Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Eskişehir İl Koordinatörü Ayşe Aytekin, Eskişehir’deki kadın cinayetleri verileri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Aytekin 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesine rağmen bunun olumsuz yönde getirilerinin olduğunu Eskişehir Haber Ajansı’ndan Buse Kuşcu’ya anlattı.

Buse Kuşcu: 2024 yılında Eskişehir özelinde kaç kadın cinayeti meydana geldi?

Ayşe Aytekin: 2024 yılında 394 kadın öldürülmüşken bu cinayetlerin 6’sı Eskişehir’de gerçekleşti.

2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesi, kadına şiddet olayları ve kadın hakları üzerinde olumlu bir etken oldu mu?

Aile odaklı politikalar kadınları aile içine hapsediyor

Hayır, aksine kadının ikincil konumunun pekiştirildiği, aile içi rollerle eşitsizliğin yeniden üretildiği, haklarının sınırlandırıldığı bir süreç. 2024 yılında kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığını göz önünde bulundurarak 2025’i kadınları koruyacak, haklarını güvence altına alacak, şiddeti ve eşitsizlikleri azaltacak politikalar yerine aile odaklı politikalara yoğunlaşılması demek bu sorunların giderek artması, kadınların giderek daha korunmasız bir hale gelmesi ve temelde de bu sorunların görünmez kılınması demek.

Aile odaklı politikalarla kadınlar yalnızca aile içine hapsedilerek istihdam ve ekonomik kaynakların dışına itilmekte, çocuk doğurması ve bakım yükümlülüğünü üstlenmesi gereken bir pozisyona sıkıştırılmakta. Üstelik kutsadıkları ailelere baktığımızda da kadınların en çok evli olduğu, boşanma aşamasında olduğu ya da aile bağı içinde olduğu erkekler tarafından, aile içinde öldürüldüklerini gösteriyor bize veriler.

280 kadın aile içinde öldürüldü

2024 yılının kadın cinayeti sayısı 394 iken %71’i yani 280 kadın aile içinde öldürüldü. Kadınların can güvenliğinin dahi olmadığı ailelerin varlığını sürdürecek politikalar yerine kadınların güçlenmesini, eğitim ve ekonomik kaynaklara erişiminin önündeki engellerin kaldırılmasını, en temel hakları olan yaşam haklarının güvence altına alınmasını, yasanın etkin uygulanmasını tartışmamız ve bir an önce uygulamaya geçmemiz gerek.

Mevcut durumda kadına şiddetler artıyor

Kadına şiddet olaylarında yeterli adalet sağlanıyor mu? Yasa yetersizliği söz konusu olabilir mi?

Maalesef kadınlar adalete erişimde de adli mekanizmalara güven duymakta da oldukça zorlanmakta. Bu güvensizlik ise kadınların başvuru mekanizmalarına erişiminin önündeki en temel sebeplerden biri. Kadın cinayetlerinde vurguladığımız nokta bu cinayetlerin önlenebilir cinayetler olması. Dolayısıyla tartışmamız gereken de yasa yetersizliğinden ziyade 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun etkin uygulanması. Bu kanun zaten kadınların her tür şiddet türü ve ortamından nasıl korunacağını, kimlerin kadınları korumakla yükümlü kılındığını, yükümlülüklerin ihlali durumunda neler yapılması gerektiğini açıkça anlatan kılavuz niteliğinde bir kanun.

Mevcut durumda ise şiddetin sistematikleştiğine, koruma kararlarına rağmen şiddetin devam ettiğine, cezasızlığın arttığına, iyi hal ve haksız tahrik indirimlerinin uygulanmaya devam ettiğine, kadınları korumakla yükümlü kılınmış kurumların da mağdurları sorguladığına hatta suçladığına tanık oluyoruz.

İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi şüpheli kadın ölümlerini artırdı

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, yerel düzeyde kadınları ne düzeyde etkiledi?

İstanbul sözleşmesi ceza hukukunun etkin uygulanmasını zorunlu kılan, devletlere yükümlülükler getiren, devletlerin politikalarını denetlenmesini kapsayan uluslararası bir sözleşme. İstanbul sözleşmesinin feshedilmesiyle birlikte cinayetlerin de şüpheli kadın ölümlerinin de arttığını, kurumsal müdahalelerin azaldığını, kadınların başvurdukları kamu kurumlarında hak ihlalleriyle karşılaştıklarını, edinilmiş birçok kazanım ve temel hakların tartışmaya açıldığını, süreç içerisinde LGBTİQ+ ların da sıklıkla hedef gösterildiğini görüyoruz.

Şiddete maruz bırakılan ya da maruz kalma riski altında olan kadınların başvurdukları mercilerde şiddete dair delil sunması gerektiğinin belirtilmesi, tedbir kararlarının alınmasının zorlaşması, alındığında ise süresinin kısaltılması ya da süresi sona erdiğinde yenilenmesinin zorlaşması, kadınların koruma kararları varken de can güvenliklerinin sağlanmaması, cezasızlığın artması, LGBTİQ+ların koruma mekanizmalarından dışlanması ise en somut örneklerden.

Faillerin tutuksuz yargılanması ile toplumsal adalet duygusu zedeleniyor

Kadın cinayetlerine dair adli süreçlerde karşılaştığınız en zor durum nedir?

Faillerin tutuksuz yargılanması ile toplumsal adalet duygusu zedeleniyor. İyi hal ve haksız tahrik indirimleri, cezasızlık, davaların sürelerinin uzunluğu, şiddet geçmişinin göz ardı edilmesi, tanıkların yeterince dinlenmemesi, şüpheli kadın ölümlerinde etkin soruşturma yürütülmemesi, yetkili kurumların ihmalleri, aile temelli yaklaşımlar süreci oldukça zorlaştırıyor. Hak mücadelesi veren aileler de süreç boyunca tekrar travmatize oluyor.

Yerelde kanunun etkin uygulanması için kamu kurumlarının ve adli süreçlerinin takibi yapılıyor

Toplumda kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı duyarlılığı artırmak için ne tür faaliyetleriniz bulunuyor?

Toplantılar, farkındalık çalışmaları, paneller, atölyeler düzenlenmekte.

Medya üzerinden görünürlük sağlanması ve kamuoyu oluşturulması için çalışmalar düzenlenmekte.

Kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinin verileri tutulmakta, bu veriler kadınların kim tarafından, nerede, ne şekilde öldürüldüğünü, koruma kararı ya da hak ihlallerinin bulunup bulunmadığını da kapsayacak şekilde tutulmakta.

Şiddete maruz bırakılan ya da maruz kalma riski altında olan kadınlar ve LGBTİQ+lar için başvuru hattımız bulunmakta, hakların anlatılmasını, hukuki destek sağlanmasını, davalara müdahil olunmasını, kamuoyu oluşturulmasını da kapsıyor.
Başlatmış olduğumuz 6284 seferberliği ile de yerelde kanunun etkin uygulanması için kamu kurumlarının ve adli süreçlerinin takibi yapılmakta.