Image-248

Artık yalnızca sıcaklık artışını değil, “su savaşları”nı da konuştuğumuz bir dönemdeyiz. Geleceğimiz ciddi bir tehlike altında… Bu yüzden 12 yıldır Eskişehir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Ömer Zeydan ile hem bu sürecin çözümünü hem de tarım politikalarında gözden geçirilmesi gereken yasal düzenlemeleri değerlendirdik. Zeydan, kuraklık tehlikesine dikkat çekerken, Eskişehirli üreticilere de önemli bir müjde verdi.

CHP Gençlik Kolları Adalar’da Ücretsiz “Sahte Diploma” Dağıttı
CHP Gençlik Kolları Adalar’da Ücretsiz “Sahte Diploma” Dağıttı
İçeriği Görüntüle

ÖMER ZEYDAN: Öncelikle Borsamıza hoş geldiniz. Eskişehir Ticaret Borsası'na olan ilginiz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Tüm ekibinize, grubunuza ve çalışma arkadaşlarına da selamlarımı ileteyim bu vesileyle.

Aynı zamanda hem de Eskişehir Ticaret Borsası'nın üyelerine ve olmazsa olmaz paydaşlarımız, çiftçilerimize selam ediyorum. Ve onlara da çok yüksek bereketli hasatlar diliyorum.

-Rekoltede yüzde 80 kayıp var

BUSE KUŞCU: Ömer Bey buğday ve arpa hasadı bitmek üzere… Rekolte nasıldı?

Arpa bitti, buğday harmanı bitmek üzere. Önümüzde yağlık ayçiçeği var. Hemen akabinde de mısır hasadı başlayacak. Bunlar da rekolte güzel gibi gözüküyor. Ama genelde yulaf, arpa, buğday, tritikale gibi hububat çeşitlerinde maalesef önemli bir eksiklik var bu yıl...

Yani bazı bölgelerde yüzde 70, yüzde 80'e varan kayıplar söz konusu. Ancak Eskişehir bu konuda biraz daha şanslı. Bu bahsettiğimiz yüzde 70, yüzde 80 kayıplara çok mevzi olarak birkaç yerde rastlasak da genel anlamda fena değil. Ancak gene de Eskişehir rekolte bakımından ve birin başına verim bakımından biraz şanslı dememize rağmen yine geçen yıl ile bu yıl arasında aynı günlerini baz aldığımızda çok ciddi bir eksiklik var.

Örneğin 16 Haziran ile 5 Ağustos arasında borsaya satılması için emtia getiren araç sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 500 araç aşağıda. Yani 30 tondan hesaplarsanız çok büyük bir rekolte kaybından söz ediyoruz demektir.

Rekolte kaybının nedeni nedir?

Öncelikle biliyorsunuz iklim değişikliği, kuraklık ve tarımdaki girdi maliyetlerinin çok yüksek olması… Bunun dışında bir don olayı yaşadık. Bütün bunlar bir araya geldiğinde maalesef rekoltelerde Türkiye'de bu yıl bir eksiklik var. Ancak örneğin buğdayda eksiklik olmasına rağmen geçen yıldan bu yıla devreden ciddi stokları vardı Türkiye'nin. Bu anlamda da bir emtia arzından dolayı da bir sıkıntı olmayacak gibi gözüküyor.

-Su fakiriyiz…

Hükümetin tarım politikalarından çiftçiler ne kadar mutlu?

Bulunduğumuz yılda bölgedeki ekim yetiştirme takvimiyle alakalı destekleme politikaları içinde önemli değişiklikler oldu. Su fakiriyiz biz maalesef… Eskişehir olarak da su zengini gibi gözükmekle birlikte çok önemli ölçüde suyumuzu iyi kullanamıyoruz. Dolayısıyla çok fazla suya ihtiyaç duyan mısır gibi tarla bitkilerinin bu yıl ekilmesine bir program, bir düzen getirildi. Örneğin siz bu yıl tarlanızda mısır yetiştirdiyseniz önümüzdeki üç yıl başka bir şey yetiştirmek zorundasınız.

Su konusunda da önemli sıkıntılarımız var!

Su fakiriyiz dediniz… Mısır, çok su isteyen bir ürün olmasına karşılık neden bu kadar çok yetiştiriliyor?

