Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, Eskişehir Haber Ajansı (EHA) Medya Grup Başkanı Soner Yüksel’in hazırlayıp sunduğu “Sarı Koltuk” programının konuğu oldu.
ESO’nun üç önceliği: Dijital, yeşil ve toplumsal dönüşüm
2018’den bu yana üç tane konuya çok öncelik veriyoruz. Birincisi ‘dijital dönüşüm. Eskişehir Sanayi Odası model fabrikası ve dijital atölyeleri ile bu çalışmaları gerçekleştiriyor. İkincisi ‘yeşil dönüşüm.’ Üçüncüsü de toplumsal dönüşüm. Toplumsal dönüşümü sanayiciler olarak liderlik vasfıyla ön plana çıkarmamız gerekiyor. Çalışmalarımızı bu üç çerçevede planlıyoruz. Projelerimiz de bu noktalara odaklanıyoruz. Dağınık vaziyette ‘o da olsun, bu da olsun’, ‘şunu da yapalım, bunu da yapalım’ demiyoruz. Amacımız şov yapmak değil. Sistematik… Hepimiz mühendisiz, sanayiciyiz. Sanayicilikte çok şovmenlik olmaz.
-Boşa mazot yakmak istemiyoruz
Resmi deklarasyonu yapıldı. Avrupa Birliği’nden yaklaşık 150 bin Euro’luk fon aldık.
Birkaç hafta içerisinde imzaları atılacak. Bundan birkaç sene önce de 100 bin Euro’luk fon almıştık. Boşa mazot yakmak istemiyoruz. Proje odaklıyız.
-Sanayinin GSYH payı yüzde 50’nin üzerinde
Eskişehir’in toplam Gayri Safi Milli Hasılası’nın yüzde 50’den fazlası sanayiden kaynaklanıyor. 900 bin nüfuslu bir kentte, 4,5 milyar dolarlık ihracat ve 9 milyar dolarlık ciro üreten bir Sanayi Odası’yız. 1500’ün üzerinde üyemizle aslında çok büyük bir ekonomiyi temsil ediyoruz. Bu noktada birlik ve beraberlik çok önemli… Siyaset üstü bir anlayışla hareket ediyoruz.
-ESO-ETO üye gerginliği
İlişkilerimiz gayet iyi, hiçbir gerginliğimiz yok. Biz sadece yasal olan hakkımızı kullanmak istedik. Bunların içerisinde itiraz edenler oldu. Onları ayıkladık. Devam etmek isteyenler oldu. Kanunlar neticesinde Sanayi Odası üyesi olarak kalmak isteyen birçok üye şuanda devam ediyor. Ayrılmak isteyenler var. Saygı duyarız, demokratik hakkıdır. Kimseyi de zorla bu işlerin içerisine angaje etmeyiz. Şuan da Ticaret Odası ile hiçbir sıkıntımız yok. Bireyler birbiriyle çatışsalar dahi bu kırgınlıklarını ve küskünlüklerini işlerine yansıtmamaları gerekir. Herkes birbirinin norm olarak aynısı değil. Jenerasyon ve kuşak farklılıkları var.
-Romantik tartışmaların içinde değiliz
Kurumların mevcut durumlarını etkilememesi gerekiyor. Eskişehir’de bunu romantik hale getirip, buralardan küskünlükler yaratan, konulara ilkesel bakmayan birçok topluluk ve insan da mevcut. Ama biz o tarafta değiliz. Eskişehir Sanayi Odası olarak işimize bakıyoruz. Kanunların bize vermiş olduğu yetki dahilinde işimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hiçbir romantik durumumuz yok.
-Yarım kalan işlerim var, yeniden adayım
İki tarafta birbirine karşı aday çıkartmaz. O dönemin yasası gereği müteşebbis heyeti Eskişehir Sanayi Odası’ndan oluşuyordu. Belli bir süreden sonra bunlar ayrıldı. Kanunun de ayrılar. Yaptıkları iş ve görev tanımı da birbirinden farklı... Bizim seçimde bir rekabet olacaktı. Savaş Özaydemir ‘ben bir sonraki seçimlerde’ yokum dedi. Doğal olarak Savaş Bey’in olmadığı bir seçimde yeni adayların çıkması çok normal. Nadir Bey (Nadir Küpeli) ‘bir dönem daha adayım’ diyor. Benim de henüz yapmam gereken ve bitirmen gereken işlerim var. O yüzden Eskişehir Sanayi Odası’na tekrar adayım. Burada hizmet kalitesiyle ilgili rekabeti esas almak gerekiyor. Çünkü sanayiciyi bu rekabetten faydalandırmak gerekiyor. Seçim rekabeti doğuracak bir ortam yok. Öyle bir şart ve koşulda yok. 2018’de bu koşul vardı. O gün koşullarında o koltuklar boştu. Doğal olarak biz o boş olan koltuklar için yarıştık. Ben şimdi Nadir Bey’in koltuğu için tekrardan niye uğraşayım ki…İşlerini yapıyorlar.
