Daha kısa bir süre öncesine kadar ilçe başkanlıklarına yapılan daha doğrusu yapılamayan atamalar nedeniyle ciddi biçimde eleştirilen AK Partililer, bu kez CHP’nin PM’sinde Eskişehirli bir ismin yer almamasını mal bulmuş mağribi gibi sevindi.
Sosyal medya üzerinden verip veriştirdiler.
Paylaşımların çoğunda, CHP’de Eskişehir’in temsil edilmediği vurgulanırken; AK Parti’de ise MKYK’da 4 temsilciyle “masada söz sahibi olunduğu” iddia ediliyor.
Yerel basında da PM’de Eskişehirli bir ismin olmaması büyük bir meseleymiş gibi ele alınıyor. Yazılanları ve konuşulanları duydukça insan ister istemez garip bir hisse kapılıyor; “Ben neyi kaçırdım?” diye sormadan edemiyor.
Zira masanın nerede kurulduğu ve sözün nasıl sahipsizleştiği göz ardı edilerek yapılan tüm bu tartışmalar, sorunun kendisinden çok, karşı tarafa laf çakma fırsatına dönüşmüş durumda.
Oysa AK Parti’nin masada 4 kişiyle temsil edildiği söyleniyor; ancak yalnızca çevre yolu konusunda bile nasıl çaresiz kaldığı ortadayken, ne masanın ne de o masada oturan kişi sayısının aslında çok da anlam ifade etmediği açık.
Gelelim CHP’nin PM’sine…
PM denen kurum biz faniler için çok büyük bir anlam taşımıyor.
Nasıl ki AK Parti MKYK’nın açılımını dahi söyleyemeyecek pek çok yurttaş varsa, CHP’nin PM’sini “parti mahkemesi” gibi görenlerin varlığından da kuşku duymuyorum. Üstelik bilmek zorunda da değiliz; günün sonunda yurttaş, partilerin kurumlarından çok yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla ve söyledikleriyle ilgilenir.
Elbette kurumsal yapılanmanın bu eylemlerden bağımsız olduğunu iddia etmiyorum. Fakat içi boşaltılmış her yapı gibi, partilerin alt organlarının da çoğu zaman anlamını yitirdiği kanaatindeyim.
Parti liderleri, partinin tüm organlarının tek hakimi ya da tek belirleyicisi…
Masaya konan yemeği yemekle mükellef partililer bir yerde.
Yine de bazı AK Partililerin, CHP’nin PM’sini eleştirirken kendileri adına gurur duydukları “masada temsil edilme” meselesi üzerine bir süre daha yorum yapmayı sürdüreceklerini tahmin edebiliyorum.
Oysaki AK Parti söz konusu olduğunda, genel merkezin Eskişehir’e gerçekten kulak verip vermediği; masada kaç temsilcinin oturduğundan çok daha belirleyici bir soru değil mi?