Değişiklik kaçınılmaz bir beklenti…

İnsan yaşadığı evde bile zaman zaman eşyaların zaman zaman odaların yerini değiştirmek ister. Oturduğu evden sıkılıp evini değiştiren bile vardır.

Seyahat ederken de aynı şey geçerli değil mi?

Tatile sürekli aynı yere giden insanların sayısı çok azdır. Farklı yerleri keşfetmek, farklı deneyimler yaşamak için sürekli başka beldelere tatile gitmez miyiz?

Kullandığımız arabalar, kıyafetler pek çok şey için de aynısı yaparız.

Tamam çok sevdiğimiz, bize iyi hissettiren ve değiştirmek istemediğimiz bazı özel eşyalar vardır. Ancak zamana yenil düşüyorsa kıyamasak bile onları da değiştirmek isteriz.

Mesela işlemci gücü zamana yenik düşen bir bilgisayarla, eski oyun konsolu ya da çok sevmemize zamanında çok muhteşem olmasına rağmen tuşlu telefonlarla vedalaşmadık mı?

Ne yazık ki siyasette de benzeri şeyler hakim… Eşyanın tabiat kaçınılmaz.

Sözü Yılmaz Büyükerşen adaylık tartışmalarına getirmek istiyorum.

Aslında tartışılan şey kaç yaşında olduğu değil. Tartışılan şey 25 yıldır şehri yöneten Büyükerşen’in artık şehre verebileceği, katabileceği şeylerdir.

O yüzden uzun süredir Büyükerşen’e aday olma diyen ve şehrin sorunları ile ilgili eleştirenlerden birisiyim.

Büyükerşen’e çok değer veriyor, çok önemsiyorum ama 25 yıldır aynı masa, aynı oda, aynı kapıdan giren kişi kim olursa olsun verimli olamayacağına eminim.

Kurmay kadrosu da yıllardır değişmediği, aynı düzenin içinde oldukları ve giderek iletişimden koparak bu konuda tazelenme olmadığı, olmayacağı için bugün CHP Genel Merkezine kadar ulaşmış bu tartışmaya şaşırmıyorum ama açıkçası üzülüyorum.

25 yıldır her kararı alma yetisine sahip olan, partinin şehirdeki tüm akışını belirlemiş ve ondan eyvallah almadan hamle yapamayan CHP’nin şimdi ısrarı nedeniyle Büyükerşen ile ilgili tartışma oluşturması nahoş bir mesaj gibi geliyor bana…

Aday adayı ol deniyorsa aday yapılmalıydı,

Aday yapılması düşünülmüyorsa aday adayı olma denmeliydi.

Aday yapılmayacak ise daha şık, daha kibar, daha saygın bir yol bulunmalıydı.

Ya da bunlar denilmiş ve dinlenmemiş ise kamuoyu bu konuda bilgilendirilmeliydi.

Hadi CHP Genel Merkezi bunu akıl edemedi diyelim? Büyükerşen’de bu gaflete düştü ve aday adayı oldu, şu ana kadar da adaylığı kendisine karizma kaybettiren bir hale büründü.

Hoca neden çıkıp, adaylıktan vazgeçtim deme yiğitliğini göstermiyor?

Hocanın etrafında yer alan ve yıllardır Hoca ile sevenleri arasında duvar örerek aslında onu bu hale düşürenler neden gerçeği göremiyor, görmezden geliyor?

Şu saatten sonra Büyükerşen aday olsa bile gücü, etkisi, iddiası düşmedi mi?

Şu saatten sonra gelebilecek adaylığın tadı tuzu kaldı mı?

Bu kadar tartışılır hale gelmesini Hoca ve çevresindekiler içine sindirebiliyor mu?

Bakın sonuç ne olur bilinmez ama süreç Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’da 2. Tura gitmek istemesi ile Büyükerşen’in yeniden aday olmasını istemesi birbirine çok benzeyen yakın zaman örnekleri gibi geliyor bana…

Ve şahsen Hocanın artık onarılamaz bir şekilde bu duruma düşmesine üzülüyorum.

Çünkü bu durumu aylardır yazmış, çizmiş, uyarmıştım.

Vatandaşın, partilinin, şehirde bugüne dek hocaya oy vermiş insanların serzenişlerini objektif bir şekilde dile getirmiştim.

İzlenilen kibirli bürokrasiyi, şehir sorunlarına duyarsız kalmayı, hocanın mirasının üstüne konulmak yerine hunharca harcandığı ve kimsenin bir şey yapmak için hevesi olmadığına işaret etmiştim.

Nihayetinde bir kavşak düzenlemesi ve Halk Ekmek dışında dişe dokunan bir iş olmadığı 5 sene geçirdik. Gönlüm yanılmak isterdi ama olmadı.

Keşke benim, bizim gördüğümüzü görmesi gereken, görmek için görev yapan ama görmezden gelenlerde görebilseydi…

En azından bu büyük isim bugün kendisini tartışılır hale getirmezdi…