Eskiden popüler bir soruydu “Biz ne zaman adam oluruz” diye sorar cevaplardık.
Aslında yaptığımız hatalar, yanlışlar ya da eksik yaptıklarımız için kişisel alandan çıkmış bir özeleştiri sorusuydu bu.

Sonra bu soruya verilecek cevaplar çoğaldı, satırlara sığmamaya başladı.
Sonra soruyu sormayı bıraktık, asla düzelmeyecek şeyler için laf ebeliği yapmaya üşendik ve en son Orhan Veli’nin o meşhur şiiriyle nokta koyduk bu fasılaya

“Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;”

Bu soruyu bugün şahsi olarak değil nacizane bir yaşayanı olarak Eskişehir adına sormak istedim.

“Biz ne zaman oluruz” sorusuna Eskişehir’i muhatap almak istedim.

Cevap çok, herkes aklına geleni yazabilir, bende yazayım istedim.

Biz ne zaman adam oluruz?

-Değişimin kaçınılmaz olduğunu, insanlarla birlikte vizyonların, beklentilerin, teknolojinin ve dahi alışkanlıkların değiştiğini kabul ettiğimiz zaman.

-Şehrin eskisi gibi merkeziyetçi iletişim araçlarıyla konsolide edilemeyeceğini, tekelleşemeyeceğini, yanlışı doğru diye savunmak yerine doğru işler yapmanın zorunlu olduğunu kabul ettiğimiz zaman.

•⁠ ⁠3,4 kişi bir masada oturarak şehrin tek sahibi gibi davranmaktan vazgeçip, ganimet paylaşır gibi şehrin yönetimi paylaşma hevesinden vazgeçtiği zaman.

•⁠ ⁠Başkalarının emeğini, ekmeğini, kariyerini sırf bizim işimize gelmiyor diye baltalamak, engellemek, tehditlerle ortadan kaldıracağını sanma eğilimleri sona erdiği zaman.

•⁠ ⁠Oturulan koltuklardan alınan gücün etrafındaki sinekleri görüp, büyülenip, o koltuk hep orada kalacak gibi zannedip, geçmişteki dostlukları ezmediğimiz zaman.

-Şehirde yaşayan, sessiz sedasız zannedilen 1 milyon insanı es geçmeyip onları dinlediğimiz ve oturduğu yerden sürekli tesiri olmayan gündemler uyduran 3,5 bin kişinin yankı odasında kalmadığımız zaman.

-Bürokrat koltuklarında zevkü sefa içinde yaşamayı hak bilip, vatandaşa tepeden bakmayı ya da kendini bulunmaz hint kumaşı zannetmeyi bıraktığımız zaman.


•⁠ ⁠Hak etmediğimiz övgülerle ayağımız yerden kesilmediği, şak şakların uğultusunda kendimizi kahraman zannetmediğimiz ya da aynı şak şak yapılmıyor diye önümüze geleni düşman zannetmekten vazgeçtiğimiz zaman.

•⁠ ⁠Düşman demişken, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek ilkesiz, etik değerleri hiçe sayarak her türlü işbirliğini müstehak görmeyi bıraktığımız zaman.

•⁠ ⁠Yorum ya da davranışımızı kimin söylediğine değil, ne söylediğine bakarak değerlendirebildiğimiz zaman.

•⁠ ⁠DemokratMIŞ, ObjektifMİŞ gibi yapmayı bırakarak gerçekten demokrat ve objektif olabildiğimizde.

•⁠ ⁠Elimizdeki imkanı bizi eleştiren insanları cezalandırmak için kullanmayı bırakıp, eleştiriyi kabul edebildiğimiz zaman.

•⁠ ⁠Yanımızdaki doğru, bizden dediğimiz insanları nasıl olsa garanti diyerek ihmal etmeyi bıraktığımız ve karşıtlara şirin gözükme maksadıyla onlarla arayı iyi tutma eğiliminden vazgeçtiğimiz zaman.

•⁠ ⁠Geçmişe, değerlerimize, bize katkı sunmuş insanlara vefasızlık yapmadığımız, onları nasıl olsa koltuğu bıraktı diyerek tukaka ilan etmediğimiz zaman.

•⁠ ⁠Elimize taş alırken, kendi evimizin camdan olduğunu unutmadığımız zaman.

•⁠ ⁠Dün övdüğümüze bugün sövmediğimiz, dün sövdüğümüzü bugün övmediğimiz zaman.

•⁠ ⁠Kaybetmekten korkarak yarıştan kaçmadığımız, konfor alanından çıkmaya üşenmeyip ne pahasına olursa olsun mücadele etmekten vazgeçmediğimiz zaman.

•⁠ ⁠Siyaset yapacağım diye haysiyet cellatlığına soyunanan tepkisiz kalmadığımızda. Dostumuz haksızlığa uğrarsa haksızlığı yapani güçten çekinerek onu yalnız bırakmadığımız zaman.

•⁠ ⁠Şehrin menfaatine bir işe sırf ben-biz yapmıyoruz diye çomak sokmaktan geri durduğumuzda.

•⁠ ⁠Herkesi kendimiz gibi zannetmeyi bırakıp birilerinin temiz, halis idealleri olabileceğini ya da bizden farklı düşünebileceğini idrak ettiğimiz zaman.

•⁠ ⁠Kurumsallığı kağıt üstünde değil her anlamda pratiğe dökebildiğimiz zaman.

•⁠ ⁠Teşekkür etmeyi, takdir etmeyi, hazmetmeyi öğrendiğimiz, her gün küçük küçük oyunlar kurup, diğer insanların zekasını hakir görme saflığını bıraktığımız zaman.
En önemlisi,
Zaman akıp giderken üzerimize aldığımız veballerin bir gün karşımızda koca bir duvar gibi dimdik duracağını ve hesap soracağını unutmadığımız zaman.

En azından daha huzurlu, daha değişmiş kısaca daha iyi bir şehir oluruz.