Şu bir gerçek ki ülke genelindeki her siyasi kurum kendi ilke ve tüzüklerinin dışında bir çembere sık sık hızlı geçişler yapıyor.
Sistem siyaseti yerine el yordamıyla yapılan ve bolca simbiyotik ilişkiye maruz bu siyaset anlayışının çıktılarından da fazlaca doğru beklememek lazım.
Zaten beklenmiyor…
İster Ak Parti ister CHP ister diğer partiler fark etmeksizin ülke genelinde, farklı şehirlerde, farklı ilçelerde bile oraya özgü yorum ve inisiyatif farkları ile yol alıyor.
CHP Eskişehir özelinde son dönemlerde tartışılan, itiraz edilen ya da eleştirilen şeyin ta kendisi de aslında bu geçiş çemberine hapsolmuş el yordamı siyasi inisiyatifler diyebilirim.
Resmin küçük bir yerine odaklanıp, sadece kendi işine gelmeyen noktaya itiraz edenlerin benzeri yanlış ya da eksikliklere veya bugün yerden yere vurdukları tüzük dışı sitemlere sebeb olan şeyin aslında evvel zamandan bu yana kendi sevk ve idarelerinde normal saydıkları başka bir deyişle kendi işlerine geldiğinde yapmadıkları itirazların bir çıktısı olduğunu iddia etmek yanlış mı olur?
Çok daha açık yazayım…
Bugün CHP seçim sürecinde mahalle sürecinden başlayarak, ilçe kongreleri ve son olarak Sivrihisar’da ortaya çıkan tüzüğe veya etiğe uygun olmayan itirazlar, isyanlar CHP’de ilk kez mi yaşanıyor?
Bugün bu itirazları Talat Yalaz özelinde eleştiriye dökenler kendi yetkin ve sorumlu olduğu dönemlerde her şeyi kitabına, kuralına, kimseyi dinlemeden, hiç etik dışına çıkmadan mı yaptılar?
Derdim Yalaz’ı savunmak veya bu itirazlar haksız demek değil. Yanlış anlaşılmasın.
Derdim CHP Eskişehir özelinde tüzüğe ve etiğe aykırı işlerin ya da belediyelerle örgüt arasındaki çemberin bugün ilk kez karşımıza çıkmıyor olduğunu hatırlatmak.
Ne yazık ki bu ezelden beri var. Olmaması gerekir ama oluyor.
Aktörlerin isimleri değişse bile oluyor.
Tüzük başlıkları veya genel merkez değişikliği yaşansa dahi oluyor.
Olmaya da devam edecek…
Çünkü belki bahane değil ama ülkedeki siyasi zemin değişmediği sürece, siyaset yapanların tamamı hakkaniyet, liyakat ve adalet derdinde olmadığı sürece değişmeyecek.
Çünkü artık iç içe geçmiş, birbiriyle kaynamış, bütünleşmiş yapıları bilen kimse kahramanlık derdinde değil. Çünkü kahramanlığın bedeli yalnızlık. Çünkü kahraman olmak isteyen de biliyor ki bu itirazların çoğu adalet değil bireysel çıkarların yoksunluğundan kaynaklı.
Kahraman olması beklenen biliyor ki bugün yapacağı her hamle yarın ona acı bir bedel ödetecek. Çünkü siyasi vücut artık ayrı değil ortak bir organ gibi işliyor ve söküp atamıyorsun.
Özetle hala tek bir olay üzerinden, koca yanlışlar kitabının tek sayfası üzerinden isyan etmenin, yama yapmayı beklemenin partiyi bir adım ileriye götürmeyeceğini kabul etmek lazım.
Özetle yıllar önce ilk düğmesi yanlış iliklenmiş bir gömleğe olan itirazı sadece son giyene yapmak pek samimi ve adil gelmiyor bana…
Sorun gömleği giyen değil, gömleğin ta kendisi…