“Gelecek, yapılması gerekenleri yapabilmek için öğrenilmesi gerekenleri öğrenenlerin olacaktır.” - Denis Waitley

Tarih boyunca insanlığı büyük ölçüde etkileyen yenilikler ve gelişimler incelendiğinde, bu gelişimlerin birçoğunda üretim ile ilgili yenilikler, değişimler, yeni bir malzeme ya da sistem kullanımının olduğunu görmekteyiz. Toprağın işlenmesi, hayvanların evcilleştirilmesiyle başlayan bu süreç, buhar makinesinin kullanılması, telgraf ve telefonun icadı, seri üretime geçiş ile büyük bir aşama kaydetmiş ve 1960’lı yıllarda üretim ve tasarım süreçlerine bilgisayarların dahil olması ile günümüzdeki gelişmiş endüstriyel sistemlerin temeli atılmıştır. Bir yandan, özellikle tüm sektörlerde bilgisayarların üretim sürecine dahil olmasıyla beraber tüm ülkelerdeki toplumsal ve endüstriyel yapının birçok açıdan değiştiğini de görmekteyiz. Ham maddelerin işlenmesi, enerji kaynaklarını yaratmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütünü şeklinde tanımlayabileceğimiz endüstri kavramı günümüz dünyasında dikkat ve ilgi çekici gelişmelerin yaşandığı bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Endüstri 4.0 kavramını daha iyi anlamak için bundan önce yaşanan endüstriyel devrimlerin tarihsel gelişimine değinerek yazıma devam etmek istiyorum.

Endüstri 1.0 yani ilk sanayi devrimi 18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkar. Endüstri 1.0 süreci, insanın fiziksel gücü ile yaptığı üretim aşamasından çıkarak makinelerin üretim aşamasına katılmasıyla başlar. Buhar ve kömür gücü ile çalışan makinelerin kullanılması Endüstri 1.0 sürecinin önemli kilit noktasıdır. Özellikle 1800’lü yılların ortalarına doğru elektriğin çeşitli makinelerde kullanılması ve üretim hatlarının oluşması ile seri üretim kavramına geçilir ve Endüstri 2.0 aşaması başlar. Bu süreçte seri üretim metodunu ilk bulan ve kullanan marka ise Henry Ford’un kurmuş olduğu Ford firmasıdır.  İngiltere, ABD, Japonya ve Almanya, Endüstri 2.0 sürecinin önde gelen ülkeleri konumundadır. Endüstri 2.0 ile sanayileşme süreci başlar ve hammadde olarak demir ve çelik ön plana çıkar. Endüstri 2.0 süreci 1970’li yıllara kadar devam eder ve yerini Endüstri 3.0’a bırakır. 

Endüstri 3.0 ile dijital teknolojinin temelleri atılmaya başlanır. Endüstri 3.0 süreci üretim kavramının otomasyonu ve dijitalleşme başlangıcı olarak tanımlanır çünkü bu yıllarda teknolojik gelişmeler üzerine yapılan çalışma ve araştırmalar oldukça önem kazanıp artmıştır. 1970’li yıllarda Intel’in ürettiği 8080 işlemcisi ve mikro bilgisayar Altair 8800 geliştirilip üretilmiş, 1975 yılında Microsoft firması ve 1976 yılında Apple firması kurulmuştur. Ayrıca, ilk 3D yazıcı ve baskı çalışmaları üzerine araştırmalar 1970’li yıllarda başlar ve 1980’li yıllarda ilk baskı denemesi gerçekleşir. Yaşanan bu önemli gelişmeler telekomünikasyon, otomasyon, bilgi işlem, lojistik, tarım ve birçok sektörü oldukça yakından etkiler ve geliştirir.  Buna ek olarak, özellikle 1990’lı yıllardan itibaren yenilenemeyen enerji kaynaklarının (Petrol, Kömür, Doğalgaz vb.) azalması ve negatif etkileri daha fazla ön plana çıkar ve yenilenebilir enerji kaynakları (Güneş, Rüzgâr, Jeotermal enerji vb.)  üzerine çalışmalar ve yatırımlar artmaya başlar. Diğer bir yandan, 2010 yılına gelindiğinde teknoloji her sektörde oldukça ilerlemiştir, tüm ihtiyaçlar farklılaşır ve yenilenmeye başlar. Başta üretim olmak üzere birçok farklı alanda otonom robotlardan, yatay ve dikey entegrasyon kavramlarından, yapay zekadan, bulut sistemlerinden, büyük veri analizlerinden, nesnelerin internetinden, akıllı fabrikalardan ve siber güvenlik gibi konulardan bahsedilir ve bu konuların üzerinde detaylı çalışmalara başlanır.  

