Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz, hem çocuklarını okutmak isteyen aileleri hem de üniversite öğrencilerini ağır bir şekilde etkiliyor. Üç üniversiteye ev sahipliği yapan Eskişehir’de, binlerce öğrenci temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için eğitim hayatlarını ikinci plana atmak zorunda kalıyor. Geçimlerini sürdürebilmek için birçok öğrenci yarı zamanlı ya da tam zamanlı işlerde çalışıyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) tarafından verilen burs ve krediler ise bu ekonomik baskıyı hafifletmeye yetmiyor. Artan kira, ulaşım ve gıda masrafları karşısında, 3 bin liraya yükseltilen KYK ödemeleri öğrencilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalıyor.
Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun açıkladığı Gösterge Değerleri Raporu’na göre, 2015-2022 yılları arasında yalnızca Anadolu Üniversitesi’nden 78 bin öğrenci okuldan ayrıldı. Bu rakam, ekonomik şartların öğrenciler üzerindeki etkisini ve yükseköğretime erişimde yaşanan zorlukları çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
“Sosyal hayatı bıraktım, yemekten bile kısıyorum”
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Zootekni Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Mürüvvet Sude Selçuk, barista ve garson olarak çalıştığı hizmet sektöründe, üniversite yaşamının büyük kısmını çalışarak geçirmek zorunda kaldığını söylüyor: “Eskişehir’de iki senenin sadece bir ayını boş geçirdim. Geri kalan zamanlarda hep çalıştım, hizmet sektöründeyim. Bu tamamen bir zorunluluk… Çünkü verilen para bir öğrenciye yetmiyor. Çok sıkmak, sosyal hayatı bırakmak, bazen yemekten kısmak zorunda kalıyorsun. Daha rahat yaşayabilmek için çalışmak zorundayım. Özellikle Eskişehir gibi öğrenci nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde işverenler, çalışmak zorunda kalan öğrencilere ‘bize muhtaçlar’ gözüyle bakıyorlar. Bu yüzden sınav haftası da olsa, okul günü de olsa senden faydalanmak istiyorlar. Üç gün çalışıp, beşinci gün çıkanlar oluyor. Sürekli bir sirkülasyon var. Bazı dönemler tek başıma çalıştım. ‘Sınavım var ama işimi de kaybetmek istemiyorum’ diyorsun. Onlar da sana mesai yazıyorlar. Asgari ücretin altında çalışıyoruz. 8 saatten az çalışmamıza izin verilmiyor. Bazı yerlerde 6 saat, bazı yerlerde 8 saat, hatta ek mesaiyle 11-12 saati bulan günlerimiz oluyor. Bu tamamen çalıştığın yere göre değişiyor.” Günlük rutininin sağlıksız bir döngüye dönüştüğünü belirten Selçuk, yaşadığı yorgunluğu ise şöyle özetledi: “Zombi gibi yaşıyorsun. Uykundan, kendine ayırdığın vakitten kesiyorsun. Sosyal hayat zaten yok. 8 saat okul, 8 saat iş, 8 saat uyku gibi bir denge kesinlikle yok. 9 saat çalışıp, 3 saat uyuyup, kalan zamanlarda ise kendine ve arkadaşlarına vakit ayırabiliyorsun. Çalışmak zorunda olduğum için okulum bir yıl uzadı.”
“Annem Ankara’da, zorlandığında ona da para gönderiyorum”
Hizmet sektöründe barista ve garsonluk yapan Anadolu Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü öğrencisi 20 yaşındaki Nehir Şimşek, geçim sıkıntı nedeniyle üniversite hayatının büyük bölümünü çalışarak geçirdiğini söylüyor. Hazırlık sınıfından itibaren ders ve iş arasında sıkıştığını belirten Şimşek, yaşadığı zorlukları şu sözlerle anlattı: “Hazırlık sınıfına başladığımda derslerim sabah dokuzda başlıyor, akşam dörtte bitiyordu. Okuldan çıkıp beşte işe gidiyordum. Gece ikiye kadar çalışıyordum. Eve dönmem, yatmam derken saat üç oluyordu. Sabah saat altı, sonra yine dersim vardı. Uykumu alamadan derse girmem gerekiyordu. Bu programla ne derse odaklanabiliyorsun ne de kendine vakit ayırabiliyorsun. Ben haftanın dört günü çalışıyordum. Haftanın altı gün çalışan arkadaşlarım var. Dört gün çalışmama rağmen kaldığım dersler oldu. Aynı anda çalışmak, okumak ve kendine vakit ayırmak çok zor… Kiralar yüksek, hayat pahalı. Annem Ankara’da, zaman zaman ona da para göndermek zorunda kalıyorum. Sadece kişisel ihtiyaçlarımı karşılayabilmek için bile çalışmak zorundayım.” Yaşadığı bu yoğun temponun psikolojini de olumsuz etkilediğini ifade eden Şimşek, yaşadığı zihinsel yorgunluğu şu sözlerle dile getiriyor: “Gerçekten psikolojimin bozulduğunu hissediyorum. Bir ara rüyamda bile çalıştığımı görüyordum.”
“Haftanın 7 günü dolu: Öğrenciliği de, hayatı da sırtlıyoruz”
Anadolu Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Umut Can Gücükçavuş, geçim sıkıntısı nedeniyle 15 yaşından bu yana çalıştığını anlatıyor. Üç yıldır üniversite öğrencisi olan Gücükçavuş, hem okulunu sürdürüyor hem de farklı işlerde çalışarak ayakta kalmaya çalışıyor. Hizmet sektöründe barista ve garson olarak başlayan çalışma hayatına, şu anda bir dövme stüdyosu ve reklam ajansı işleterek devam ediyor.
Gücükçavuş, haftanın yedi günü çalışmak zorunda olduğunu söylüyor: “Okulumun üç yıl daha uzayacağını biliyorum. Şuan haftanın üç günü bir kafede çalışıyorum, iki günü dövme stüdyomda geçiyor. Kalan iki günde de kurduğumuz reklam ajansını büyütmeye çalışıyorum. Yani haftanın yedi günü çalışıyorum, tamamen doluyum. Çok kötü şartlar altında çalıştığım oldu, mecburiyetten… Ankara’da büyüdüm ve orada böyle bir sıkıntı yaşamadım ama Eskişehir’de fiyat kırılması çok fazla.”