Daha önce birkaç kez Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in eskiye kıyasla yalnız bırakıldığını hatta kendi elleriyle ilmek ilmek ördüğü o değerli mirasın hoyrat bir şekilde harcandığını ifade etmiştim. Bu iddiam sürüyor.

Geçmişte bazı sıkıntıların önüne geçen kıymetli bürokratların bugünlerde biraz uzakta kaldığını, yakın olanların ise sorumluluğu altındaki işleri çok iyi yürütemediği hatta sorumluluk alanı dışına taşarak, o işleri arapsaçına çevirdiklerini düşünüyorum.

Bunu başka zaman konuşuruz. Bugün son günlerde dikkatimizi çeken önemli bir konudan Tıbbi Atık Sterilizasyonu işleyişi ile ilgili ilginç bir durumdan bahsetmek istiyorum.

Bu konu özellikle dikkatimi çekiyor. Çünkü Belediye’nin pek çok şirketi, pek çok ihalesi, zaman zaman tartışılan, bazıları iptal edilen nice faaliyeti oldu. Fakat bu konuda yıllardır sorun yok iken ilk kez bir sorun yaşanıyor ve konuyla ilgili söylenenler biraz ilginç. Peşinen söylemem gerekirse ortada yasalar adına farklı düşünceler olsa bile vicdan ve etik adına kesinlikle anormal bir şeyler var.

Bir kısmınız biliyordur. 2008 yılından bu yana Büyükşehir Belediyesi tıbbi atık toplanma, taşınma ve sterilizasyon ile ilgili ARY ve ECO şirketleri ile bir çalışma yürütüyor.

Daha doğrusu bu konuda bir ihale yapıyor. İhale şartnamesinde son teknoloji ve yüksek nitelikli standartlar belirtiyor, yani ortada koşulları yüksek bir şartname var ve bu şartları yerine getirerek ihaleyi 2008 yılından bu yana aynı grup şirketleri alıyor.

İşleyişte bugüne kadar herhangi bir sorun yok, hatta fazlaca övgü var.

Bunu da ben uydurmuyorum. Belediye’nin konuya dair haber servislerinde sıkça gördük, okuduk.   Son teknolojik cihazlarla, pek çok diğer Belediye’ye örnek gösterilen ve dışarıdan gelen nice heyetinde yerinde gördüğü ve takdir ettiği bir tesis var ortada.

Buraya kadar tamam ise devam edelim…

2018 yılında Büyükşehir Belediyesi bu iş özelinde bir kez daha ihaleye çıkıyor. İhaleyi yine mevcut şirket alıyor. Ancak kısa bir süre sonra Covid 19 pandemisi patlak veriyor.

Pandemi mücbir sebep sayıldığı ve sözleşmede bununla ilgili bir madde olduğu için yürütücü firma sürecin uzamasını talep ediyor. Hukuken haklı olduğu bu konuda talebini ilgililere iletiyor ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi hukuk müşavirliğinin onayıyla bu talebi olumlu bularak süre uzatımı veriyor.

Devam edilen iş akışında herhangi bir sorun, aksaklık yok. İşler gayet güzel ilerliyor.

Hatta yürütücü firma 10 yıldır kullandığı 1,5 milyon Euro değerindeki cihazlara herhangi bir sorun çıkarmasın diye çok ciddi ekstra yatırım yapıyor. Sonuçta çok stratejik bir konu ve halk sağlığı adına hata affetmeyecek bir mesele…

İşte tam burada bir gariplik başlıyor…

Büyükşehir Belediyesi hukuk müşavirliğinin olumlu görüş bildirdiğini belirterek verdiği süre uzatımı yazısından tam bir sene sonra yürütücü firmaya “ben süre uzatımından vazgeçtim” yazısı yolluyor ve yeniden ihaleye çıkıyor.

İhale 2008 ve 2018’de mevcut olan ihaleden biraz farklı, daha doğrusu şartnamede istenen yeterlilikler öncekine kıyasla epey düşürülmüş.

İhaleye yaklaşık 7 firma katılıyor.

2 firma eksik evrak ya da yeterliliği sağlayamadığı için eleniyor. Bunda da bir gariplik yok.

Fakat gariptir ki kalan 5 firmanın dosyası yeteri kadar incelenmemiş olacak ki, ihale esnasında video kayıtları ile sabit olarak bazı itirazlar gerçekleşiyor. Katılımcı firmalar istenen yeterlilikleri yerine getirmediği için ihaleye katılan firma sayısı önce 4’e, sonra 3’e ve hatta en sonunda trajikomik bir şekilde 2’ye düşüyor.

İnsan bu nasıl bir teknik inceleme, gözden nasıl kaçar diye düşünmeden edemiyor. Sonuç olarak ihale diğerlerine şartları yerine getirmiyor diye itiraz eden firmaya kalıyor.

