Moda Tasarımcısı

Eskişehirli tasarımcılarla gerçekleştirdiğimiz röportajlarımıza “Araro by Fulya Yaba” markasıyla tanıdığımız Fulya Yaba'yla devam ediyoruz. Moda serüveninde profesyonel olarak 12 yılını mayıs ayında geride bırakan Yaba Eskişehir’de moda sektörünün en önemli isimlerinden biri. Yaba, tasarladığı ürünleri sadece Eskişehir’de değil, dünyanın dört bir yanından aldığı ilhamla yine dünyanın dört bir yanında sergiliyor. 

Fulya Hanım röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Öncelikle röportaj teklifiniz için ben teşekkür ederim. 1983 istanbul doğumluyum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı bölümü mezunuyum. Lise eğitimimi de yine moda tasarımı üzerine İstanbul Çağaloğlu Moda Tasarımı Anadolu Lisesi’nde tamamlamış, kafasına tasarımcı olmayı kafasına çok küçük yaşlarda koymuş, bunun uğruna bulduğu her şeyi kesip biçmiş, hayata gülen gözlerle bakmayı bilen biriyim.

Moda tasarımcısı olmaya ne zaman karar verdiniz?
Tasarımcı olmaya hiçbir zaman karar vermedim çünkü ben öyle doğdum. Aklımda asla “İleride ne olacağım?” endişesi olmadı. Ben kendimi bildim bileli tasarımcı ruhuna sahibim.
Küçükken en sevdiğim oyuncaklar kumaşlar oldu. Kalem, kağıt, makas, boyalarım hep elimdeydi. Duygularımı çizimlerimle ifade ettim. Kızdığımda daha asi tasarımlar çıktı ortaya ama çokça romantik… Kısacası tasarımcı olmanın sonradan karar verilecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Tasarımcı ruhuna sahip olmak doğuştan gelen bir yetenektir ve bu yetenek eğitimle geliştirilir.

Moda Tasarımı bölümünü bitirdikten sonra sizi Eskişehir’de kalmaya teşvik eden şeyler neler oldu?
Fakülteden mezun olmak için bizden bir defile sunmamız ve bu defilede bugüne kadar oğrendiklerimizi göstermemiz istendi. Değerli hocalarımızın rehberliği eşliğinde gerçekleşecek bu defile o kadar güzel olmalıydı ki hem bugüne kadar neler öğrendigimizi gösterecek hem de hayata ilk adımın profesyonelliğine kavuşacaktık. Kendime “Göç” konseptini belirledim ve Mercan Dede’nin müzikleri eşliğinde, öğrendiğim her şeyi kullanarak harika bir defile gerçekleştirdim. Aslında bu göç benim göçümdü. Duygusal göçüm, fiziksel göçüm, İstanbul’dan kalkıp bu küçük Anadolu şehrine okumak için göç edişim ve bu minik ama dev şehirde kendimi buluşum… Sonra fark ettim ki aslında ben bu şehirde “Fulya Yaba” olmanın ilk adımlarını atmıştım ve önce bu şehire olan borcumu ödemem gerekliydi. Ve ani bir kararla Eskişehir’de kalmaya karar verdim. İs yerimi burada acacaktım ve dünyaya Eskişehir’den açılacaktım. Nitekim öyle de yaptım, 2007 yılının mayıs ayında “Arora by Fulya Yaba “ markasıyla ilk mağazamı açtım. Hem kendi mağazam icin tasarımlar yapıyor, hem hazır ürünleri mağazamda sunuyor, hem de freelance olarak  farklı firmalara tasarım hizmeti veriyordum.

“Dünyaya açılmak” dediniz, iş için yurt dışında da çok fazla vakit geçirdiğinizi biliyoruz. Neler yapıyorsunuz, nerelere gittiniz?
Bugüne kadar 28 ülke gezdim. İlk gittiğim ülke Hindistan oldu. Hayran olduğum el yapımı işçiliğin zirvede olduğu harika bir cennetti burası. Firmalarıma yaptiğim tasarımları ve kendim için hazırladığım koleksiyonlarımı burada üretmeye başladım. Her birinin ortaya çıkışını izlemek öyle heyecanlıydı ki… Sonra italya, Fransa, İngiltere ve birçok ülke eklendi. Her bir ülkenin ayrı zevkleri ve inanışları vardı, hepsinden beslenerek kendi markama kattım.

