CHP Eskişehir ilçeler kongre süreci sona erdi. Sadece il kongresi kaldı. Kongre süreci öncesinin röntgenini çekme vakti geldi.
CHP Eskişehir kongre süreci öncesi parti içinde özellikle Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar üzerinden başlayan tartışmalar, İl Başkanı Talat Yalaz’a kadar uzanmış, hatta Tepebaşı ilçe Başkanı Tevfik Yıldırım bile eleştirilmişti. Kimilerine göre hem Çınar’ın hem de Yalaz’ın yeniden seçilme ihtimali yoktu, Yıldırım yetersizdi; dengelerin değişeceği, muhalif isimlerin güç savaşında çok etkili oldukları, bu gücün CHP içinde baskın güç haline geleceği kıyıda köşede, katıldığım her ortamda bana söyleniyordu. Hatta bunu söyleyenler arasında gazeteciler bile vardı.
Doğrusunu söylemek gerekirse uzun yıllar il dışında yaşamış biri olarak bu söylemleri oldukça şaşırtıcı buluyordum. Çünkü ilk kez —bakın altını kalınca çiziyorum— CHP içinde belediye başkanlarından il ve ilçe başkanlarına kadar neredeyse herkes kongre sürecinde “tek yumruk, tek ses” olmayı başarmıştı. Eskişehir’de kongreler öncesinde Belediye başkanları ortak hareket ediyor, mevcut yönetimlerin görevde kalmasını istiyor, mahalle delegeleri de bu yönde hareket ediyordu. Böylesine güçlü bir tablo varken hala Çınar’ın seçilmeyeceğini, Yalaz’ın işinin zor olduğuna inanan ve inandırmak isteyen kişiler vardı.
Üçlü Dengenin Sessiz Mutabakatı
Daha açık konuşmak gerekirse:
- Kazım Kurt cephesi Tepebaşı’na,
- Ahmet Ataç cephesi Odunpazarı’na müdahil olmamayı seçiyor,
- İl başkanlığında ise Talat Yalaz’ın devam etmesi gerektiği fikri öne çıkıyordu.
Daha da önemlisini söyleyeyim. Bu üçlü hiçbir zaman kongre gündemiyle bir araya gelmeden pratiğe bakarak böyle karar vermişti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin tarihe geçen “Karışırım ama karıştırmam” sözü ise bu sürecin en net ifadesiydi. Kazım Kurt da açıkça Rahmi Çınar’ın yanında olduğunu beyan etmişti.
CHP içinde Kazım Kurt'un desteklediği bir adayın kendi seçim bölgesinde seçilmeme ihtimali varmış gibi ortaya atılan "Çınar, seçimi kaybeder" tezleri ise gerçeklikten hayli uzak iddialardı. Belki de maksat gündem olsundu. Çınar adaylığını açıkladığında birbiri ardına yapılan açıklamalar, sosyal medya üzerinde yapılan tartışmalar, adliye koridorlarına kadar taşan tartışmalar...
Sonuçta demokrasi yarışı adı altında "benim olsun" anlayışının partiyi nasıl gerilettiği ortaya çıktı.
Demokrasi Sandıktan İbaret Değil
Bugün CHP’nin önünde çok daha büyük meseleler var: enflasyon, işsizlik, dış politika sorunları… Ama partinin içindeki kimi gruplar hâlâ “Talat gitsin, Rahmi gitsin, Tevfik gitsin” anlayışıyla hareket ediyor. Oysa demokrasi, sadece sandık kurup çoğunluğu alanın kazanmasından ibaret değildir.
Parti mutlak bulan tehlikesi yaşarken, yükselen toplumsal muhalefetin partinin kapatılma tehlikesiyle karşılaşması sonucunda nasıl dindiğini göremeyenlerin ağzından siz hiç enflasyon, işsizlik, dış siyaset gibi sorunlar karşısında söz duydunuz mu? Tutuklanan belediye başkanları için kongre süreçlerinde bir atıldığına şahit oldunuz mu?
Parti içi sözde muhalefet bu dönemde hiç bir kelam etmezken Talat gitsin, Rahmi gitsin, Tevfik gitsin anlayışı ile hareket edilmenin demokrasi ile hiç bir ilgisinin olmadığını görmek gerekiyordu. Demokrasi sadece sandığın konulup en çok oyu alanın seçilmesi değildir. Demokrasi; ülkenin ve bu kentin insanlarının yoksulların, haksızlığa uğrayanların, çiftçinin, öğrencinin sesi olmak için söz söylemek, onların yanında olmaktır.
İşte mevcut başkanların karşısına ciddi bir aday çıkmamasının, görevlerine devam etmelerinin nedeni de tam olarak bu.
Yalaz Güçlenerek Çıkacak
Kongre günü geldiğinde göreceğiz: 3–4 hafta öncesine kadar esen fırtınadan eser kalmayacak. Talat Yalaz seçimi çok rahat alacak, güven tazeleyecek. Güçlü bir yönetimle üyelerinin desteğiyle tekrar İl Başkanı olacak.
Türkiye’nin birinci partisini eski tip siyasetle içten çürütmek isteyenler, aslında toplum önünde partinin imajını da zedelemeyi hedefliyor. Ama CHP içindeki sağduyulu, aklıselim, eylemci ve yurtsever kitle her şeyin farkında…
Ve unutmayalım: parti içi demokrasi ile eski tip siyaset anlayışını birbirine karıştıranlar artık kaybedecek. Yeni bir siyaset dili doğuyor ve genç, dinamik, hareketli, eylemliliğe dayanan bir anlayışla gücünü halkın taleplerinden alan politikayı yakalayanlar kazanacak.