“Ben Eskişehir’de çok büyük trafik sorunu olduğuna katılmıyorum. Elbette sorun var ama katlanılmaz boyutlarda değil. Dünyanın her yerinde sabah ve akşam pik saatlerde yoğunluk yaşanır. Biz organize sanayi bölgelerini çözebilir, küçük sanayiler yaratabilirsek her gün şehrin batısından doğusuna dev bir araç akışı olmaz. Trafik bizim için de ilk üç sorun arasında ama yönetilebilir düzeyde” dedi.
EBB Başkanı Ayşe Ünlüce’nin Eskişehir trafiği ile ilgili yaptığı bu değerlendirme iki gündür şehrin siyasi gündeminde epey karşılık buldu.
Özellikle muhalif kanat tarafından bu açıklamalar sosyal medya ve basın açıklamaları ile sıkça eleştiriliyor.
Yıllardır bu konuda yazıp, çizen, konuşan birisi olarak kayıtsız kalamadım. Bende bu tartışmaya orta yerinden dahil olmak istedim.
Önce şunun altını çizeyim…
Eskişehir’de trafik sorunu abartılıyor diyemem. Gerçekten günlük yaşam konforunu bozacak nitelikte bir sorun var. Ancak şu noktada Ayşe Hanıma hak veriyorum. Mevcut sorun yönetilemez veya baş edilemez bir yerde durmuyor.
Hatta Eskişehir’de yaşadığımız sıkıntının teknik olduğu kadar sosyolojik nedenleri olduğunu da kabul etmemiz lazım ki çözüm üretebilelim.
Peşinen şunu da belirteyim. Özellikle genelde iktidar yerelde muhalif olan cephe şehir trafiği ile ilgili eleştirilerinde topu sadece yerel yönetime yıkarak işin içinden çıkmasın. 1 senedir Cumhurbaşkanlığı tarafından onayı verilmeyen elektrikli otobüs çözümü bile bu sorumluluktan pay sahibi olmaya yeter bir sebeptir.
Bir kere şunu kabul edelim. 50 kere söyledik ama yine tekrara düşeceğim.
Şayet insanlar arabasına atlayıp bir yere giderken hiç durmamayı, ışık beklememeyi, istediği yere park etmeyi, arabada tahmininden uzun zaman geçirmeyi göze almak istemiyorsa onun yeri Eskişehir ya da benzeri metropoller değil.
Dünyanın neresine giderseniz gidin nüfusu yüksek, araç sayısı yüksek, merkezi kısıtlı cazibe alanı olan şehirlerin hepsinde bu sorunlar yaşanıyor, yaşanacak.
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerde bir kaç gün yaşayan, trafikte zaman geçiren çoğumuzun Eskişehir’de trafik sorunu yokmuş dediğini de unutmayalım.
Bizim şehrimizde dile getirdiğimiz sorunun temelinde aslında bir türlü vazgeçemediğimiz alışkanlıklar var.
Biz 20 yıl önceki gibi hızlı, rahat ilerlemek, evimizin önüne arabamızı park etmek, cadde kenarında dörtlüleri yakıp markete gitmek, bankamatikten para çekmek gibi bencil alışkanlıklarımızı terk edemiyoruz.
Bu alışkanlıklardan vazgeçmek zorunda kalanlar şikayetçi oluyor, vazgeçmeyenler yüzünden de ne yazık ki DUBA gibi bana göre çağdışı ve palyatif çözüm ve estetikten yoksun uygulamalara maruz kalıyoruz.
Caddelerimiz pik saatlerde ne yaparsak yapalım sağlıklı akışa sahip değil. Park edilmesin diye duba koyuyoruz ama cadde üzerinde ruhsatı bizzat belediye tarafından verilmiş yüzlerce ticari işletmeye kusura bakmayın ama mal indirme, bindirme yapmayın diyemeyiz değil mi? Dolayısıyla buradan kalıcı bir çözüm beklemek manasız olur.
Yani cadde üzerinde bu ihtiyacı ön görmeden verilen ruhsatlar yerel yönetimin sorumluluğudur. Dolayısıyla başka bir kararla bu ihtiyacı engellemek akil bir çözüm değil. Ancak yıllar sonrasına yönelik sistemli bir yol haritası ile bu mümkün.
