“Bilgi zengini bir dünyada, bilgi bolluğu dikkat yoksulluğu yaratır.” – Herbert A. Simon

“2 dakikalığına bakıyorum” diye telefona uzanıyoruz, 20 dakika sonra hâlâ kaydırıyoruz. Bu bir irade zayıflığı değil; iş modeli, dikkatimizi mümkün olduğunca uzun tutmak üzerine kurulu bir mimari. Türkiye’de 58,5 milyon sosyal medya kimliği var; yani nüfusun %66,7’si...

Günlük sohbetin büyük kısmı bu platformlar üzerinde dönüyor; 2025 raporları, sosyal medyanın ülkede geniş nüfuza ulaştığını ve temel motivasyonun hâlâ “yakınlarla bağlantıda kalmak” olduğunu gösteriyor. Yani sosyal medya, iletişimi hem hızlandırıyor hem de şekillendiriyor. Bu yazım; bildirim diyeti, takip edilenler/listeler, iki kaynak kuralı ve yatmadan 30–60 dk. ekran kapama için hemen uygulanabilir bir mini rehber, bir destek sunmak üzerine…

Hızlıyız ama dağınık: Geçiş maliyetiyle bozulan diyalog…

Gün içinde uygulamalar arası zıpladıkça beynimiz her seferinde “vites değiştiriyor”. Amerikan Psikoloji Birliği bu “Task switching” (Geçiş maliyeti) maliyetlerinin “küçük gibi görünse de gün boyunca birikerek ciddi verim kaybına yol açabildiğini” aktarıyor. Dijital çağın en ilginç bulgularından biri de şu: Ekranda tek göreve odak süresi yaklaşık 47 saniyeye inmiş durumda; iletişimin kalitesi, bu mikro parçalanma yüzünden zedeleniyor. Çözüm? Bildirim diyeti, tek iş blokları ve “Mesaj/e-posta kontrolünü aralıklı bir biçimde yapmak.”

İletişimin ritmi: Asenkronluk iyi; akış mimarisi daha iyi…

Sosyal medya, asenkron iletişim sayesinde esneklik kazandırır: “Her an çevrimiçi” olmadan da haberleşebilirsiniz. Ancak asıl farkı yaratan, akış mimarisidir: “Önerilen/Keşfet/For You” yerine “Takip Edilenler/Listeler” akışı kullanmak. GWI’nin 2025 içgörüsü, insanların sosyal medyayı en çok “Bağlantıda kalmak” için kullandığını söylüyor; o hâlde akışınızı gerçekten bağlantıda kalmak istediğiniz kişiler/kurumlarla bilinçli olarak düzenlemek iletişim kalitesini artırır ve dikkat sızıntısını azaltır. (Bir bakıma, “Algoritmanın seçtiğini” değil “Sizin seçtiğinizi” tüketirsiniz.)

Hızın bedeli: Yanlış bilginin yayılma üstünlüğü…

Sosyal ağlarda yeni ve duygusal olan içerik daha hızlı yayılır. 2006–2017 arasındaki 126 bin haberin incelendiği meşhur “Science” çalışması, yanlış haberlerin doğru haberlere kıyasla daha hızlı ve daha geniş yayıldığını gösterdi. Bu, günlük iletişimde “Arkadaşım paylaştıysa doğrudur” kısa yolunu güvenilmez kılıyor. Basit bir kural belirleyin: İki kaynak görmeden yeniden paylaşma yok; kritik iddialarda tersine görsel arama yapın.

Duygu bütçesi: “Doomscrolling: kötü haber kaydırmasına kapılma” ilişkilendirildiği riskler…

Kötü haber akışını kontrolsüzce tüketmek (Doomscrolling), araştırmalarda zihinsel ve fiziksel iyi oluşla olumsuz ilişkilendiriliyor. Health Communication’daki bir çalışma, “Sorunlu haber tüketimi” düzeyi yüksek bireylerde daha kötü öznel sağlık göstergeleri buldu; bu tür çalışmalar korelasyon temellidir ama iletişim hijyeni için güçlü bir uyarıdır. Günlük ritimde “Gün sonu özetlerini tercih etmek ve güvenilir iki kaynak kuralını benimsemek, duygusal dalgalanmayı dengeler.

Uykunun sessiz diplomasisi: Gece ekranı iletişimi de bozar…

İyi bir gece uykusu, ertesi gün daha sakin konuşma, daha düşük gerilim ve daha iyi dinleme becerisi demektir. Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi (AASM), yatmadan 30–60 dakika önce ekranları kapatmayı tavsiye ediyor. Gece “Son bir tur” kaydırma—özellikle tartışmalı/duygusal içerik—uyarıcı seviyeyi yükseltir; hem uyku hem ertesi gün diyaloğu için frenlemiş olursunuz.

“Yaşamak için az zamanımız olduğu değil; çoğunu boşa harcadığımız doğrudur.” – Seneca, De Brevitate Vitae

5 Çarpıcı Gerçek…

1) Sosyal medyada “Bağlantıda kalmak” hâlâ bir numaralı motivasyon; ama tek motivasyon bu değil.

2) Geçiş maliyetleri küçük görünür; gün boyu birikir ve iletişimi bozacak kadar büyür.

3) Ekranda tek göreve odak “yaklaşık 47 sn” yani diyaloglarımızın parçalanması tesadüf değil.

4) Yanlış haber, doğru haberden daha hızlı yayılır; paylaşmadan önce iki kaynak kuralını hatırlayalım.

5) Yatmadan 30–60 dk önce ekran yok → daha iyi bir uyku, daha iyi diyalog.

Sonuç: “Akışı biz seçersek, iletişim iyileşir…”

Sosyal medya iletişimi hızlandırıyor, erişimi daha serbestleştiriyor ve günlük yaşamı esnekleştiriyor. Fakat aynı anda dikkat parçalanması, yanlış bilginin hızlı yayılımı, bağlam çökmesi ve duygu bütçesi erozyonu gibi maliyetler yaratıyor. Çözüm, teknolojiyi terk etmek değil; akışı yeniden tasarlamak: bildirim diyetleri, listelerle izleyici ayrımı, iki kaynak kuralı, tek ekran ritüeli ve gece sessizliği. Bu küçük ayarlar, sabah ilk Günaydın’dan gece son İyi gecelere kadar tüm diyaloglarımızın kalitesini artırır. İletişim, hızdan çok “Anlam” arar ve anlam, dikkat bütçesi korunduğunda yeniden bulunur. İsterseniz bu hafta bir deney yapalım: Bildirimleri kısalım, ‘Takip Edilenler’ akışına geçelim ve mesajları günde 3 toplu turda kontrol edelim. Bir hafta sonra konuşma kalitemizin nasıl değiştiğine bakalım. Bu yorum ve fikirler eşliğinde, bahsetmiş olduğum kavramlara ilgi duyuyorsanız, 2020 yapımı “The Social Dilemma” ve 2019yapımı “The Great Hack” belgesellerini izlemenizi öneririm.

Bir Sonraki Yazıda Görüşmek Dileğiyle…