Eskişehir’de yerel seçim heyecanı gün geçtikçe artarken, son dönemde şehirdeki seçim atmosferini belki de en iyi anlatan şarkı İkiye On Kala grubunun “Kafamda Kentsel Dönüşümler” adlı eseri diyebilirim.

Eskişehir’de yerel seçim heyecanı gün geçtikçe artarken, son dönemde şehirdeki seçim atmosferini belki de en iyi anlatan şarkı İkiye On Kala grubunun “Kafamda Kentsel Dönüşümler” adlı eseri diyebilirim.

Elbette bu şarkının hiçbir noktasının birincil anlamıyla “kentsel dönüşüm” ile falan alakası yok. İşin bu tarafını bir kenara bırakırsak, 6 Şubat’ta yaşanan felaketin yıldönümü hafatsında olmamız da yerel siyasette “kentsel dönüşüm” tartışmalarını ileri bir boyuta taşıdı.

Özellikle de AK Parti Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nebi Hatipoğlu kentsel dönüşüm konusuyla çok yakından ilgileniyor. Tabiri caizse Nebi Bey bu konuya biraz kafayı takmış durumda. Kentsel dönüşüm ve depreme dayanıklı bina yapımı kesinlikle Eskişehir hatta tüm Türkiye için önemli. Nebi Bey’in bu hassasiyeti de olumlu bir adım. Ancak Nebi Hatipoğlu’nun planladığı tarzda bir kentsel dönüşüm Eskişehir’in ihtiyacı olan tarz mı bunu ise iyi analiz etmek gerek.

Nebi Hatipoğlu 6 Şubat deprem felaketinin yıldönümünde depreme karşı alınacak önlemler kapsamında kentsel dönüşüm konusunda bir sunum yaptı ve açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar sonrasında da basından konu ile ilgili gelen soruları yanıtladı.

Hatipoğlu’nun o gün yaptığı tüm açıklamalara baktığımızda dikkat çeken noktalardan biri 4-5 katlı yatay mimari yani benim “Türk tipi” olarak nitelendirdiğim tarzda olan ısrarıydı. Nebi Bey bu tipte toplu konutlar ile şehrin depreme dayanıksız veya çok eski yapılara sahip, aynı zamanda da ekonomik olarak dezavantajlı lokasyonlarında önemli adımlar atacaklarını ısrarla söyledi.

Şimdi deprem konusunu bir adım geriye atalım. Hatipoğlu’nun sunumunda, dezavantajlı sayılabilecek Gündoğdu, Emek, Erenköy, Yenidoğan, Fevzi Çakmak ile Zincirlikuyu, Şeker, Zafer ve Kumlubel mahallelerinin bir kısmı dışında geriye kalan acil eylem gerektiren lokasyonlar şehrin adeta merkezini temsil ediyor ya da ekonomik tabirle ve amiyane tabir ile kaymak tabakanın oturduğu lokasyonları işaret ediyor.

Peki, böyle bir durum söz konusu iken Nebi Bey’in tabiri “Avrupa’daki ya da Sovyetler’deki sosyal konutlara benzer 4-5 katlı TOKİ siteleri” buralardaki kentsel dönüşüm modeline uygun mu? Elbette Hatipoğlu kentsel dönüşümde önceliklerinin ekonomik olarak dezavantajlı mahalleler olduğunu da dile getirdi. Ancak “Biz zenginlere ev yapmayacağız!” diyerek de riskli alanlarda kentsel dönüşümü tamamlayamayacağını kendisinin sunduğu rapor açıkça gösteriyor.

Tamam, yine de her şey Nebi Bey’in dediği gibi olsun. O zaman bu mahallerde yapılacak dönüşüm süreci tamamlanana kadar bir deprem olursa, özellikle Tepebaşı bölgesinde yine Nebi Bey’in sunumunda yüksek ve çok yüksek sıvılaşma potansiyeline sahip bölgelerde oluşacak tahribat ne olacak? Kentin büyük bir nüfusunun bu bölgelerinde yaşayan vatandaşlara nasıl bir kentsel dönüşüm imkanı sunulacak? Çünkü Nebi Bey; Biz zenginlere ev yapmayacağız. Onlar zaten en iyi yerlerde oturuyor. Villa mı yapalım? Zenginler villalarda ya da şehrin en güzel yerlerinde iyi şekilde yaşıyor.” dedi. O zaman yüksek riskli bölge kabul edilen Vişnelik, Sümer, Kırmızıtoprak, Batıkent gibi muhitlerde yaşayan üst gelirli insanları depreme dayanıksız binaları nasıl yenilenecek? Ve ne zaman yenilenecek? Bir de ne şekilde yenilenecek?

4-5 katlı sosyal konut tarzında TOKİ evlerinde oturmaya bu insanlar nasıl ikna olacak? Şehirde nefes alınabilecek alanlar, rekreasyon alanları veya sosyal alanlar bu mimari tarzına nasıl entegre edilecek? Bu soruların cevaplarını merak etmemek elde değil.

Gelelim ekonomik dezavantajlı mahallelere… Bu insanların neden ekonomik olarak dezavantajlı konumda olduğu öncelikle sorulması gereken soru değil mi? Bu mahallelerdeki insanlar 4-5 katlı sosyal konut tarzı yerlerde yaşamaya mahkum edilmek yerine çok daha yüksek standartlı evlerde oturmaları sağlansa her şey çok daha güzel olmaz mı? Tabiri caizse garibanın yanında durmak adına Nebi Bey’in TOKİ çıkışı aslında sınıflar arasındaki ayrımı çok daha net nitelimiş olmuyor mu?

Bence herkesin güzel evlerde, ferah mahallelerde ve depreme dayanıklı binalarda oturma hakkı var. Bu dönüşüm yapılacaksa şehrin silüetine zarar vermeden ve herkesi mutlu edecek şekilde yapılmalı. Sayın Hatipoğlu ve ekibi de bu konular üzerine belki de ilerleyen süreçlerde çok daha detaylı düşüneceklerdir.

Kentsel dönüşüm yalnızca yeni ve depreme dayanıklı olduğu söylenen binalar ile ve TOKİ mimarisi ile istenen sonuca ulaşamaz. Kent belleği ve kentin dokusunu zedelemeden ve herkesi eşit görerek yapılacak bir dönüşüm ancak doğru hedef olacaktır.

Tüm bunları detaylıca düşündükçe, konunun derinine inmeye çalıştıkça benim de tıpkı son dönemde şehrin siyasilerinin olduğu gibi benimde kulaklarımda hep aynı şarkı var. “Kafamda Kentsel Dönüşümler”…