Soner Yüksel birkaç gün önce Atışkan Alçı Grevi ile ilgili yazmış.

Hem de ezber bozarak fazlaca sorgulatan, şeytanın avukatlığını yaptıran bir yazı olmuş.

Eski-meyen bir patron olarak bu tür eylem ve olaylarda baskılanan, zan altında bırakılan ve genellikle galiz tepkilere alışkın birisi olarak şaşırdım.

Ancak yıllar içinde sendikal mücadelenin geldiği nokta ve içinde barındırdığı şüphe adına bunun bir genel eleştiri olduğunu düşünerek rol çalmadan biraz da ben destek vermek istedim.

Sözlerimi dikkatli seçmeye çalışıyorum.

Çünkü hakkını arayan işçi, daha iyi yaşam koşulları için mücadele eden emekçiler hep halis duygular ve idealler ile yola çıkarlar.

Ancak sendikaların pek çoğunun özellikle son dönemlerde eskisi kadar etkili ve hakkaniyetli olmadığını görüyoruz.

Siyasi olarak bölündüler, makam kavgasından bölündüler, temsiliyet yetenekleri yüzünden bölündüler ve ortaya daha etkisiz, daha güçsüz şubeler çıktı.

Ancak bir tarafta hak arama mücadelesinde ekmeği ekmeğe katık yapan sendikalı işçileri diğer tarafta ise şato gibi makam odaları, lüks makam araçları ve onlarca işçi maaşı kadar maaş alan sendika başkanlarını, yöneticilerini gördüğümüz için “bu ne yaman çelişki” demekten kendimizi alamıyoruz.

Ben Atışkan Alçı işçilerinin bu grev ile ilgili süreçte ne talep ettiklerini bilmiyorum. Ancak zorlaşan hayat şartları karşısında asgari ücretten daha fazlasını hak ettiklerine inancım tam. Talep kısmında her birine hak veriyorum. Zaten işverenin asgari ücretin bir hayli üstünde ücret verdiğini de birçok kişiden teyit ettim.

Çeşitli yorum ve paylaşımlarını okudum. Masaya o geldi, bu gelmedi, elektrik, su kesildi gibi greve dair sebep ve sonuç ilişkisini de çok eleştirecek değilim.

Ben Kristal İş Sendikasının gerek Eskişehir gerek ise Genel Merkez kısmında işçilerin bu haklı mücadelesini sahaya yapıcı ve doğru bir şekilde yansıtamadığını düşünüyorum.

İşçi kardeşlerim içinde sendikasına sahip çıkan ve ayda 5.000 TL veriyorlar diyen de var. 5 aydır sonuç alamadık artık ne yapacağımızı bilmiyoruz bıçak kemiğe dayandı bu 5.000 ile çark dönmüyor diye sitem edenler de var. Hatta korktukları, çekindikleri için başka bir sendikaya geçemiyoruz, grevden ayrılıp iş başı yapmak istesek bile çadır baskısından tedirgin oluyoruz diye mahlas isimler üzerinden derdini anlatmaya çalışanlara da tanık oldum.

Bu kış koşullarında bu anlaşmazlık ortamının ne fabrikaya, ne işveren ne de işçiye tek bir faydası yok.

5.000 TL ile ev geçindirmek mümkün değil. Çoğu işçi grev sürecinde farklı gündelik işlerle ayakta kalmaya çalışıyormuş. Ne üzücü…

Üretim olmadığı için şehir ve ülke ihracatı düşüyor, ekonomide ciddi bir döviz ve vergi kaybı oluşuyor yani üretimden gelen dolaylı eksi hepimizin hanesine yazıyor.

Bir de işin tedarikçi boyutu vardır mutlaka… Bayiler, lojistikçiler, tedarikçi ve aracı şirketler derken kaç kişi bu süreçte sıkıntı yaşamıştır.

Yani sadece grevdeki işçi değil hemen herkesin zarar gördüğü, mağdur olduğu bir süreç neden anlaşmaya gitmiyor.

İşveren ortakları anladığım kadarıyla talep konusunda uzlaşmış ve asgari ücretten fazlasını veriyor, ancak işveren Kristal İş ile ipleri kopartmış deniyor.

Yanlışım var ise düzeltin lütfen gerekçe olarak “Kristal İş sendikasının grev ile ilgili fabrika yerine işverenin oğluna ait bir temizlik gereçleri firmasına ağır ithamları olmuş” 

Söylenen o ki bazı sendika yöneticileri bu firmaya dair ticari zarara yol açacak yazıların olduğu yelekler giymişler. Bir de kalabalık bir saatte bu firmaya girip alışveriş yapıyor gibi çalışanlardan malzemeler sipariş etmiş, ancak dakikalar sonra o ürünleri kasada bırakıp, diğer müşteriler içinde bağıra çağıra firmayı suçlayıp oradan ayrılmışlar.

Bu kime yapılırsa yapılsın, aile ile bağı ne olursa olsun kötü bir teşebbüs olmuş.

Sorumlusu kimse hem arkadaşlarından hem de işverenden ve zarar verdikleri o mağazadan helallik almalıdır.

Okuduğum kadarıyla zaten grev yapan işçiler de bu durumdan rahatsız olmuş. Haklı mücadelelerine böyle bir gölge düşmesinden onlarda hoşnutsuzmuş.

Eski-meyen bir işveren olarak elimden geldiğince objektif olmaya çalışıyorum. Haklı-haksız diye sadece duyumlar üzerinden kanaat getirecek bir hakim değilim. İsterim ki işçi hakkını alsın, uzlaşı sağlansın ve fabrika üretsin!

Ancak işçilere istemeden bile zarar verdiğini düşünenler bence hem kendileri hem de onları düşünerek bir çözüm üretmeli, gerekirse üstlerine düşen fedakârlığı yerine getirmelidir.

Umarım 2023 hele ki EYT ve Asgari Ücret gibi iki bilinmezin iş dünyasını zaten sarsacağı ve sınayacağı bu süreçte Atışkan cephesinden umarım üretim başladı haberleri alırız.