Ara ara sıkışmış ve sadece 300 kişiyi ilgilendiren şehir gündeminden çıkmamız lazım. 

Vatandaşın çektiği çile, yaşadığı eza ve mutfaktan başlayarak artık içinden çıkılmayacak hale gelmiş olan geçim yangınına dikkat çekmeden olmaz. 

Yok, çarşı doluymuş, mekanlar sürekli kalabalıkmış,  caddelerde araçtan geçilmiyormuş safsatasını bir kenara bırakalım. 
Nüfusun gelir sorunu olmayan yüzde 5-10’luk kısmı tüm mekanları dolduracak, size hayat sanki normalmiş gibi göstermeye yetecek kadar kalabalıklar. 

Hayatta önüne gelen her bardağın boş tarafını görmeyi adet edinmiş bazılarının ekonomi konusunda bardağın içindeki iki damlayı görme ısrarı bizim için bazı gerçekleri değiştirmiyor. 

Biliyor musunuz? Önceki gün süt ve süt ürünlerine gelen zamların ardından tarihte ilk defa peynir fiyatları et fiyatlarını arkada bıraktı. 
Şaka gibi ama gerçek… 
1 kg peynir fiyatı, 1 kg et fiyatından fazla… 

Peynir ki fakir sofralarının kralıdır. Ekmek arasına atar öğün geçirirsin, harçlık veremediğin çocuğuna beslenme diye koyarsın, yemek yapamadığın gün hadi kahvaltı ile idare edelim dersin. Ama o fakir yiyeceği şu an lüks sınıfında yer alıyor. 

Diğer kahvaltılıklara girmiyorum bile, proteinsiz, sağlıklı beslenme zaten lüks olduğu için karın doyurmaktan bahsediyorum. Onun bile artık içinden çıkılamaz hale gelişinden. 

Gerçekten bu etiket değişimleri toplumsal bir travma haline geldi. 
Geçen belirtmiştim asgari ücretle geçinen bir insanın çocuğuna bile bir bot, mont, kazak alması imkânsız hale geldi. 

Üstelik an itibariyle doğalgaz faturaları da büyük bir deprem olarak hayatımıza girmeye başlayacak. Hükümet sözcülerinin Aralık ayında zam yok diye müjde vermeleri geçen sene 400-500 olan faturanın bu sene 1500-2000 TL olmasını engellemiyor. 

Her şey bu kadar ayan beyan, her şey bu kadar ortada ve 4 işlem seviyesinde iken, birileri bu ülkede ekonominin bir felakete dönüştüğünü kabul etmiyor ise o insanın insanlığı bende meçhuldür. 

Bakın geçim sıkıntısı dediğimiz şey sadece ekonomik buhranlarla sınırlı değil. 
İnsanların kimyası bozuluyor. Psikolojiler darmadağın ve suç oranları inanılmaz yükselişte. 

Bu sene ki kadar hırsızlık, kavga, cinayet, intihar, cinnet getirme haberlerine tanık olmadık. 
İnsanlar 3 kuruş ekstra para kazanmak için kendilerini kepaze etmekten çekinmiyor. Kaybedeceğim bir şey diyerek yapmadıkları şey kalmıyor. 

Sokaklar eskisi kadar huzurlu değil. Kimyasal madde kullanan çocuklar, gençlerin sayısı giderek çoğalıyor ve insanlığımızdan utandığımız hadiselere tanık oluyoruz. 

Yani yara her yönden, her yandan derinleşiyor. 

Palyatif politikalar ile günü kurtaracağım derken yarınları yakanlar bu gidişattan bizzat sorumludur. 
Sütlük inekler kesime gidince süt fiyatı artar, et fiyatı arzdan ötürü sabit kalır. 
Bu basit denklem bile bize tarım, gıda politikasının, hayvancılığın iyi yönetilmediğini, ekonomistim diyenlerin ekonomiden anlamadığının göstergesidir. 

TOKİ’nin bedava arsaya yaptığı evi taksitle 5 milyona gelecek şekilde müjde diye satarsan adam şehir merkezinde yer alan evini 5000 kiraya vermekten çekinmez. 

Yüzde 80 kapasite ile çalışan sanayiciye kredi vermezsen yatırım yapmaz. Olan ihracatta artmadığı gibi düşer. Oluşan enflasyonu böyle söndüremezsin. 

Özetle ülke 1 kg peynirin artık lüks olduğu ama daha acısı bu durumu görmeyenlerin halen alkışlandığı ve bu duruma düşen kitlenin bir kısmının kuru ekmeğe muhtaç kalsa bile durumu kabul etmediği bir seyirde ilerliyor. 

Artık ilimi, bilimi bıraktık. 
Muhalefet partilerinin tutarsız, şu halde bile umut vermeyen tavrından ötürü tek ümidimiz kaldı. 

Allah sonumuzu hayırlı etsin…