Bir büyüğüm mesleğe başladığımda ilk köşe yazımda Eskişehirspor’a yer vermem konusunda “Meslekte ilk başlayanları spora yönlendirirler” demişti. Mesleğe yeni başlamış oluşumdan yola çıkılan bu söylem sonrası koca bir yıl sonrası hala şehrimin takımı olan Eskişehirspor’u yazıyorum.

Sevgili büyüğüm aynı zamanda Eskişehirspor BAL ligindeyken şunu da söylemişti: “Eskişehirspor’un tadı kalmadı” demişti. Ardına şunu söylediğimi hatırlıyorum: “Şehrimizin takımı değil mi Eskişehirspor? Hangi ligde olursa olsun desteklememiz gerekmiyor mu?” demiştim.

Bugün hâlâ aynı noktadayım. BAL Ligi’nde mesleğe yeni başladığımda yazdığım o yazıyı, profesyonel lige dönülen bu sezonda daha güçlü bir dille yeniden yazıyorum. Çünkü mesele değişmedi: Konu Eskişehirspor…

Eskişehirspor profesyonel liglere döndü ve başta ciddi talihsizlikler yaşadı. Eski Teknik Direktör Serdar Göçerler’in takım ve saha içindeki yetersiz performansı ve sürekli devam eden sakatlıklar gibi…

Ancak bir umutla ve güçle geldiğini gördüğüm Teknik Direktör Hakan Şapcı, Eskişehirspor’da bir ivme yakaladı. Son 4 haftadır edinilen şampiyonlukta Şapcı ve oyuncuların performansı güç kazandı.

Şapcı’ya Vali Hanefi Demirkol Tesisleri’nde yapılan bir basın toplantısında şunu sormuştum: “Teknik bilgilerin dışında Eskişehirspor kadrosu geçmişiyle duygusal bir yapıya sahiptir. Bu duygusallık saha içinde olumsuz ya da bazı durumlara göre olumlu getirileri oluyor. Bu noktada Eskişehirspor oyuncuları arasında göz göze geldiğinde gözünden ne anlatmak istediğini anlayabilir bir oluşum yakalandı mı? Sizler de iki hafta oyuncularla berabersiniz. Sizde bu sürede oyuncuların ne demek istediğini gözüne bakınca anlar mısınız ya da oyuncular size baktığında bir şey konuşmadan ne demek istediğinizi anlar mı?”

Sevgili Şapcı, şunu söylemişti:

“Ben Eskişehirspor’a çok hızlı alıştım. Yavaş yavaş birbirimize baktığımızda anlaşacağımız boyuta geliyoruz. Duygusallık boyutunda da sahaya yansıyan bir duygusallık var.” demişti.

Kendisine çok politik bir cevap verdiğini söylediğimde aksini iddia etmişti. Ama bugün şunu gördüm ki; evet içeride hızlı bir şekilde alışmış bir teknik direktör, bakışlarla konuşabilme eylemi ve duygusallığını sahaya artık olumlu bir şekilde yansıtan oyuncu kadrosu var.

Dışarıdan sert görünmeyen ancak içeride gerektiği yerde masaya yumruğunu vuran bir teknik adam Şapcı. Bora Göymen ve Tayfun Tatlı’nın Eskişehirspor’un Youtube kanalındaki bir programında Bora Göymen’in “Yayınlanmayan sert konuşması” tarzındaki söylemi aslında devre arasında ya da oyuncularla beraberken sert bir yapısının olduğunu gösteriyor. Demek ki takımın ihtiyacı olan o sertlik-motivasyon dengesi şimdi yerini bulmuş.

Kısacası: Bu takımın bir Hakan Şapcı’ya ihtiyacı varmış.

***
Şapcı’nın bir basın açıklamasında söylediği bir cümle vardı: “Efsane geri dönüyor.”

Bugün bu ilerleyişi izlerken bu cümleyi yüksek sesle söylemenin zamanı geliyor gibi…

Önümüzde zorlu haftalar var. Karşıyaka, Kütahyaspor gibi ilk üçteki güçlü rakipler kapıda. Hedef elbette galibiyet ama mağlubiyet durumunda da moral yitirmemek, bu şehre yakışan destekten vazgeçmemek gerekiyor.

Ve tam da burada bir noktaya daha değinmek istiyorum…

Nefer Tribün Liderleri geçtiğimiz günlerde yaptıkları ortak açıklamada, Tire 2021 deplasmanına maddi imkânsızlık sebebiyle gidememiş olduklarını açıkladı. Eskişehir tribünlerinin gücünü herkes bilir; sesi kadar yükü de büyüktür. Amigo Orhan’ın emanetini yaşatan bu tribünlerin yalnızca gür seslere değil, maddi desteğe de ihtiyacı var. Bunu görmezden gelmek haksızlık olur.

Şimdi gelelim 7 Aralık’taki Karşıyaka maçına…

Eskişehirspor’umuzu canı gönülden desteklemek için tribünleri doldurmanın tam zamanı. Bu şehir isterse taraftar rekorunu bir kez daha kırabilir. Niçin bir taraftar rekoru daha kırmayalım?