Asgari ücret artışına asgari ücretle çalışanların bile sevinemediği günlerdeyiz.

İşçi için az, işveren adına çok diyebileceğimiz bir artış ile satın alma gücümüzün bizi tedirgin ettiği ve iş kaygılarının doruğa çıktığı günlerdeyiz.

Geçen seneden bu yana asgari ücret 100’de 100 zamlansa dahi biliyoruz ki yaşamsal maliyetler yüzde 200 arttı.

Üstelik bu asgari ücret artışı ile birlikte söz konusu maliyetlere yine fütursuz zamlar gelecek.

Ekmek yine zamlanacak, peynir yine zamlanacak, kira, elektrik, doğalgaz yine bizim sevincimizi kursakta bırakacak kadar zam alacak.

Başka bir deyişle 5.500 TL ile alabildiğimiz şeyleri kısa bir süre sonra 8.500 TL ile alamayacak duruma geleceğiz.

İnanın bu felaket tellallığı değil, ekonominin mevcut düzene karşı olağan maliyetlenmesidir ve ortalama bir zeka ile bunun böyle olacağını öğrendiğimiz fazlaca deneyim yaşadık.

En basitinden bir lokanta düşünelim…

8 kişinin çalıştığı bu lokantada personel gideri 60 bin TL’den 100 bin TL’ye çıktı. Ödenen faturalarda da asgari ücretle orantılı bir artış olacak. Alınan malzeme, kullanılan enerji gideri derken ortaya baş etmesi daha zor bir maliyet çıkacak.

O işletme düne kadar 20 TL’ye sattığı çorbayı yine 20 TL’ye satabilir mi? İster istemez bu artışı ürünlerine yansıtacak…

Fabrikalar, aracılar, insanın çalıştığı her alanda bu artışlar olduktan sonra ücretin 8.500 TL olması neyi değiştirebilecek?

Üstelik eminim düne kadar 8 kişi çalışan yerde işveren artık 6 kişi ile bu işi götüreyim diye düşünecek ve işsizlik rakamlarında hissedilir bir artış olacak.

Sizin anlayacağınız bu zam iyi, hoş ama diğer maliyetler durmadığı sürece bir anlamı yok.

O yüzden devlet kurumlarına bugünden itibaren büyük bir iş düşüyor. Sadece market değil hemen hemen tüm maliyetlerin kontrol edilmesi ve hakkaniyetli bir şekilde artırılması için denetim mekanizması çok net bir şekilde işlemeli.

Ayrıca işverenlerin Prim, SGK, Vergi adına bazı önemli desteklerle ayakta tutulması için ülke tarihinin en büyük, en radikal adımları atılmalıdır.

Zaten EYT gibi sonuçları şimdilik kestirilemeyen bir bilmece olduğunu hesaba katarsak bu artışa “banane” deme şansımız pek kalmıyor.

Emin olun bir anket yapılsa ve “maaş aynı kalsın ama piyasada hiçbir şeye zam olmasın” diye tercih sunulsa çoğunluk bu durumu kabul eder ve karlı bir anlaşma sayardı.

O meşhur sözü biraz değiştirerek yazımı sonlandırayım.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ama işvereni yaşat ki insan da yaşayabilsin…