Aileniz de sizden sonra Eskişehir’e yerleşmiş...
Ailem baktı ki ben geri gelmiyorum ve her gün daha da yoğun bir çalışma temposu içine giriyorum, beni yalnız bırakmayıp Eskişehir’e yerleştiler. Ben gücümü ailemle birlikte olmaktan, birlikte calışmaktan ve sevdiğim işi yapmaktan aldım. Müşterilerimiz 12 yıldır dostlarımız oldu.

Eskişehir’deki butiklerin sayısı her geçen gün artıyor. Eskişehir’deki tasarım atölyeleri mi yetersiz, yoksa bir butik sahibi olmak popüler hale mi geldi?
Evet buna sevinsek mi, üzülsek mi bilemiyorum. Çünkü eğitimini almayan, sadece butik yada atölye  açmaya yeterli bütçesi olan kişiler marka olduğunu iddia ediyor. Hatta sırf bu işi yaptığı için adının önüne “moda tasarımcısı” unvanını yazdirabiliyor. Maalesef moda tasarımcısı olmanın bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Bununla birlikte, keşke  daha çok tasarımcı olsa ve bu unvanın gerektirdiği eğitimi alıp ya da doğuştan gelen yeteneklerini eğitimle harmanlayıp daha çok butik ve atölyeler açsa. Hatta Eskişehir’de tasarımcılara hizmet veren,  tasarımcıların fikirlerini ve bilgilerini paylaşabilecekleri bir dernek olsa. Buradaki tasarımcıların artık diğerlerini rakip olarak değil de meslektaş olarak görüp ortak projeler düzenleme zamanları gelmedi mi sizce?

Örnek aldığınız bir tasarımcı var mı, ya da ulusal ve uluslararası çapta etkilendiğiniz tasarımcılar kimler?
Tabii ki, olmaz mı? Dünya modasına baktığımızda kendini kanıtlamış ve kendini bu mesleğe adamış bir çok isim karşımıza çıkıyor. Roberto Cavalli, egzotik baskıların ve farklı tasarımların İtalyan tasarımcısı. Dolce&Gabbana, renkli ve eğlenceli koleksiyonların sahibi marka. Bunun dışında; Arzu Kaprol, Hüseyin Çaglayan, Erdem Moralioğlu, Alexander Mcqueen, Vivienne Westwood ve isimlerini sayamadığım niceleri…

Erkekler için de son yıllarda “tasarım” kıyafetler oldukça önem kazandı. Siz erkekler için tasarım yapmayı düşünüyor musunuz?
Evet bu beni çok heyecanlandıran bir sektör. Erkekler için de özel tasarım kıyafetler yapmak şu anki projelerimiz arasında. Çünkü erkekler, bayanlar için yaptıklarımızı görünce bizden böyle bir talepte bulunuyorlar. En kısa zamanda size güzel haberler vereceğiz.

Arora Butik’in Eskişehir’de 2 şubesi var ayrıca tasarımlarınızı hazırladığınız bir de ofisiniz. Zor olmuyor mu bu 3’lü arasında koşuşturmak, hepsiyle aynı anda ilgilenmek?
Aslında görünürde iki mağaza bir tasarım ofisimiz var ama o kadar fazla işle aynı anda ilgileniyorum ki ben bile bazen bunları nasıl yaptığıma şaşırıyorum. Ekibim çok başarılı olsa da her işte kendimi bulmak hoşuma gidiyor. Mağazalarda müşterilerimizle birebir iletişim kurmak, koleksiyonlarımızı hazırlamak, hazır giyim ürünlerin mağazayla buluşması, firmalara freelance tasarımcılık hizmeti vermek ve yut dışına ve yurt içine  koleksiyon hazırlamak çok basite alınacak işler değil. Biz yolun başındayız umarım her gün hayallerimize bir adım daha yaklaşırız.

Fulya yaba’nın en büyük hayali nedir? Sizi gelecekte nerelerde göreceğiz?
En büyuk hayalim markamı uluslarasıi kulvarlarda görebilmek. Umarım tüm emeklerimiz bu doğrultuda ilerler ve gelecekte herkes tarafından bilinen ve modaya yön veren bir isim haline gelebiliriz. Bu arada gözlerimi kapattığımda Milano Moda Haftası’nda kendimi görebiliyorum. Hatta Galliano ile birlikte çalışıyoruz. Hayaller eninde sonunda gerçek oluyor. Bir dahaki röportajı Milano’da yapmaya hazırız.