Yaz ayları Türkiye için sadece turizmin ve deniz tatillerinin değil, aynı zamanda orman yangınlarının en acı gerçeğidir. Her yıl artan sıcaklıklar, kuraklık, bilinçsiz insan davranışları ve sabotaj ihtimalleriyle binlerce hektarlık yeşil alanımız küle dönüyor. Sadece ağaçlar yanmıyor; ekosistem çöküyor, yaban hayatı yok oluyor, hayvanlar yanıyor, insanlar evsiz kalıyor ve havaya karışan zehirli dumanla sağlığımız tehdit altına giriyor.
2021 yılında yaşanan büyük orman yangınları hafızalarımızda hâlâ taze. O günlerde sosyal medya üzerinden yürütülen dayanışma ruhu takdire şayandı; ancak bu duyarlılık tek başına yeterli değil. Ormanları korumak için anlık reflekslerden ziyade kalıcı çözümlere ihtiyacımız var.
Peki ne yapılmalı?
1. Erken Uyarı ve İzleme Sistemleri: Uydu takipli yangın tespiti, termal kameralar ve dron destekli denetimler yangına erken müdahaleyi mümkün kılar. Bu sistemlerin her ormanlık alanda standart hale gelmesi gerekir.
2. Eğitim ve Bilinçlendirme: Orman köylerinde yaşayanlar, kampçılar ve turistler düzenli eğitimlerle bilinçlendirilmeli. "Bir iz bırakma" kültürü artık bir seçenek değil, zorunluluk olmalı.
3. Cezai Yaptırımlar ve Denetim: Ormanda ateş yakmak, sigara izmariti atmak gibi eylemler ağır para ve hapis cezalarıyla karşılık bulmalı. Ama bu cezaların caydırıcı olabilmesi için denetimler artırılmalı.
4. Gönüllü Yangın Timi ve Sivil Katılım: Yangınla mücadelede sadece itfaiye değil, eğitilmiş gönüllüler de destek vermeli. Her bölgenin gönüllü yangın timi olabilir.
5. İmar Afı ve Rant Durdurulmalı: Yanmış orman alanları yapılaşmaya açılmamalı. Bu konuda yasal güvence olmalı ki, halkın orman yangınlarının arkasında rant olduğu şüphesi dağılabilsin.
Orman sadece ağaç değil, gelecektir. Toprakta biriken her kül, bizden sonraki nesillerin oksijeninden çalmaktır. Türkiye’nin bu ateşle imtihanı her yaz yeniden başlıyor ama artık yeni bir sayfa açmanın, yangın çıkmadan önlem almanın zamanı geldi.
Unutmayalım: Yeşil vatan yanarsa, hepimiz küle döneriz.