Bir kilo çay, geçen yıl 35 Liraymış.

Şimdilerde 65 lira civarında…
Yumurta, 1 lirayken bugün 2,5 lira olmuş.
Süt, 7 Liradan 20 Liraya çıkmış.
Bir kilo un, 9 Lirayken 16 liraya yükselmiş.
Bir litre Ayçiçek yağı, 28 Liradan 50 Liraya fırlamış.
Kıyma, 60 Liradan 110 lira olurken…
40 Lira olan bir piliç, bugün 100 Lirayı geçmiş.
+++
2021 yılı ile şu günlerdeki fiyatların karşılaştırması bu.
2020’ye yani sadece 2 yıl geriye gitsek çok daha az fiyatlarla karşılaşıyoruz.
Mesela bir kilo çayı 15 Liraya, 
Bir paket makarnayı 3 Liraya
Bir litre yağı 12 Liraya alabiliyormuşuz.
Et, süt ürünlerinden diğer temel gıda maddelerine çok daha az ödüyormuşuz.
Cepteki asgari ücretle daha çok alabiliyor, daha çok sosyal hayatın içinde olabiliyormuşuz…
+++
Geçen iki yıla bakarsak, bugün fiyatların adeta yüzde 400’leri geçen oranda zamlandığını görüyoruz.
Görmekle kalmıyor, zaten yaşayarak anlıyoruz…
Evet, eskisi gibi şehir hayatının içinde olamıyoruz.
Eskisi gibi tatil planları yapamıyoruz.
Ev, araba alma işi hayalden bile öte artık.
Yatırım, birikim işleri sadece zenginlere has bir olgu halini aldı.
+++
Neyse…
Önümüzdeki ay yeni asgari ücret belirlenecek.
Kimisine göre 7.200, kimisine göre 8.500 Lira.
10 Bin’i zorlar diyenleri de görüyoruz, geçer diyenleri de duyuyoruz.
Yani normalde ülkede büyük bir heyecan olması gerek…
İki yıl öncesine kadar inanın çalışan kısmında işte bu heyecan olurdu.
Gelirinin ne kadar artacağına dair beklenti aralık ayında adeta gözleri Ankara’ya çevirirdi.
Hiç yoksa verilen zam oranı bir nebze rahat nefes aldırır, evdeki, okuldaki, dışarıdaki eksiklikler için bütçe yapma şansı tanırdı…
+++
Ya şimdilerde nasıl bir psikoloji var?
“Ortaya onca fiyat atılmasına rağmen;
Rekor fiyatlar havada uçuşurken;
Asgari ücretin ne kadar olacağına dair heyecanla bekleyen tek bir kesim kaldı mı?”
Maalesef kimsede o eski bekleyişlerin tadı yok!
Çünkü herkes biliyor ki artık;
“Asgari ücret ne kadar yüksek çıkarsa marketteki fiyatlar çok daha artacak”
Ne kadar artarsa otomobil, ev, yatırım işi bir o kadar daha uzaklaşacak.
Ne kadar çok açıklanırsa, alım gücü o kadar düşecek.
Ne kadar çok açıklanırsa, cepteki paranın değeri o kadar düşecek.
Ne kadar çok açıklanırsa, oturduğu evin kirası daha da çok artacak.
Ne kadar çok açıklanırsa, o kadar çok enflasyonun altında ezilecek…
+++
Anlayacağınız;
“Vatandaş artık asgari ücrete ne kadar zam geleceğini değil;
Asgari ücret zamlandıktan sonra hayatına ne kadar yük geleceğini düşünüyor.”
Ve galiba ilk defa bir asgari ücret gündemi, tarihte ilk kez bu kötü psikolojiyle geçiyor.
Bir ülkenin dar gelirlisi adına, işçisi, emekçisi, üreteni adına bundan daha kötü bir tablo olabilir mi?