CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Beylikova’da bulunan nadir toprak elementleri rezervlerinin Türkiye için stratejik bir fırsat olmasına rağmen, kapalı kapılar ardında yürütülen anlaşmalar nedeniyle ulusal çıkarlar aleyhine kullanılma riski taşıdığına dikkat çekti.
“Bildiklerimiz ve Bilmediklerimiz Ayakta Olmamızı Gerektiriyor”
Süllü, Mayıs 2025’te Amerika Birleşik Devletleri Kongresi tutanaklarına Beylikova’daki nadir toprak elementlerinin “Amerika için stratejik fırsat” olarak geçtiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Tom Barrac, Eskişehir’in güzel ilçesi Beylikova’daki sahayı Amerika için fırsat olarak değerlendirdi. Üstelik Erdoğan’a da meşruiyet konusunda uyarıda bulundu. 25 Eylül’de oraya gittiklerinde, adı ‘Stratejik Sivil Nükleer Enerji İşbirliği Mutabakat Zaptı’ olan ama içeriğini hiçbir şekilde bilmediğimiz bir anlaşma var. Şimdi bildiğimiz bu ilişkiler yumağı göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye için stratejik fırsat olması gereken nadir toprak elementleri için gerçekten de ayakta olmamız gerekmiyor mu? Evet, tüm bu kapalı kapılar ardında yapılan ikili anlaşmalarda bildiklerimiz ve bilmediklerimiz ayakta olmamızı gerektiriyor.”
“Ülkemiz Son Yıllarda Maden Facialarıyla Bilinir Hale Geldi”
Beylikova’daki madencilik faaliyetlerinde çevresel etki değerlendirme süreçlerine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Süllü, şöyle devam etti:
“Nadir toprak elementleriyle ilgili diğer endişelendiren konu, tüm madencilik faaliyetlerinde olduğu gibi çevresel etki değerlendirmeleridir. AKP'nin bu konudaki karnesi parlak değildir. Son yıllarda sıklıkla madencilik şirketleri lehine değişen Maden Yasası ve her yeri talan alanına çevirecek yasa değişiklikleri endişenin bir kaynağıdır.
Ayrıca ne yazık ki ülkemiz son yıllarda maden facialarıyla da bilinir hale geldi. Ermenek’te yitirilen 18 madenci, Soma’da yitirilen 301 can, Amasra’da 42 madenci ve bilim insanlarının tüm uyarılarına karşın dikkate alınmaması nedeniyle en son İliç’te toprak altında kalan 6 emekçi unutulmamıştır.
Yitirilen canlar dışında maden sahalarının insan sağlığı, daha doğrusu canlı sağlığı üzerindeki tehlikeleri de yaşamsal önem taşımaktadır. Yıllardır paylaşılan vahşi madencilik endişeleri, ne yazık ki AKP iktidarında Türkiye'nin dört bir yanında yankılanan haberlerle haklılığını kanıtlıyor.”
“Şeffaflıktan Uzak Pazarlıkların Üstünü Örtmeye Çalıştılar”
CHP’nin madencilik faaliyetlerine karşı olmadığını belirten Süllü, canlı sağlığını tehdit eden rant anlayışına dikkat çekti:
“Cumhuriyet Halk Partisi olarak madencilik faaliyetlerine asla karşı değiliz. Ancak bilimsel olmaktan uzak, canlı sağlığını ve geleceği tehdit eden, rantı tüm bunlara tercih eden AKP zihniyeti, uyarıları işine gelmediği için engelleme olarak göstermeye çalışıyor.
Aynı tutumla, nadir toprak elementleri konusunda da beceriksizliklerini küresel pazarlıklarda, gizli anlaşmalarla, her türlü şeffaflıktan uzak pazarlık konusu yapmalarının üstünü Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni ‘engelliyorlar’ diye yaftalayarak örtmeye çalıştılar. Oysa çevresel etki değerlendirme süreçleri yasal ve teknik bir süreçtir. Belediyeler de, görüş istenen tüm kurumlar da görevlerini yönetmelikler çerçevesinde yerine getiriyor. Büyükşehir Belediyesi'nin üzerine düşeni yapması engelleme değil, hukukun ve bilimin gereğini yerine getirmektir.”
“Kimler Milli Kaynaklarımıza Sahip Çıkacak?”
Süllü, nadir toprak elementleri konusunda AKP’nin “yerli ve milli işletme” konusundaki samimiyetinin test edileceğini belirterek şunları kaydetti:
“Şimdi AKP'nin önünde gerçekten güzel bir fırsat var. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, bu fırsatı dün Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantısı’nda AKP’ye sunmuştur.
Genel Başkanımızın ilk imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğumuz kanun teklifiyle, nadir toprak elementleri gibi stratejik madenlerin devlet eliyle aranması, işletilmesi ve işlenmesi; hammadde olarak yurt dışına satışının yasaklanması amaçlanmaktadır.
Bu teklif, milli kaynaklarımızın millet yararına kullanılmasını ve sürecin insana, doğaya ve çevreye zarar vermemesini güvence altına alacaktır. Yakında göreceğiz bakalım kimler milli kaynaklarımıza sahip çıkacak, kimler karşı çıkacak.”