-Sanayici kavga değil, birlik istiyor
Birlik ve beraberlik…Bunu geçen haftaki piknikte çok net gördük. İnsanlar artık kavgalı ve gürültülü oda seçimleri istemiyor. Herkes halinden memnun… OSB’nin görev ve yetki tanımlarına göre yaptığı hizmetler belli. Sanayi Odası’nın belli…Herkes kendi kulvarında ilerliyor. Önemli birlik ve beraberliği daha da artırmak. Bunu hizmet kalitesini artıracak şekilde geliştirmek. Daha bütünleşik halde beraber çalışma kültürümüzü artırmak. Buralara odaklanmak gerekiyor. Seçim atmosferi önemli. Bugün sanayicinin çok önemli kısmı problemleriyle uğraşıyor. Ekonomiden dolayı yaşadığımız problemlerin içerisinde bir seçim atmosferi çok da beklenen bir şey değil. Ben de olsam, böyle bir ortam beklemem.
-Eskişehir’in en büyük sıkıntısı, çok bilen çok
Eskişehir’de 100’ye yakın ayrı ayrı platform var. Kamu, sivil toplum, belediyeler… Herkesin Eskişehir için farklı öncelikleri olduğu zaman sonuç olarak hiçbir şey çıkmıyor. Matematikte vektörler vardır. Benim vektörel gidişim bu tarafayken, öbürü diğer tarafa doğru… Vektörlerin birleşiminden sıfır çıkıyor. Halbuki Eskişehir’in, gerçekten üç, dört tane gerçek hedefinin olması gerekiyor. Hepimizin kendi anayasasına birinci madde olarak yazması gerekiyor. Hepimizin aynı vektörde, aynı doğrultuda bu işi gerçekleştirmemiz lazım. Henüz daha bunların tespit edildiğiyle ilgili benim endişelerim var. Eskişehir’in önceliği nedir? Bunların hepsini aynı anda, tek tek, kurum kurum yapma şansımız yok. Eskişehir’de akil adamlar ya da ilgili kurumlar, lider kurumlar bir araya gelir ve kent vizyonu oluşturur. Herkesin dünyası farklı. Eskişehir’in böyle bir sıkıntısı var. Bu kentte çok bilen çok. Herkes her şeyi biliyor. Maalesef bu işler böyle olmuyor. Doğru hedeflerin, doğru maddelerin belirlenmesi son derece önemli…
-4,5 milyar dolarlık ihracat yapan kent uçuşu hak ediyor
Türk Hava Yolları ticari bir kuruluştur. Eskişehir’de şaka değil 4,5 milyar dolar ihracat yapıyor. Önemli bir rakam... Yurtdışından birçok müşteri gelip-gidiyor. Devletimizin İstanbul ya da Marmara Havzası’ndaki birçok şirketi, deprem sebebiyle Anadolu’ya doğru yönlendirme çabası var. Her şey para değil. İşin sosyal kısmını ve planlamasını da doğru kurgulamak gerekiyor. Bunlar kolay işler değil, zor işler. Yurtdışından iş heyetlerinin gelmesi, bizim aynı şekilde yurt dışına gitmememiz Eskişehir ekonomisini daha da büyütecek işler. Burada lojistik önemli. Bazı şeyler vardır ki bunun para ya da pulla, bilet sayısıyla çok bir alakası yoktur. Türk Hava Yolları’nın, Eskişehir’e uçuşu olmalıdır. Çünkü Eskişehir bunu hak ediyor. Eskişehir, bugün sanayisinde 100 bin çalışanıyla, yaptığı ihracat ve üretimle bunları fazlasıyla hak ediyor. Devletin inisiyatif gösterip, İstanbul’dan Eskişehir’e en azından haftada iki ya da üç kere taşımacılık işlemişi gerçekleştirmesi gerekiyor. Eskişehir’i, İstanbul Havalimanı’ndan dünyaya bağlaması gerekiyor. Bunların parasal bir değeri yok. ‘Fizibil mı, değil mi’ diye bakılacak bir durum yok. O uçak buraya inecek. Bazı şeylerin bedeli olmaz. Her şey para değil. O yüzden uçakların Eskişehir’e inmesi- binmesi, kent ekonomisine kısa ve orta vadede değer katacaktır.