Hem birim başına verimi hem de fiyatları çok tatmin edici düzeyde. Dolayısıyla çiftçimiz ister istemez mısır yetiştirmeye yöneliyor. Ancak uzun vadede mısır hem tarlayı çok yorarak öldürüyor hem de su konusunda da önemli sıkıntılarımız var! Zira yeraltı suları çok derin seviyelere indi. Porsuk’un ve Sakaryabaşı'nın durumu belli. Ciddi bir su noksanlığımız var. Bu anlamda desteklemeyi biz şöyle biraz eleştiriyoruz. Diyoruz ki “evet siz mısır ekimi yerine orada başka bir şeyin ekilmesini yetiştirilmesini istiyorsunuz. Mısırdan elde edeceğiniz geliri siz başka bir şey ektiğinizde edemezseniz. Aradaki farkı biz tamamlayacağız.” demeli tarım politikası. Dolayısıyla çiftçi burada kendiliğinden başka ürünlere yönelir.

İlgililere çağrı…

Desteklemelerle alakalı yine bizim sakıncalı olarak gördüğümüz ve eleştirdiğimiz bir konu var. Tabii bu daha çok ilgili bakanlıkları yarın ilgilenmesi gereken bir şey ve onları ilgilendiriyor. Ama makro olarak da Türkiye ekonomisinin ve Türkiye'deki vergi politikasının önemli bir parçası şöyle: Daha önce desteklemeler ürüne veriliyordu. Yani ürettiğiniz buğdayı satıp belgelediğiniz zaman o belgeyle birlikte tarım veya ilçe müdürlüğüne müracaat edip desteklemenizi alıyordunuz çiftçi olarak. Ama bu yıl araziye veriliyor destek. Çiftçi kayıt sisteminde o arazinizde buğday ekmiş gibi gözüküyorsunuz ama ekmeyebilirsiniz. Veya ektiniz yetiştiremediniz, yetişmedi, olmadı, dolu vurdu, bir şey oldu yok. Veya icraya verdiniz başkası başka bir şey ekti vs. Ancak hal böyle olduğunda hem istatistiki bilgiler çok sıhhatli olmuyor hem de o tarlada o ürünün yetiştirip yetiştirmediği belli olmadığı için bir takım vergisel kayıplar da oluyor. Zira tarım teşkilatı desteklemeye veren tarım teşkilatı müstesna diyor ki “Emtianızla ilgili müstesil makbuzunu bize ibraz etmek zorunda değilsiniz.” Biz öyle bir belge istemiyoruz ki daha önce isteniyordu bu. Çünkü ürüne veriliyordu destek. Dolayısıyla bu uygulama nedeniyle çiftçi %2 veya 4 arasında değişen zirai stopajı vermemek için kayıt dışında satışa yöneliyor. Bu da önemli vergisel bir kayıp. Bununla ilgili de ilgililerin dikkatini çekmek istiyorum…

Çekirdekli meyvelerde %100’e yakın kayıp yaşandı!

Kuraklığa geri dönelim. Son zamanlarda sıcak günler geçiriyoruz. İklim koşulları, tarımı ne ölçüde etkiliyor? 2024’e kıyasla bir değişiklik söz konusu mu?

Özellikle hububatta ve çekirdekli meyvelerde çok ciddi bir kayıp yaşandı. Türkiye'nin rekoltesini etkileyecek düzeyde, rekolte beklentisini etkileyecek düzeyde…

Ancak işte geçen yıldan bu yıla sarkan buğday stoklarından dolayı buğday konusunda bir endişemiz yok. Dünyada da bol ve Türkiye'den daha ucuz aslında fiyatlar. Ancak arpa ve yulaf gibi emtialar da sıkıntı var. Bunlar geçen yıla göre hem Türkiye genelinde hem Eskişehir genelinde oldukça az. Zamansız, şiddetli bir don olayı yaşadı kuraklıkla birlikte. Eskişehir bölgesinde yüzde 100'e yakın bir kayıp var… Çiftçinin hesaplarını alt üst etti!

Çiftçi, su istemeyen bitkiye yönelsin…

İklim koşulları çok etkili. Ancak iklim koşullarıyla mücadele etmek de mümkün. Örneğin illa sulu tarım yapmak zorunda değiliz. Kıraç yerde de bir takım verimli tarım, tarla bitkileri üretilebilir. Ancak bununla ilgili çiftçimizi desteklememiz ve bilinçlendirmemiz lazım. Yani kendisinin beklediği geliri diğer ürünlerde de sağlamamız lazım ki çiftçi serzeniş etmeden su istemeyen bitkiye yönelsin. O anlamda desteklemeler önemli.