Burada ilginç olan bir başka detay ise Belediye’nin alacağı ciro pay oranı...

Daha önce yüzde 12 olan bu pay iki firma arasındaki açık arttırma ile yüzde 48’e çıkıyor.

Tam 4 katına ulaşan bir rakam Belediye adına ilk bakışta büyük başarı gibi görünebilir. Ama değil.

İhaleden birkaç gün sonra Belediyeye yazılı itirazlar geliyor ve bu itirazlarda deniyor ki “ihaleyi alan firma ihale şartlarını yerine getirmiyor. Belgelerinde yeterli inceleme yaptınız mı?

Belediye bürokratları araştırıyor, inceliyor hatta durum çok net olmasına rağmen şartname uyuyor mu uymuyor mu diye dışarıya, Ordu Büyükşehir Belediyesi’ne bile danışılıyor.

Bakıyorlar ki itirazlar haklı. Doğal olarak ihale iptal ediliyor.

Gelelim sonraki kısma…

Belediye bu iş için yeniden ihaleye bu sefer cirodan yüzde 40’lık pay başlangıcıyla çıkıyor.

Katılım sayısı 3 firma ile sınırlı kalıyor ve ihaleyi 2008 yılından bu yana işi sorunsuzca yapan ECO şirketi alıyor.

Fakat ortada yine ilginç ve eksantrik bir durum var.

Normal koşullarda belediyenin alacağı ciro yüzde 12’yi geçtiğinde pek bir kar marjı kalmıyor diye tabir edilen bu iş tam tamına yüzde 72’lik bir teklifle alınabiliyor.

1 sene öncesine göre tam 6 katına çıkan bu koşula kimse itiraz etmiyor.

Kimse ihaleyi iptal edelim, firma bu şekilde işi yürütemez demiyor. Bu konu ciddi bir iş, Tıbbi Atık işi hata kaldırmaz diye düşünmüyor.

2,5 Milyon TL teminat alınarak sözleşme imzalanıyor ama,

Tahmin edildiği gibi firma bu şekilde yüzde 72’lik bir ciro ödemesi yapamıyor.

Kısa sürede zarar teminatın 2,5 katına yani 6 milyon TL civarına çıkıyor ve Belediye hiçbir ödeme alamıyor.  

Sevgili dostlarım sonuç olarak Belediyenin en gurur duyduğu bu iş, böyle önemli bir çıkmaza giriyor.

Şimdi Tıbbi Atık işiyle ilgili yetkili firmanın sözleşmesinin feshedileceği ve bu iş için hazır ve son teknoloji ile donatılmış bir tesis olmasına rağmen bunun kullanılmayacağı, toplanan atıkların Ankara’ya götürülerek orada sterilizasyon yaptırılacağı iddia ediliyor.

Bu da sürecin kendisinde yaşanan aksaklık yetmezmiş gibi önemli bir kamu zararı…

Başta belirtmiştim. Büyükerşen’in ilmek ilmek ördüğü ve gurur duyulan işler son dönemde sekteye uğruyor.

Dile getirdiğim iddialar duyduklarımın tamamı değil. Eksiği yok, fazlası var. Ve bu süreç hukuksal farklı görüşler olsa bile bana göre vicdana, etik değerlere ters bir şekilde işlemiş.

Şimdi bu işe imza atanlar başarı elde etti mi?

Karı yükselttim diye övünenler kamuyu zarara soktu mu?

Şartnameye katılım kalitesi neden düşürüldü?

Yürütücü firmaya mücbir sebepten doğan ek sözleşme süresinin dolması neden beklenmedi?

Yüzde 12 ile 72 arasında oluşan farkın garabet gibi olmasına neden sessiz kalındı?

Ve de belki de en önemlisi, bu işin sorumluluğuna sahip bir Daire Başkanlığı varken ve daha önce iki defa bu Daire Başkanlığı işin ihalesini yapmış, süreç sorunsuz işlemişken kimler bu kilitlenen sürece hangi sebeplerle dahil oldular?

O kadar çok soru var ki cevaplaması beklenen, şimdilik bununla sınırlı tutuyorum.

Şahsıma bu detayları anlatan dostlarımdan konuya dair belgeleri istedim. Elime ulaşınca daha da detaylı, daha sağlıklı bir şekilde ilerlerim.

Temennim odur ki duyduklarım eksik ya da yanlıştır ve ne kamu ne sağlığını ilgilendiren bu stratejik iş aksar. Hatta böylesi zor dönemde neredeyse 30 milyonluk yatırım yapan firma da mağdur olmasın isteriz elbet.

Bakalım neler olacak, bekliyoruz.