-İki yıl önce söyledik, bugün herkes konut krizini konuşuyor
Organize İşler filminde bir replik vardır; “çok konuştum bir şey olmadı, artık konuşmuyorum.” Eskişehir Sanayi Odası olarak konuşmanın yanında rapor hazırlamayı tercih etmeye başladık. Deprem, konut, raylı sistemler, yeşil dönüşüm, su problemi, gençlik hareketleri gibi birçok konuda raporlarımız var. Konut raporumuz vardı, herkes tepki gösterdi. Son üç-beş aydır herkes, bizim raporda söylediğimizin aynılarını söylüyor. Biz bunu iki yıl önce söylemiştik. Çünkü bu problemleri yaşıyoruz. 100 bin kişilik bir aileyiz. İnsanların konut problemi var. Aldıkları maaş kiraya yetmiyor. Eskişehir’de ciddi bir konut açığı var. Onların mutsuzluğu işine de yansıyor.
-Ulaşım problemi var ama çözüm noktası biz değiliz
Yaptığımız komite toplantılarında, sanayiciler Baksan, Teksan, EMKO, Kobi OSB arasında tramvay ya da banliyö ihtiyacı olduğunu dile getiriyor. Konya’da, Bursa’da, Kayseri’de, Antep’te var. Eskişehir’de yok… Biz bunu dört yıl önce söyledik. O zaman da çok tepki gösterildi. Batıkent’ten KOBİ OSB’ye kadar ciddi bir toplu ulaşım ağına ihtiyacımız var. Eskişehir’in problemlerine odaklanmak benim haddime değil ama biz sanayicilerimiz ve çalışanlarımızla büyük bir aile olduğumuz için o ailenin problemlerini dile getirmekle mükellefiz. 5174 sayılı yasa gereği bunları söyleme zorunluluğumuz var. Çevre yolu da kent içi ulaşımda da sorunlar var. Şehrin içinden çevre yoluna ancak 20 dakikada çıkabiliyorum. 900 bin nüfuslu bir kent için çok normal değil. Eskişehir’de bir ulaşım problemi var ama çözüm noktası ben değilim.
-Türkiye’de enflasyon yükünü sanayici çekiyor
Kurların üzerindeki baskı nedeniyle Çin ile rekabet edemiyoruz. İtalyanlar bile şuanda bizden daha ucuz. İtalyanlarla, İspanyollarla kafa kafayız. Çok pahalıyız. Yurtdışında yemek yemeniz, Türkiye’ye göre çok daha ucuz. Türkiye şuanda pahalı ama bu üretimden kaynaklı değil. Üretimden kaynaklı enflasyon yüzde 24-25 seviyesindeyken, hizmetler sektöründeki enflasyon yüzde 50’nin üzerinde. Hizmet sektöründeki enflasyonu sanayiciler üstleniyor. Bu canlarını yakıyor. Sanayicinin çok büyük bir kısmı daha nitelikli üretim yapmaya çalışıyor. Çok daha analitik ve rasyonel bakıyor. Ama hizmetler sektörü öyle değil. Bu çok büyük bir haksızlık…
-2026’nın ikinci yarısından itibaren toparlanma bekliyorum
Türkiye’nin bir enflasyon problemi var. Enflasyon çözülmediği sürece problemleri konuşmaya devam edeceğiz. Sanayici dertli, çalışan da dertli…Maaşları artırabilirsiniz ama rekabetçiliğinizi kaybedersiniz. Birçok şirket artık karlılıklardan vazgeçti. Yatırımlar durmuş durumda. Yine de umudu kaybetmemek lazım. Her inişin bir çıkışı olur. 2026’nın ikinci yarısından itibaren işlerin yavaş yavaş yoluna gireceğini, hayat pahalılığının daha minilimize olacağına inanıyorum. Enflasyon çözülmeden hiçbir şey çözülmez. Faizler 250 baz puan aşağıya indi, bunun şuanda piyasada bir alıcısı yok. 300 puan da indirseniz çok bir şey ifade etmiyor. Piyasada oturmuş bir denge var. Hayatın pahalılaşması lazım…Bunun artık bir yerde durması gerekiyor. Sanayiciler üstüne düşen görevi fazlasıyla yapıyor. Türkiye’de özellikle konut açığı ve konutla ilgili ciddi sıkıntılar. Enflasyonu en çok tetikleyen konulardan bir tanesi. Enflasyon çözülmeden bizim işlerimizin çözülme imkanı olacak gibi değil.
