Nebi Hatipoğlu’nun istifasının ardından İYİ Parti’de Durmuş Yılmaz, Bahadır Erdem olmak üzere önemli sayılacak istifalara tanık olduk. Süreç bununla sınırlı kalmadı. İrili ufaklı pek çok kişi istifa dilekçesini sosyal medyadan paylaştı.

Yani Hatipoğlu’nun dile getirdiği fikir ayrılığı konusunda Hatipoğlu yalnız değilmiş. Hür ve Müstakil felsefesinden fayda alınmayacağını dile getiren pek çok isim Hatipoğlu gibi parti ile olan resmi sürecini noktaladı.

Şahsen bu hür ve müstakil konusunda benimde katıldığım bazı eleştiriler var.

İYİ Parti bir ideoloji partisi değil. İYİ Parti kendine yeni bir yol açmak isteyen ancak var olma gücünü liderinden almış bir genel başkan partisi!

Ecevit DSP için ne anlama geliyorsa, Demirel DYP için ne demek ise, Turgut Özal olmadan ANAP nereye geldiyse İYİ Parti içinde aynı şeyi söylemek mümkün.

Tabi bugünden örnek verecek olursak Recep Tayyip Erdoğan olmadan AK Parti ne anlama geliyorsa diye örnekleri çoğaltabiliriz.

İYİ Parti belli bir eşikten ve çeşitli sınavlarda geçerek bir taban kültürü oluşturmak ve örgütlenmek zorunda. Bunu da ancak zamanla yapabilir.

Kadın ve genç örgütlenmesi henüz çok dişe gelmeyen İYİ Parti’nin yani taban hareketi istenilen düzeyde genişlememiş bir partinin ülkenin 81 ilinde de kendi adayları ile yarışa girmek istemesi görece güzel ve iyi hissettiriyor olsa bile mantık açısından çok stratejik değil.

İYİ Parti genel seçim sürecine 81 ilde aday çıkardığı mı için mi daha güçlü girer yoksa belirli illerde çıkarttığı adaylar yerel yönetimde söz sahibi olursa mı?

Bu sebeple kazanma imkânı olmayan yerlere illa aday çıkartalım ve ittifak yapmayalım demekten ise bazı yerlerde yarışmaktan vazgeçmek ve karşılığında başka yerlerde temsiliyet kazanılması bana göre daha kayda değer bir gelişme olurdu.  

Eskişehir üzerinden örneklendirelim. İsimlere takılmayın lütfen sesli düşünüyorum sadece…

Mesela Zafer Partisi ve İYİP iş birliği yapsa? Mevcut durumdan daha iddialı olmaz mı?

Ya da Nebi Hatipoğlu’nun işaret ettiği gibi gerekirse AK Parti ile iş birliği yapılsa bu iş birliği karşılığında merkez ilçe belediyelerden birisi İYİ Parti’ye verilseydi?

Hadi AK Parti kabul görmedi diyelim CHP ile bir mülakat yapılsa.

Örneğin Büyükşehir Belediyesi’nde İYİ Parti Ahmet Ataç’ı desteklese ve karşılığında Melih Aydın’ı Tepebaşı’nda CHP desteklese durum daha farklı olmaz mıydı?

Biliyorum artık yapılamaz ve kulağa çok imkânsız gelen iş birlikleri bunlar. Lakin olsun diye değil olmadığı için yaşanan fikir ayrılıklarına dikkat çekmek için bu örnekleri veriyorum.

Yani Hür ve Müstakil İYİ Partiyi tek bir seçime hapseden ve geri dönüşü olmayan bir yola girmek demek.

Melih Aydın’ın 88 bin oy alamazsa başarısız sayılacağı, 100 bin oy alırsa başarılı ama temsiliyet kazanamadığı pahalı bir tecrübe olacak.

Hatta bu sebeple AK Parti seçimi kazanırsa İYİ Parti buna destek olmakla birlikte herhangi bir somut bir kazanım elde edemeyecek.

Üstelik süreç nasıl işler bilmiyorum ama kazanan isim İYİ Parti’den istifa eden Nebi Hatipoğlu bile olabilir.

Yani Hatipoğlu İYİ Parti sayesinde vekil olduğu gibi İYİ Parti oylarıyla Büyükşehir Belediye Başkanı da pekâlâ olabilir.

Tüm bunları düşünürsek kimseye çok itiraz edemeyiz değil mi?