Bununla beraber, Endüstri 4.0 kavramı ilk olarak 2011 yılında Almanya Hannover Fuarında ortaya çıkar ve Almanya’da bu konuda hemen çalışmalara başlanarak bir rapor hazırlanır. Endüstri 4.0 süreci bu şekilde başlar ve tüm dünya ülkeleri bu konuda çalışmalarını hızlandırır. Ülkemizde TÜSİAD 2016 yılında Endüstri 4.0 konusunda bir çalışma hazırlamış ve bu çalışma ile Endüstri 4.0 konusundaki farklı çalışmalar ve yatırımlarda artmaya başlamıştır.

“Yapay zekâ, imalat, tarım, sağlık hizmetleri ve daha fazlası dahil olmak üzere dünya üzerindeki her sektörü etkileyecektir.” – Fei-Fei Li

Endüstri 4.0 süreci, yapay zekâ destekli sistemler sayesinde her bölümde yer alan akıllı makineler ve robotlarla iletişim kurarak, analizler ve veri destekleri eşliğinde ihtiyaçların daha hızlı bir biçimde algılanıp daha etkili, daha kaliteli ve sistematik bir biçimde üretim yapmayı amaçlar. Endüstri 4.0 süreci ile her alanda ekonomi ve verimlilik açısından önemli gelişmeler yaşanabilir ve genel anlamda verim ve kalite gelişebilir. Diğer bir yandan, Endüstri 4.0 sürecinin çok önemli negatif bir etkisinden de bahsetmek isterim. Endüstri 4.0 sürecinde robotların ve yapay zekanın kullanımı insan işgücü ihtiyacını azaltacağından dolayı ciddi bir boyutta işsizliğe neden olabilir. Bu konuda planlı ve aşamalı ilerlemek gelecekte çıkabilecek önemli bir soruna çözüm olacaktır.

Günümüzde genel olarak ülkemizdeki üretim sürecinin yakın bir zaman içerisinde Endüstri 4.0 seviyelerine gelmeye başladığını görüyoruz. Bu sürecin bir an önce hızlandırılmasının ülkemiz ekonomisi ve gelişimi açısından önemli ve kritik bir nokta olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda, iş dünyasının, ilgili kurum ve kuruluşların Endüstri 4.0 konusunda daha fazla bilgilendirilmesine ihtiyaç olduğunu, bu konuda düzenlenen seminer, konferans ve organizasyonların artması gerektiğini ve birçok işletmenin bu konu üzerine çalışan üniversiteler ve kurumlar ile iş birliği yapmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Endüstri 4.0 kavramının süreç aşaması, hedefleri ve tüm bileşenlerinin üzerinde ayrı ayrı durulması gereken çok detaylı bir konu olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.

Endüstri 4.0 kavramı ile ilgilenenlere ve bu konuyu merak edenlere ilgilerini çekebilecek film ve kitap önerileri ile yazımı tamamlamak istiyorum. Endüstri 4.0 kavramı ile ilgileniyorsanız, 2001 yapımı Yapay Zekâ (Artificial Intelligence: AI), 2015 yapımı Steve Jobs, 2016 yapımı Kurucu (The Founder) filmlerini, Mr. Robot, Silikon Vadisi ve Humans dizilerini izlemenizi ve 2016 yılında piyasaya çıkan Klaus Schwab’ın Dördüncü Sanayi Devrimi ve Thomas M. Siebel’in Dijital Dönüşüm isimli kitaplarını okumanızı öneririm. 

Bir Sonraki Yazıda Görüşmek Dileğiyle…