-Harikayız ama daha iyisini yapmalıyız
İşler çok mu kötü? Hayır değil. Yine ihracatımız artıyor ama şirketlerin bilanço karlılıkları düşüyor. Sürdürülebilirlik açısından yaptığınız işi yeni yatırımlarla destekliyor olmanız gerekiyor. Ama şuanda birçok insan iş yapmak yerine parasını faize koyuyor ya da altına yatırıyor. Günün sonunda her inişin bir çıkışı olacaktır. Bunu ne kadar hızlı yaparsak ülkenin karınadır. Umudu kaybetmiş değilim. Bu işi aşarız, sanayiciler elini taşın altına her zaman fazlasıyla sokmuştur. Her türlü zorluklardan çıkmıştır. Bu bizim kaçıncı krizimiz. Bünyemiz bunlara alışık. Bizim canımızı sıkan bu süre zarfında bizim rakiplerimiz çok hızlı büyümesidir. Rakiplerimiz aynı hızla büyürken bizim de aynı hızla büyümemiz gerekiyor. Bizim derdimiz dünya liginde global şirketler oluşturabilmek ve mücadele verebilmek. Bunu yaparken de yarışın eşit şartlarda olması lazım. Potansiyelimiz çok yüksek. Çin’den İtalya sınırına kadar en iyi makineler ve en iyi insan kaynağı bizde… Harikayız ama bizim çok daha iyi olmamız lazım.
-Sosyal demokratım ama aynı zamanda Türk milliyetçisiyim
Dünya görüşü olarak sosyal demokrat bir insanım. Böyle olmaktan çok mutluyum. Bir taraftan da milliyetçi bir adamım. Vatanıma, toprağıma, bayrağıma canımı feda edecek şekilde seven bir insanım. Bir Türk milliyetçisiyim. Mütedeyyin olmasam da bir dinim var. Neticede de Müslümanım. Çocukluğumdan beri böyle bir ortamda yetiştim. Sol taraftan bakarsanız eğer o tarafta görebilirsiniz ama vatan-millet tarafından bakarsanız da daha sağda görebilirsiniz. Mütedeyyin olmasam da bir inancım olması nedeniyle bu tarafta görebilirsin. Çok kamplaşma doğurmayan şeyler… Siyasette bir şeyi ya toptan yok ediyor ya da toptan var ediyorsun. Zihniyet dönüşümümden hareketle bunların analizlerini yapabilecek kabiliyetteyim. Bu işleri zeka ve akıl olarak bir yere konumlandırmak gerekiyor. Siyaset çok zor bir yer. Türkiye’deki siyasi konjonktür bizlerin siyaset yapmasını potansiyel olarak destekleyecek yapı da değil. Belki siyasete destek veren insanlar olabiliriz. Çünkü odaların böyle görevleri var. Böyle destek vermek daha akıllıca gözüküyor.
-Büyükerşen’in hakkını da teslim etmek lazım
Eskişehir aslında zihniyet dönüşümünü en iyi tamamlaya yakın olan kentlerden bir tanesi. Eskişehir’de, Anadolu Üniversitesi’nin varlığıyla birlikte sevelim ya da sevmeyelim Yılmaz Büyükerşen’in rektörlüğüyle beraber ve ondan sonraki belediye başkanlığını sürecinde vermiş olduğu hizmetleri bir kenara bırakıyorum… Eskişehir’de bir zihniyet dönüşümü gerçekleşti. Temel faktörlerden en önemlisi üniversiteler. Hocanın da hakkını da yememek lazım... Eskişehir’de bu dönüşüm sağdan soldan herkes tarafından benimsendi ve tamamlandı. Eskişehir’in yaşanabilir, güvenli, sosyal, açık fikirli bir kent. Eskişehir, özgürlükler kenti olması sebebiyle de keyifli… Ancak Eskişehir’in gerçekten üst yapı problemleri var. Ulaşım, erişim gerçekten sıkıntılı. Eskişehir’in “bilişim merkezi” olmasının hayalini kuruyorum. Eskişehir çok ciddi bir beyin göçü alıyor. Bu çocukları tutamıyoruz. İyi bir beyin göçü var. Beyin göçünü bu kentte mutlaka tutmak gerekiyor.