Ülkemizde ne kadar az da olsa bir çoğumuz kitap okumayı severiz. Son yıllarda daha da artmış olan bu eylemin çeşitli taraftarları vardır. Polisiye, Klasik, Bilim kurgu, Romantik, Fantastik, Korku, Gerilim gibi birçok kitaba hayranlık duyan hepsinin tutucu ve savunucuları vardır. Bana göre ve birçok insana göre, kitap okuyunca hangi tür olursa olsun. Okumak alışkanlığı bizlere akıcı konuşmayı sağlar. Lakin bunun faydası bazı insanlar için geçerlidir. Fakat bana göre okumak eylemi, okuduğumuz kitaplarda bulunan karakterlerin yerine kendimizi koydukça gezegenimize bakış açımız değişir. 
Demiyorum ki, insanlara bakış açımız değişir. Okumak empati yapmak, her tür okumak bazen kendinizi sürekli rüzgâra direnen bir çiçek, ya da insan ayaklarından kaçan bir karınca yerine koyarak empati duygumuzu geliştirmemize yardımcı olur. Bu yüzden okumalıyız. Tür ayrımı yapmadan, okumalıyız. 
Bir polisiye kitap size bir durumda pratik bir düşünce öğrete bilir. 
Bir aşk kitabı size kötü bir ayrılık sonrası nasıl ayaklanacağınızı öğrete bilir. 
Bir kişisel gelişim kitabı size hayat karşısında duruşunuzu sergilemenize fayda sağlayabilir. 
Yani tüm kitapların yararı vardır. 
Yeter ki okuyalım. 
Kimileri sadece kahve ve kitap fotoğrafları paylaşmaktan ibaret olduğunu düşününce, skalanın çok dar olduğunu biliyoruz ve anlıyoruz. Bir de okuyormuş gibi yapanlar var. Onları edebiyatın farklı bir mertebesine koymalı. 
Bookstagram (yani Instagram’da okuduğu kitapları paylaşan, bu kitapların kısa incelemesini yazan ve hatta videolar çeken kullanıcılara Bookstagram denilir) bunların arasında bu kitapları okuyanlar var. Ama okumayıp menemen yapanlarda çok fazla var. Bu söylemde ne demek istediğimi anlatayım. 
Kitap okumayıp kitap üzerinden dikkat çekmek isteyenler, gerçekten kitap okuyan kişilerin yorumladıkları yorumları birleştirip menemen yapıp önümüze sürüp paylaşıyorlar, bizde yiyoruz. 
Bunu yaparken nasıl haz alıyorlarsa “her kitap yeni bir macera” deyip okumadıkları kitapları alıp yeni görseller aracılığıyla, harmanlanmış yorumlarla paylaşıyorlar. 
Bu kendinizi ve başkalarını kandırmaktan daha ötesi değil. 
O kimseleri nasıl tespit edebilirsiniz size söyleyeyim. Onlar genel olarak popüler herkesin okuduğu kitapları alırlar, çünkü kendilerine yorum gereklidir. Gerekli yorum yoksa o kitaba şans vermezler. Çünkü yorum yoksa iş başa düşer ve okumak zorunda kalırlar. Bundandır popüler kitapların okunma çerçevesi. Okuyanlar için popüler olan kitapların kalemlerin güçleri de çok önemlidir. 
Kimsenin kimseye saygısı olmadığı bir camiada yorum yapıp paylaşım yaptığınız için saygı duyulması anlamsız ve etkisizdir.
Düşünceleriniz önemlidir. Ama düşüncelerinizi seçerek paylaşmalıyız. Sizin anladığınızla, başka birinin anladığı çok daha farklı şeyler olabilir. Bu nedenle her bir duygu herkeste aynı düşünceyi hissettirmeye bilir. 
Bir de bu durumlarla sınırlı kalmayanlar var. Bu kişiler takıntılı bir şekilde kitap toplama eğilimindelerdir. Bozuk para bitirir gibi kitap stoklayıp biriktirirler. Çok sayıda kitap istifleme ve satın alma durumu psikolojik bir rahatsızlıktır.  Bu duruma bibliyomani denir. 
Tarihte bu durumun en büyük örneği Sir Thomas Philipps’dir. 
Philipps koleksiyonculuğuna henüz Rugby Okulu’ndayken başlamış ve Oxford’da devam etmiştir. Az uz değil, kendisinin 100.000 kitap ve 60.000 el yazması olduğu ölümünden sonra tespit edilmiştir. 
Yılda belki iki yüz bin ile çeyrek milyon pound arasında toplam dört ya da beş bin pound harcarken, haftada kırk ya da elli pound civarında katılım olmuştur. Bir koleksiyoncu olarak başarısı, Fransız Devrimi'nin ardından manastır kütüphanelerinin dağılmasına ve büyük miktarda parşömen malzemenin, özellikle de birçoğu hayatta kalmayı Phillipps'e borçlu olan İngiliz yasal belgelerinin göreceli ucuzluğuna borçludur.