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, hükümete Trump ile imzalanan “Stratejik Sivil Nükleer Enerji İşbirliği Mutabakat Zaptı”nı şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklama çağrısında bulundu. Çakırözer, “Nükleer sivil işbirliği anlaşmasının altında nasıl bir işbirliği var, bunun açıklanması gerekiyor. Trump’ın ‘2 dolara alacağız, daha birçok yerden alacağız’ dediği ülkeler arasında Türkiye olup olmadığını ortaya koymak gerekir.” dedi.
“Tüm Milletvekillerinin İmzasına Açıktır”
Nadir toprak elementlerinin yurt dışına cevher olarak satışının yasaklanmasına ilişkin kanun teklifinin ilk imzacısının Özgür Özel olduğunu vurgulayan Çakırözer, şunları söyledi:
“Kanun teklifimizin ilk imzacısı Genel Başkanımızdır, grup başkanvekillerimiz arkasındadır. Bunu sadece Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiyoruz. Bütün Meclis’e, tüm milletvekillerinin imzasına açıktır.
AK Partili, şehrimizin 3 milletvekilini de bunu imzalamaya davet ediyoruz. Madem söylediklerimize iftira diyorlar, o zaman atsınlar imzayı. Bu, Beylikova’daki nadir toprak elementimizin Eskişehir’imize faydalı olmasını sağlayalım.”
“Madenciliği Engelleme Suçlaması Sorumluluktan Kaçmaktır”
Eskişehir için yapılacak her şeye destek vereceklerini belirten Çakırözer, “Ancak bu, Eskişehir'in pazarlanması, peşkeş çekilmesi olmamalıdır. Biz buna karşıyız.” dedi ve ekledi:
“Bu çaptaki bir mega projenin çevresel etkilerine itiraz ediyoruz. Büyükşehir Belediyesi, ÇED olumlu kararının yeterli çevresel tedbirleri içerip içermediğini denetlemek, bölgedeki tarım arazilerini, su kaynaklarını ve halk sağlığını korumak için hukuki yolları kullanmak zorundadır. Yerel yönetimlerin görevi, sizin ÇED raporunuza koşulsuz güvenmek değil, halkın sağlığını güvence altına almaktır.”
“Madeni Cevherini Türkiye’de Tutacaksınız, Dışarıya Satmak Yasaktır”
Madenlerin üretim planlamasının çevresel ve sağlık etki değerlendirmesiyle birlikte yapılması gerektiğini ifade eden Çakırözer, şunları söyledi:
“Bunu sadece Beylikova için söylemiyoruz. Şu anda iktidarın sustuğu Alpagut için söylüyoruz. Mihalgazi için söylüyoruz. Alpu için söyledik, söylüyoruz. Kaymaz için de aynı şeyi söylüyoruz.
Biz, sadece Cumhuriyet Halk Partisi değil, AK Parti de Eskişehir halkının sağlığından ve yaşamından sorumludur.
Bu milli kaynak, yerel yönetimlerin, meslek odalarının, üniversitelerin ve Eti Maden’in tam katılımıyla, şeffaf bir şekilde yönetilmelidir. Eskişehir’i merkeze koymak, masa başında yapılan açıklamalarla değil, şehrin tüm paydaşlarına söz hakkı verilerek mümkündür.
Türkiye’nin kendi kaynaklarının kendi topraklarımızda işlenerek kullanılmasını istiyoruz. Dünyanın ikinci büyük rezervinin ne siyasi propaganda yapılmasına, ne de Amerikalı şirketlere peşkeş çekilmesine izin vereceğiz.
Bu stratejik madenlerimize tüm Eskişehirlilerin birlikte sahip çıkacağına inanıyoruz. Buradan da milletvekillerini kanun teklifini imzalamaya davet ediyoruz. Yerli ve millilik budur: Madeni cevherini Türkiye’de tutacaksınız, dışarıya satmak yasaktır.”
“Hem Motor Olmak Zorundayız Hem De Fren Olmak Zorundayız”
CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Trump’ın oğlu ile yapılan görüşmelere ilişkin açıklamalarının ardından başlayan tartışmalara değindi:
“Bu tartışmayı başlatan biz değiliz. Biz sadece kamuoyunun bilmesi gereken gerçekleri dile getirdik.”
AK Parti Milletvekili Fatih Dönmez’in “CHP fren olmasın, motor olsun” sözlerine yanıt veren Arslan, şu ifadeleri kullandı:
“Bize bir tavsiyeleri var: ‘Fren olmayın, motor olun’ ifadesini kullanmışlar. Freni olmayan bir aracın kaza yapması ve uçurumlardan aşağı gitmesi kaçınılmazdır. O nedenle biz hem motor olmak zorundayız hem de fren olmak zorundayız. Muhalefetin görevi iktidarı denetlemektir; iktidara yol çizmek, yön göstermektir. ‘Fren olmasınlar’ dediği andan itibaren ülkenin nereye gideceğini hep beraber yaşarız. Bu cümleyi son derece yanlış buluyoruz. AKP temsilcilerinin bizim uyarılarımızdan sonra bu madenin ya da bu elementlerin burada işlenecek olmasını ifade etmelerinden memnunuz. Biz de zaten bunu savunuyoruz.
Eğer böyle düşünüyorlarsa, geriye sadece bilgilerin ve belgelerin kamuoyuyla paylaşımı ile ortaya koymuş olduğumuz yasal teklifin hep birlikte oy birliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çıkarılması kalıyor.”