Türkiye’de belediyeciliğin kaderi yalnızca asfalt döküp dökmemekle belirlenmiyor. Asıl mesele şu: Yerel yönetimlerin önüne sürekli taş koyan merkezi iktidara rağmen, vatandaşa hizmet götürüp götürememek.

İşte Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin gece yarısı verdiği fotoğrafın önemi burada. “Şehir uyurken, Büyükşehir mesaide” sloganıyla yapılan gece mesaileri, sadece yolları değil; siyasetin taş duvarlarını da deliyor.

İktidarın Kıskaç Politikası

Hepimiz biliyoruz: Muhalefet belediyeleri yıllardır iktidarın sistematik baskısı altında.
– Bütçe kesiliyor.
– Kredilere onay verilmiyor.
– Belediye meclislerinde çoğunluk bahane edilerek projeler engelleniyor.
– Hatta bazen belediyelerin yaptığı sosyal yardımlar bile hedefe konuyor.

Yani mesele sadece asfalt değil; mesele, belediyecilik üzerinden siyasetin yeniden dizayn edilmesi. İktidarın stratejisi açık: “Muhalefet belediyeleri başarısız görünsün.”

Engeli Aşmak, Asıl Siyaset

Ama sahada tablo başka. Ünlüce’nin yaptığı şey yalnızca hizmet değil, aynı zamanda siyasetin kurallarını bozmak. 158 bin ton asfalt, 60 bin ton üretim rakam gibi durabilir ama gerçekte şunu söylüyor:
“Bütçeyi kıssanız da, projeyi engelleseniz de, biz alternatif yaratırız. Halkı mağdur etmeyiz.”

Bu aslında bir karşı siyaset. Ünlüce, iktidarın kıskaç siyasetine meydan okuyarak, muhalefet belediyeciliğinin de “bahane değil, çözüm” üreten bir model olduğunu kanıtlıyor.

Eskişehir: Bir Direniş Sahnesi

Unutmayalım, Eskişehir tesadüf değil. Türkiye’de demokratik, çağdaş ve insan merkezli belediyeciliğin vitrin şehirlerinden biri. Büyükerşen’in kültürle açtığı yol, şimdi Ünlüce’nin insan odaklı vizyonuyla devam ediyor.

İktidarın engellerine rağmen, gece yarısı işçiyle yan yana duran bir belediye başkanı… İşte bu fotoğrafın siyasal anlamı büyüktür. Eskişehir, bir kez daha gösteriyor: Yerelde umut üreten muhalefet, genelde de ülkenin yolunu açabilir.

Türkiye Beton İle Yönetiliyor

Türkiye uzun yıllardır “beton yatırımı” ile yönetiliyor. Bu, AKP’nin 20 yılı aşkın süredir sürdürdüğü şehircilik politikasının özeti aslında. Gökdelenler, AVM’ler, otoyollar, köprüler, havaalanları… Üstelik hepsi “yolcu garantili, araç geçiş garantili, kira garantili” projeler. Yani bugünün rantı için yarının kaynakları ipotek altına alındı. Türkiye ekonomisinin kamburu haline gelen bu projeler, aslında halkın vergisiyle müteahhitlere açılmış bir kredi kapısıydı.

Ama asıl soruyu sormak gerekiyor: Peki insan nerede?

AKP’nin 20 yıllık şehircilik anlayışı betona yatırım yaptı ama insana yatırım yapmadı. Çocuk parkları yerine AVM’ler, sosyal yaşam alanları yerine rant kuleleri, güvenli kaldırımlar yerine otopark çukurları… Yatırım denince akla “kaç katlı bina” geldi, ama kimsenin aklına “çocuk güvenle oynayabiliyor mu?” sorusu gelmedi.

Beton yükseldi, insan küçüldü. Yol yapıldı ama trafik bitmedi. Köprüler açıldı ama borç bitmedi. AVM’ler çoğaldı ama vatandaşın cebi boşaldı. Bugün yaşadığımız ekonomik kriz, biraz da bu yanlış politikaların sonucudur. Çünkü yatırımlar insana değil, betona yapıldı. Gelecek kuşakların sırtına milyarlarca dolarlık yük bırakıldı.

İşte Ünlüce’nin farkı burada başlıyor. O, belediyeciliği “kaç metreküp beton döküldü” diye ölçmüyor. Onun hesabı şu: Kaç insanın hayatına dokunduk? Asfaltı yalnızca yol olarak değil; sabah işe yetişmeye çalışan işçinin güvenliği, bisiklet süren öğrencinin konforu, çocuğunu okula götüren annenin huzuru olarak görüyor.

Kısacası, Ünlüce’nin belediyeciliği AKP’nin “beton belediyeciliği”nin tam zıddı.

Orada beton var, burada insan var.

Orada rant var, burada emek var.

Orada gelecek ipotek altında, burada gelecek için umut var.