Mutlaka duymuşsunuzdur, Türkiye’nin ilk kiremit fabrikası Eskişehir’de kurulmuştur.

Eskişehir’in bereketli ve kiremit için çok ideal olan nadir toprakları Cumhuriyet döneminden bu yana TBMM’de dahil olmak üzere pek çok kurumun, evin, yuvanın çatısını örtmüştür.

Demem o ki Eskişehir’in taşı toprağı toprağı altın olmasa bile çok değerli, çok özeldir ve bu kentin kimliğinde derin bir izi vardır.

Ne mutlu ki Eskişehir’in bu asil ruhu 16 senedir eşsiz bir sempozyumla taçlanıyor.

Tepebaşı Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu bugün kapılarını 16. Kez açıyor ve Cumhuriyetin 100. Yılı için Eskişehir sembol bir sanat eseri kazanacak.

Baştan belirtmek isterim ki böyle bir işe başlamak çok vizyonel bir iştir ama sürdürmek çok daha zor, çok daha takdir edilecek bir başarıdır.

Özellikle bilimsel çıkarımları olan, kitlesel kabul edilmeyen bir sanat dalında bu sürdürülebilirliği oluşturmak her babayiğidin harcı değildir.

Adında sempozyum olan bir şeyi halkla bütünleştiriyorsunuz, uluslararası alanda bir yer ediyorsunuz ve her sempozyum sonunda şehre nadide, özgün eserler kazandırıyorsunuz.

Dikkatinizi çekti mi, daha doğrusu hiç düşündünüz mü acaba?

Dünyada hangi şehirde böyle değerli sanat eserleri 7/24 sokaklarda sergilenir?

Hangi şehirde o şehrin kültüründen üretilen eserler sayıca bu kadar fazla ve zarar görmeden konuşlandırılabilir?

Sadece bu bile başlı başına bir Eskişehir öyküsüdür.

Ne yazık ki Ahmet Ataç’ın kendi deyimiyle kendini nadasa bıraktığı bir 5 senelik boşluk var. O boşlukta sempozyuma ara verilmiş, vazgeçilmişti.

Önümüzdeki yıl ne olur, nasıl olur bilemiyoruz.

Ahmet Başkan Tepebaşı’nda devam eder mi? Büyükşehir adayı mı olur net bir şey diyemeyiz.

Ancak koltuk el değiştirse bile bu değerli mirası kimse yabana atmasın. Bu sempozyum Ahmet Ataç’ın başlattığı ve siyaset üstü bir yerde artık şehirle bütünleşmiş, şehrin vitrinine değer katan bir kültürel miras olarak fasılasız devam etmeli…