Bu kadar basit!
Tarım politikası destek verirse çiftçi kaliteli ürün yetiştirir…

Artı kalite kriteri öne çıkarılmalı desteklemelerde. Örneğin bizim vasıfsız buğday diye nitelediğimiz yemlik buğday vardır. Bir de ekmeklik ve makarnalık buğday vardır. Ancak bunların her ikisinin desteği de aynı oranda. Yani ton başı ne veriliyorsa ona da aynı fiyat buna da aynı fiyat.... Dolayısıyla kaliteli üretim olması için çiftçimizi kaliteli üretim yapmaya, kaliteli tohum kullanmaya yönlendirmemiz lazım. Dolayısıyla kaliteli ürüne bir kriterler konulmuş. Tarım politikası daha fazla destek verirse çiftçi kendiliğinden daha fazla gelir elde etmek için bu kaliteli ürünü yetiştirmeye gayret eder. Ona göre tohum kullanır, ona göre tarlasına bakar.

Kaliteli buğdayı ithal ediyoruz!

Zira biz Türkiye'de kendi ihtiyacımızdan daha fazla buğday üretmemize rağmen kaliteli buğday azlığından dolayı her yıl ekmeklik buğdayı Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerden ithal etmek durumundayız… Hem de önemli miktarlarda! Örneğin geçen yıl 9 milyon ton ekmeklik buğday ithal etti Türkiye. Ki kendimize yeten buğdayı biz üretmemize rağmen. Ama o vasıfsız dediğimiz buğdaydan ekmeklik un üretmek mümkün değil. Bu sebeple tarım politikalarındaki desteklemelere özellikle çok dikkat etmek gerekir diye düşünüyoruz biz.

TOBB işin mutfağında bulunuyor…

Bazı tarım politikalarının tekrardan üstünden geçilmesi üzerinde dururdunuz. Peki Eskişehir Ticaret Borsası olarak sizin üreticiler için geliştirdiğiniz bir projeniz bulunuyor mu?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bir çatı, örgüt ve tüm borsalar, sanayi odaları, ticaret odaları, sanayi odaları ve deniz ticaret odaları bunların üyesi. Aslında tarım politikası üretmek gibi bir misyon olmamakla birlikte, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarımla alakalı çıkan ve çıkartılacak hem yasalarda hem de yönetmeliklerde desteklemelerde bu işin mutfağında daima bulunuyor. Bununla ilgili sektörel meclislerimiz var. O sektörel meclislerimiz tarım ve hayvancılıkla alakalı olsun, gıdayla alakalı olsun ayrı ayrı bunların çalışmaları var.

Yine Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin çatısı altındaki Türkiye'deki borsaların da bir borsalar konseyi var. Tarımla alakalı, tarım ürünlerinin ticaretiyle alakalı ürünler ve çözüm önerileri burada sık sık görüşülür ve ilgili bakanlığa, iktidara iletilir.

Aynı zamanda geçtiğimiz aylarda suyla alakalı ve tarımla alakalı büyük bir şura yapıldı biliyorsunuz. Sonuçları ne çıkacak henüz bilmiyorum. Onunla ilgili de Türkiye Odalar Borsalar Birliği, hükümetle birlikte İlgili Bakanlık ve diğer paydaşlarla birlikte bu çalışmanın içinde bulundu.

Çelişki yaşıyoruz. Nasıl mı?
Çok üretiyoruz ancak hala ithal ediyoruz…

Kuraklık…
Su konusu üzerinde durmanız geleceğimiz için çok doğru bir serzeniş! Ancak her geçen yıl verimliliğin düştüğünü görüyoruz. Gelecek yıllarda “şu ürünler artık olmayacak” dediğiniz bir ürün var mı?

Yani bu politika gereğiyse böyle bir şey söylenebilir. Ama politika gereği değilse Türkiye'nin şu anda üretmiş olduğu ürünlere hem Türkiye'nin ihtiyacı var hem de ihracat olarak ihtiyacımız var. Örneğin Mısır'a ihtiyacımız var. Mısır'ı biz çok son yıllarda çok ciddi miktarda üretmemize rağmen biz hala Mısır'ı ithal ediyoruz. Çünkü hayvancılıkta olmazsa olmaz yem sanayinin hammaddesidir. Hem beyaz hem kanatlı sektöründe hem diğer sektörde…

Dolayısıyla “böyle giderse biz şunu bulamayacağız” diye bir problemle karşılaşacağımızı zannetmiyorum. Türkiye'nin toprakları, halihazırda dünyanın en verimli tarım arazileri. Avrupa'nın en önde gelen tarım arazisi. Ama biz bu potansiyelimizi yeterince doğru kullanamıyoruz…

Tarımsal üretimden vazgeçiliyor! Çünkü para kazanılamıyor…

Örneğin çiftçilerimiz -özellikle küçük ölçekli aile işletme çiftçilerimiz- tarımsal üretimden vazgeçiyorlar. Çünkü para kazanamıyorlar. Küçük ölçeklilerde böyle bir sorun maalesef var. Tarımda bir takım doğruları bir araya getirmek lazım. Beş doğru deriz biz buna.

