Atasözleri ve deyimlerimizin çoğu, Anadolu insanının keskin gözlemlerinden doğmuştur. “Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirme” de bunlardan biridir. Yüzeyde, masum bir uyarı gibi görünür: Gereksiz fikirler verme, başkasını kötü bir şeye teşvik etme. Ama derinlere indiğimizde, bu deyimin ardında şaşırtıcı bir biyolojik gerçek yatar.
Bilimsel araştırmalar, karpuz kabuğunda sitrülin adı verilen bir madde bulunduğunu ortaya koymuştur. İlginçtir ki bu kelime, karpuzun Latince ismi olan Citrullus’tan türetilmiştir. Sitrülin, damarları genişleten ve kan akışını hızlandıran bir özelliğe sahiptir. Yani doğrudan olmasa da ereksiyonu kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir.
Şimdi düşünün: Yaz sıcağında kabak kemiren bir eşek, bir de karpuz kabuğuna dadanıyor. Kabuğu yiyen hayvanın cinsel organı normalden fazla canlanınca, köylünün gözüne bu hâl çarpıyor. İşte Anadolu insanı da olan biteni tek cümleyle özetlemiş: “Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirme.”
Deyim böylece yalnızca bir biyolojik gözlemin değil, aynı zamanda toplumsal bir uyarının ifadesi haline gelmiş. Çünkü işin özünde mesaj nettir: “Boş yere aklına düşürme, başlatma, fitilini ateşleme.” Bugün hâlâ bu sözü duyduğumuzda, birinin aklına gelmeyecek bir işin lafını ederek, o işi başlatmaması gerektiğini anlarız.
Dilimizin güzelliği burada saklıdır: Hem bilimsel bir gerçeği, hem de hayatın pratik öğüdünü, bir eşek ve karpuz kabuğu üzerinden böylesine nükteli anlatabilmek… Bu da Türk halkının hem mizah gücünü hem de gözlem yeteneğini kanıtlar.