Televizyon dünyasında bazı hikâyeler, büyük bir umutla başlar ama kısa bir sürede sessizce sahneden çekilir. “Aşk ve Gözyaşı” da tam olarak böyle bir hikâyeydi. Başrollerinde Hande Erçel ve Barış Arduç’un yer aldığı dizi, görkemli bir tanıtım sürecinin ardından sadece yedi bölümde final yaptı. Peki ne oldu da böylesine iddialı bir yapım, beklenenden çok önce veda etti?

Öncelikle işin en somut nedeni reytinglerdi. Dizi, ilk bölümlerinden itibaren beklenen izlenme oranlarını yakalayamadı. Seyircinin ilgisini bir türlü istikrarlı şekilde üzerine çekemedi. Oysa hem oyuncu kadrosu hem de prodüksiyon kalitesi, uzun soluklu bir serüvenin işaretlerini veriyordu. Ancak televizyon dünyasında, maliyetle izlenme oranı arasındaki hassas denge bozulduğunda, en iyi projeler bile ayakta kalmakta zorlanıyor. Yapım maliyetinin yüksekliği, kanalı ve yapımcıyı erken bir karara itti: final.

Arka planda ise bir başka sessiz fırtına vardı. Senarist değişiklikleri, yönetmen rotasyonları ve anlatımda yaşanan kopukluklar, dizinin ruhunu etkiledi. Her hafta tazelenen bir hikâye akışı bekleyen seyirci, bir süre sonra duygusal bağ kurmakta zorlandı. Belki de dizinin “gözyaşı” kısmı, hikâyenin içinde değil, perde arkasında gizliydi.

“Aşk ve Gözyaşı” aslında bir uyarlamaydı. Güney Kore’nin büyük ses getiren yapımı “Queen of Tears”tan esinlenmişti. Orijinalinde, güçlü bir iş kadını ile eşi arasında yaşanan duygusal bir fırtına anlatılıyordu. Evli bir çiftin sessiz çatışması, kırılma noktaları ve sevginin yeniden tanımı… Türk uyarlaması da bu çizgide ilerledi ama kültürel dokunuşlar kaçınılmazdı. Kore dizisinin duygusal minimalizmi, yerini Türk televizyonunun dramatik yükselişlerine bıraktı.

Belki de tam burada, hikâye ikiye bölündü. Kore dizisindeki içsel yolculuk, Türkiye versiyonunda daha çok dışsal bir mücadeleye dönüştü. Orijinalin incelikli duyguları, yer yer yerelleştirmenin gölgesinde kayboldu. Bu durum, “Queen of Tears” hayranları için bir karşılaştırma fırsatı olsa da, yeni izleyici kitlesi için kafa karıştırıcı bir deneyim yarattı.

Yine de “Aşk ve Gözyaşı”, kısa ömrüne rağmen bir deneme olarak değerli. Televizyonun dönüşen dili içinde, evlilik, kırgınlık ve ikinci şans temalarını modern bir dille anlatma çabası dikkate değerdi. Belki de bu dizi, ekranların hızlı tüketilen çağında, bir hatırlatma işlevi gördü: Bazı hikâyeler yarım kaldığı için akılda kalır.

Final bölümüyle ekrana veda ederken, “Aşk ve Gözyaşı” bir kez daha şunu gösterdi: Televizyon sadece reytinglerle değil, izleyicide bıraktığı yankıyla da ölçülür. Ve bazen o yankı, sessizliğin içinden duyulur.