Bir diğeri de işte iklime kalmış. İklim krizinden bahsediyoruz. Mevsimlerin şekli ve zamanı değişti. Tarımsal takvimi de iklim değişikliğine göre uyarlamak lazım. Yani babadan, dededen kalma yöntemlerle değil de “Ekim ayında ekilir, şu ay biçilir” artık öyle bir şey yok. Çünkü meteorolojik tahminler var. Oldukça uzun süreli -3 aylık, 4 aylık, 5 aylık- belli ölçülerde yağış rejimi değişti, düştü vesaire bütün bunları göz önüne alarak doğru bir şekilde tarım yapıldığında ben bir verim kaybının olacağını düşünmüyorum. Hatta Türkiye; potansiyelinin tamamını, tarımsal potansiyelinin tamamını kullanırsa bunun ½’si kadar daha büyük bir tarımsal hasılata sahip olabiliriz.

Üreticiye müjde!

Söylediklerinizden “İklim zorluklarına karşı politikalarımızın üzerinden geçerek daha verimli bir gelecek elde edebiliriz”i çıkarıyorum… Son olarak başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Piyasada, sadece tarım kesimiyle alakalı değil, örneğin; bizim ticaret odasının, ticaret borsasının, sanayi odasının üyeleriyle alakalı bir gelişme var. Nefes kredisi söz konusu. Nefes kredisini geçtiğimiz ay Odalar Borsalar Birliği ile çalışarak ve isteyerek bir çalışma yapıldı. Türkiye bazında toplam bütçe 25 milyar lira olarak çıkarıldı. Ve çok kısa sürede bitti bu. Dolayısıyla adı üstünde “nefes”, ucuz bir kredi bu. Hem uzun vadeli, hem 6 ay ödemesiz, hem de kredi faiz oranı düşük. Bu 25 milyar lira yetersiz kaldı. Çok serzenişler oldu…

Bu ay içinde bir 25 milyar TL gibi bir paket hazırlandı. KGF kredisi diyoruz. Nefes kredisi. Top öncülük ediyor. Bizler de bunu istiyoruz ve destekliyoruz. Hem finansal olarak hem de dağıtılması konusunda.

Böyle bir piyasaya, üyelerimize müjdemsi bir haberim olabilir. Onu söyleyeyim…

Dediğim gibi çiftçilerimize bereketli bir hasatlar diliyorum. Biz milletçe tarıma sarılmalıyız. Tarım çok stratejik bir sektör. Savunma sanayi kadar stratejik bir sektör. Hatta zaman zaman daha fazla da olacak. Çünkü dünyadaki bazı otoritelerin dikkatini çekiyordur. Önümüzdeki yıllarda bir gıda savaşına girebileceği söyleniyor. Dolayısıyla tarımımıza sarılmalıyız.

“Tarımı ihmal eden iflas eder”

Şu söz de çok önemli. “Tarımı ihmal eden iflas eder” diye bir söz var. Gerçekten ben buna katılıyorum. Sonra birkaç tane güzel sözümüz var tarımla alakalı.

“Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”

Hem çiftçilerimize hem üyelerimize buradan seslenmek istiyorum. “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz” derler. Tarlanıza iyi bakın. Tarımın doğrularını bir araya getirin diyorum. Eldeki imkanlar ölçüsünde tabii ki. Çiftçimiz de finansman olarak çünkü çok sıkıntıda.

“Ot olmadan et olmaz”

“Ot olmadan et olmaz.” Maalesef Türkiye'deki hayvancılığın en önemli girdilerinden birisi. karma yem dediğimiz fenni yem, suni yem. Onlarla beslemek zorundayız. Dolayısıyla çok geniş meralarımız olsa hayvanlarımızı meralarda besleyebilsek çok daha ucuza bir üretim yapmış oluruz. Bu anlamda “ot olmadan et olmaz”ın anlamı bu. Evet ot olmadan da et oluyor ama fiyatı 2-3 misli oluyor. Ve herkes faydalanamıyor.

“Milli ekonominin temeli tarımdır”

Ve “Milli ekonominin temeli tarımdır.” sözünü Mustafa Kemal Atatürk'ün daima ön planda tutuyoruz. Buna göre biz üyelerimize -tarım kesimine- hizmet etmeye gayret ediyoruz.