Tek sorunumuz bu da değil. Maalesef şehir ana caddelerine yapılan her bağlantı cadde üzeri kısa mesafeli kavşaklar ve gereğinden fazla sinyalizasyon anlamına geliyor. Siz akışı sadece park engelleyerek hızlandırmazsınız, zira bu sinyalizyon ile akıcılık imkansız. Kaldı ki yapay zeka kullanmaya başladığımız bu dönemde halen daha akıllı kavşak ve sinyalizasyon teknolojimiz yok.
Toplu ulaşımın can damarı olan tramvayların ışık üstünlüğüne eyvallah ama kapasite olarak daha az kişinin geçişi için daha çok kişiyi bekletmek sorunu çözmüyor. İşte bu noktada belki bir nefes olacak elektrikli otobüslerin pik saatlerde metrobüs mantığı ile tramvay yolundan ilerleyecek olması işe yarayabilir. Ancak bu otobüslerin alımı için EBB’nin 1 yıldır beklediğini, iktidar partisinin ise bu onay için mesai harcamadan, sadece eleştiri yapmasını samimi bulmuyorum.
Sorunun değil çözümün parçası olalım istiyorum ancak Eskişehir’de bu çok zor.
Siyasi kutuplaşma, ortak hareket etmeyi ve sorumluluk almayı bir kenara itip, sürekli bahane, engel, karşılıklı şikayet ekseninde ilerliyor.
Estetik kaygılar nedeniyle yer altı ya da yerüstü bağlantı yolları gibi kolaylaştırıcı çözümlere kapalıyız.
Kentsel dönüşümde ortak hareket ederek kamulaştırma çalışması yapamıyor haliyle yeni cazibe alanları, yollar, bulvarlar açamıyoruz.
Emniyet kısmında yerel yönetimle uzlaşı içinde ilerlemeyen hatta zabıtanın park müdahalesine karşı plaka bilgisi verilmenin yasaklandığı zamanları da gördük.
Ya da park yasağına, pik saatlerde trafik akışına dair trafik şubenin arzu ettiğimiz kadar aktif olmadığı süreçlere de rastladık.
Hazır dile getiriyorken sürekli sola dönüşlerin yasak olduğu, bazı büyük cadde ve arterlerin trafiği kapalı işlediği ve şehrin aynı cadde üzerinde 3 bağlantı caddesinin tek yön olması gibi sorunlarımızı da dile getirmek lazım.
Mesela EBB ücretli parkları Kızılcıklı ve Şair Fuzuli caddesinden kaldırsa ve bu iki caddenin bir şeriti sabah ve akşam seyre göre değişerek çift yön olsa diye sesli düşünmeye çalışıyorum. Biraz derman olmaz mı?
Veya iktidar tren yolunun üstünden Ertuğrulgazi ya da Raykent bölgesine Çamlıca tarafındaki gibi araçların doğrudan geçeceği köprüler yapsa olmaz mı?
Peki, bizler?
Biraz da biz fedakarlık yapmaya çalışsak…
Kısa mesafe her yere arabayla gitmek yerine toplu ulaşım veya bisiklet alternatifleri hayatımıza girse kötü mü olur?
Mesela her hafta sonu trafiğin nasıl sıkışacağını bile bile arabaya atlayıp aynı AVM yönünde, aynı kilitlenmeyi bile bile içine dalmak ve şikayet etmek yerine başka alternatifler denesek?
2 dakika bile olsa cadde üzerinde dörtlüleri yakıp, görünmez olduğumuzu zannederek koca cadde akışını bozmak yerine uygun bir alanda akışı bozmadan beklesek falan?
Bakın bunlar benim sürekli düşündüğüm ve uzmanı olmadan ortaya attığım düşünceler.
Elbette yumurtadan anlamak için tavuk olmaya gerek yok. Vatandaş olarak beklentileri sıralamak, şikayetleri dillendirmek görevimiz.
Lakin bu işi bu şehirle teşriki mesaisi olan uzmanlara bırakmak. Şehirle alakası olmayan akademisyenler yerine bu şehirde yaşayan akademisyenlerle bir master plan yapmak. Sağlıklı ölçümler ve simülasyonlar ile ilerlemek sanki daha yapıcı olacak.
Son cümle ile tekrar altını çizeyim.
Şehirde günlük hayatı etkileyecek ve şimdi değil ise bile ileride bizi çok sıkıntıya sokacak bir trafik sorunu var.
Ancak bu baş edilebilir, yönetilebilir, şiddeti azaltılabilir bir sorun.
Fakat bunun için ciddi fedakarlıklara ihtiyacımız olacak.
Hem kamu hem birey olarak