“Suyun Değeri Kuyu Kuruyunca Anlaşılır…” - Thomas Fuller

Eskişehir’in kalbinden geçen Porsuk Çayı, bir zamanlar bereketin simgesiydi. Bugün ise baraj doluluk oranları yaklaşık %30 seviyelerine kadar düşmüş durumda. Bu konuyla ilgili olarak, bu kavramlar üzerinde çalışan birçok kişiyle sohbet etme fırsatım oldu. Uzmanlar, yağış azlığını, iklim değişikliğini ve bol su isteyen ürünlerin tercih edilmesini başlıca nedenler arasında sayıyor. Bir başka deyişle: Su giderek kıymetli, tarım ise bu kıymeti hoyratça harcıyor.

Peki çözüm ne? İşte burada devreye susuz tarım giriyor.

Suya Göre Değil, Suyun Gerçeğine Göre Tarım…

Türkiye genelinde suyun yaklaşık %70’i tarım amaçlı kullanılıyor. Bu, neredeyse her üç damladan ikisinin tarlalara gittiği anlamına geliyor. Ancak sulama yöntemlerimiz hâlâ büyük ölçüde zayıf: salma sulama gibi yöntemlerle suyun büyük bir bölümü ya buharlaşıyor ya da toprağa karışıp kayboluyor.

Eskişehir’de ise tablo daha da çarpıcı. Mısır ve şeker pancarı gibi suya aç ürünler, Porsuk ve çevresindeki tarım alanlarını tüketiyor. Oysa kurak iklimlere daha uygun arpa, mercimek ya da nohut gibi ürünler uzun yıllar boyunca Anadolu çiftçisinin en büyük güvencesi olmuştu.

Susuz Tarım Nedir?

Kuru tarım ya da susuz tarım, yağışa dayalı üretim demektir. Yani doğrudan yağmurla gelen suyu en verimli biçimde kullanarak üretim yapmak. Başka bir deyişle, kuru sezonda, yağışla depolanmış toprak nemini kullanarak, sulamasız üretim şeklinde de tanımlayabiliriz. Modern tekniklerle birleştiğinde bu yöntem, geleceğin kurtarıcı stratejilerinden biri olabilir.

  • Avantajları:
    • Suya bağımlılığı azaltır.
    • Maliyetleri düşürür.
    • Kuraklığa dayanıklı ürünleri öne çıkarır.
  • Zorlukları:
    • Verim ilk yıllarda düşebilir.
    • Çiftçinin ürün tercihinde köklü değişiklik gerektirir.

Şunu unutmayalım: Su bittiğinde hiçbir ürün yetişmeyecek olması daha tehlikeli bir durum değil mi?

Tarımın Geleceği: Akıllı ve Sadeleşmiş…

Bugün dünyada susuz tarım yalnızca geleneksel yöntemlerle değil, teknolojiyle de destekleniyor.

  • Kısmi sulama: Bitkinin tümüne değil, kritik dönemlerinde su vermek. Yani, tam gereksinimin altında su vermek.
  • Akıllı sensörler: Toprağın ihtiyacını ölçüp yalnızca gerektiğinde sulama yapmak.

Yani mesele sadece “az sulamak” değil, doğru zamanda, doğru yere, doğru ürünü seçmek

“Önce tarımda sürdürülebilirliği sağlamazsak asıl sürdürülebilirlik gerçekleşmeyecektir…” – Wes Jackson

Eskişehir İçin Yeni Bir Yol ve Çözüm: Teknoloji + Ürün Deseni…

Eskişehir, bilim, sanat ve eğitim kenti kimliğiyle tanınıyor. Peki neden aynı vizyonu tarımda da ortaya koymasın? Yerel yönetimler, bu konuyla ilgili çalışan kurum ve kuruluşlar, ziraat odaları ve üniversiteler el ele vererek çiftçiye şunu iletmeli:

“Suya göre ürün değil, ürüne göre su değil. Suyun gerçeğine göre üretim...”

Su, geleceğin petrolü değil; geleceğin nefesi, geleceğin her şeyi. Eğer bugün doğru adımı atmazsak, Eskişehir’in toprakları yarın susuzluktan çatlayacak. Susuz tarım, sadece bir teknik değil; bir vizyon, bir yaşam biçimi olmalı... Ürün deseni artık farklılaşmalı. Bugün karar verirsek yarın gelecek nesiller hâlâ Porsuk’un kıyısında su sesini duyabilecek.

Bunlara ek olarak, bahsetmiş olduğum bu kavramlara ilgi duyuyorsanız 2020 yapımı Kiss the Ground: Onarıcı Tarım belgeselini de izlemenizi öneririm.

Şimdi Şu Soruyu Düşünelim: Biz, Eskişehir olarak geleceğimizi susuz bırakacak mıyız, yoksa mantık ve bilimin ışığında tarımı yeniden mi kuracağız?

Bir Sonraki Yazıda Görüşmek Dileğiyle…