Bugün siyasetten uzaklaşıp spora yönelelim.

Malumunuz iki haftadır Eskişehirspor’la seviniyoruz.

Bırakın haftaları, ayları…

Senelerdir sevinmeye hasret kalmıştık.

Sürekli kaybedilen maçlar, düşülen ligler…

Yarı kızgın yarı üzüntülü geçen onca zaman.

+++

Profesyonel liglerde düşülecek en alta kadar düştü Eskişehirspor…

Kelkit maçına çıkarken sahiden de olabilecek en alt yerdeydi siyah kırmızılılar.

3. Ligin en son sırasında.

Ve sadece 1 puanı bulunan tüm liglerin tek takımı…

+++

Takımı biliyoruz, daha üst liglerde daha zorlu rakipleri yenebilecek kapasiteleri var.

Fakat 3. Lig başladığında gördük ki, tanıdığımız o oyuncular gitmiş, yerlerine bambaşka oyuncu grubu gelmiş.

İlk 4 haftada 3 tane pası dahi yan yana yapamayan bir Eskişehirspor izledik.

+++

“Hoca derhal değişmeli” serzenişlerine kayıtsız kalmadı yönetim…

Emre Özbayer Hoca geldi…

Daha geldiği ilk hafta takıma elinin değdiği belli oldu.

En azından bir kurguya kavuştu takım.

Sonrasında üzerine koyarak devam etti.

+++

İlk semeresini Kelkit’te aldık.

Sonra yomra maçını izledik.

Gördük ki, sahayı enine ve boyuna en geniş haliyle oynayan takım yerine;

Orta sahasını kalabalık tutan ve dar alanda oynayan bir ekip gelmiş.

Böyle olunca, tanıdığımız performanslar ortaya çıkmaya başladı.

Geriden oyun kuran, pasla çıkan, rakip oyun kurarken prese başlayan bir takım…

Sonuç, galibiyet ve hasret kaldığımız sevinç nidaları.

+++

Sözün kısası;

Geleceğe dair artık daha umutluyuz.

Alınmaz denilen maçların alındığına bile tanıklık edeceğimiz döneme giriyoruz.

Yeter ki, mevcut halin uyumu bozulmasın.

Yeter ki, dışarıdan bir etken bu gelişimi bozmasın.

Elbette inişli çıkışlı zamanlar olacak ama;

Şundan artık eminiz ki, bu takım bu ligi kolayca kaldırır…

Endişeye gerek yok, yola devam.

En dibi gördük artık…

Sıra şimdi yukarı çıkmakta…