiz açtık. Nöbetin bitiş süresi belli değil. Eylemlerimiz devam ettiği sürece. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda eylemlerimiz gerçekleşecek. 4 Temmuz'da da tekrardan eylemlerimizi açıklayacağız. Taleplerimiz karşılık buluncaya, ciddi bir teklifle gelinene kadar emek nöbetimiz devam edecek. Benim gördüğüm kadarıyla üyelerimiz de buna hazır. Herkesin sabır taşı çatlamış durumda. İnsanlara bu kadar sabredin denmez. Hiçbir dönem denmedi. Belki de Türkiye tarihinin en sıkıntılı sürecini yaşıyoruz. Ülkenin ekonomisinin farkındayız. Fakat bunun sebebi biz değiliz. Siz, ülkenin ekonomisi bu halde diye bunun faturasını çalışanlardan, emekçilerden çıkaramazsınız."

Yetkililere seslenen Başkan Atak, "Bu ülkeyi seviyorsanız, bu ülkenin bekasını düşünüyorsanız bu işçileri, emekçileri tutmak zorundasınız. Bu ülkeyi seven her insan bunu yapmak zorunda.

"Birçok Sendika Grev Kararı Alacak"

Haklarını alana kadar mücadele edeceklerini açıklayan Atak, grev kararına ilişkin de konuşarak şöyle anlattı:

"Biz grev yasağı olan işyerlerinden bir tanesiyiz. Türkiye'de zaten işçi sınıfının 6356 sayılı sözleşmelerde neredeyse tamamı grev aşamasına gelmiş durumda. Hükümetin oyalamasındaki dezavantajlardan bir tanesi de bu. Şimdiye kadar hükümetin bu işi ciddiye almadığının bir göstergesi. Ciddiye alan bir hükümet grev aşamasına gelmesine izin vermezdi. Yakın zamanda Demiryolu-İş gibi sendikalar zaten grev kararı almak zorunda. Bizim arabulucu sürecimiz bitti, grev hakkımız olmadığı için Yüksek Hakem Kurulu'na gidiyoruz. Biz ne yapacağız? Demokratik hakkımızı kullanarak, eylem yaparak göstereceğiz. Bu sürece gelmesini biz istemedik onlar istedi. Birçok meslek örgütü ve sendika grev kararı alacak. Bizim sloganımız da o. Eylemse eylem, grevse grev diyoruz. Yasal olarak greve çıkan bütün arkadaşlarımızın yanındayız. Fakat şu an Ortadoğu'da, dünyada olan durum da belli. Sonuçta biz hassas bir işkolunda çalışıyoruz. Stratejik bir önemi olan işkolunda çalışıyoruz. Burada iş bırakarak ya da işimizi bırakarak düşman kuvvetlerine hizmet edecek insanlar değiliz. Burada çalışan herkes vatanını seven, memleketin daha ileri gitmesini isteyen insanlar."

"Değerimizi Bilmeyen, Farketmeyen Birileriyle Muhattap Oluyoruz"

Başkan Atak sözlerini Eskişehir halkına seslenerek şöyle noktaladı:

"Bizim bu yaptığımız mücadeleyen lütfen yerelde Eskişehir halkı, genelde de Türkiye halkı sahip çıksın. Bizim bu söylediklerimize lütfen şu gözle bakılmasın; 'Herkes geçinemiyor, bunlar da geçinemiyor, para istiyorlar.' Hayır. Derdimiz sadece para değil. Derdimiz gerçekten değer görmek, aidiyet duygusunu daha fazla geliştirmek ve bu nedenle de burada yılların tecrübesi olan, yılların eğitimiyle buraya gelen insanların tecrübesi bir anda yok olmasın. Ülkemiz zarar etmesin. Biz hangi coğrafyada yaşadığımızı çok iyi biliyoruz, nerede yaşadığımız çok iyi biliyoruz, bu ülke için de ne önem taşıdığımızı çok iyi biliyoruz ama son 2-3 yıldır bu önemi farketmeyen, bilmeyen birileriyle muhattap olduğumuzu düşünüyorum. Bunun farkına Eskişehirliler'de, tüm Türkiye'de varsın istiyoruz."