Geçtiğimiz gün “düşündüren bir grev değil mi” başlıklı bir yazı kaleme alarak Atışkan Alçı işletmesinde yaşanan grev ile ilgili bazı düşüncelerimi paylaştım. 

Aslında grev ile ilgili işçilerin hak arayışından ziyade işçilerin bağlı olduğu Kristal İş Sendikası Eskişehir Şubesi ve Başkan Erdal Akyazı ile ilgili bazı eleştiriler sıraladım. 

Hak arayışının ve grevin en tabi hak olduğuna en ufak itirazım olmadığını belirterek bu arayış esnasında izlenilen yolun ve özellikle işletme ile ilgili grev yaparken işletme sahibinin ailesine ait başka bir işletmeyi hedef almanın ve o işletme hakkında bir itibar suikastı yapmanın düşündürücü olduğunu belirttim. 

Tabi yazının ardından beni şaşırtmayan çeşitli telefonlar ve itirazlar da aldım. 
Şube Başkanı Erdal Akyazı, grev yapan işçi temsilcisi ve grevde olan işçilerden hem telefonla görüştüğüm hem de yazı ile bana ulaşanlar oldu. 

Bende bu görüşlere bir nevi cevap hakkı olarak yer vereceğimi ve asli amacımızın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğumu belirttim. 

Dilerseniz bu cevapları isim belirtmeden, bana ulaşan grev işçileri zorluk yaşamasın diye isimsiz olarak sizlere de aktarayım. 

Grevdeki işçiler eylemle ilgili sürecin özellikle şehre taşınan ve benim asla tasvip etmediğim başka bir firmaya ait itibar zedeleme eylemi ile ilgili kararı sendikanın değil işçilerin istediğini ve kendilerinin sendikaya bu konuda baskı yaptığını söylüyor. 
 
Ancak Başkan Erdal Akyazı ile yaptığım telefon görüşmesinde bu sorumluluğu kendi üstüne almıştı. Bunu belirtmem gerekir. 

Grev kararını tam da Temmuz ara zammından 1 gün önce almalarıyla ilgili olarak ise işçiler biz masaya geldik 30 Haziran’da görüşmek istedik ancak asıl masaya gelmeyen işveren tarafı oldu diyor. Bu konuda işveren avukatını eleştirenler ve dilekçelerimiz işverene ulaşmadı diye iddia da bulunanlar da var. 

İşçiler 2021 yılında zam yapılmadan önce asgari ücret 2825 liraydı ve biz asgari ücretten 320 TL fazla alıyorduk. Bu maaş bize yetmiyor diye talepte bulunduk ama istediğimiz artışı alamadık. O yüzden kristal iş ile bağlantıya geçtik ve dilekçelerimiz 1 günde kabul oldu diyor. 

Malumunuz ben Kristal İş Sendikası 5 aydır anlaşma sağlanamadığı için işçiler bu yüzden mağdur kalıyor demiştim. Bazı işçiler bu konuda sendikayı haksız eleştirdiğimiz ve sendikanın kendilerine aylık 5000 TL destek sağladığını söylemiş. Bu kış koşullarında yetmez ama vardiya dışındaki işçiler kendi başlarının çaresine bakıyor diye not geçmişler. 

İşte anlatamadığım kısım tam olarak bu oldu sanırım. Ben işçinin 5.000 TL ile yetinmesini ve bu zor koşullarda mağdur olmasını istemiyorum. O yüzden 7000 – 7500 TL almak varken keşke iş zora sokulmasaydı ve kimse mağdur kalmasaydı demek istedim. 

Ancak belli ki sendika ve başkan Erdal Akyazı’ya aidiyeti güçlü olan bazı işçiler bunu tam olarak anlamamış. 
Öte yandan yine işçiler içinden bana mesajını ileten ve 5 aydır devam eden grev yüzünden sıkıntı çektiğini, çevredeki baskı yüzünden grevi bırakamadığını ve arkadaşları tarafından dışlanmamak için buna devam etmek zorunda olduğunu belirten işçiler de var. 

Ancak kısmen hem fikir olduğumuz konu ise çarşıda gerçekleşen ve işi açmaza sürükleyen tişörtlü eylem. 
İşçiler Atışkan alçı ile aile bağı olan ama farklı bir şirketin önünde basın açıklaması yapıyor ve üstlerinde işletmenin halk sağlığı ile oynadığını iddia eden ağır ithamlar içeren tişörtlerle çarşının kalabalık yerlerinde dolaşıyorlar diye yazmıştım. 

O firmada da emekçi insanlar olduğunu ve onlarında zorda kaldığını söyleyerek bu konuda sendikayı eleştirmiştim. 
Nitekim yazımdaki diğer hususlara itiraz eden ya da eksik olduğunu söyleyen hemen herkes bu kısma pek itiraz etmiyor. 

Diyorlar ki “kendimizi o konuda haksız görmüyoruz ama tişört olayına gerek de yoktu” 

Başkan Erdal Akyazı’da olayın grevin 43. gününde gerçekleştiğini, şehre inilmesini ve grevin daha da güçlenmesi için hamle yaptıklarını söylüyor. 

Elbette grev güçlensin, elbette daha çok insan duysun ve işveren ikna olarak işçiler üzüm yiyerek bu işten ayrılsınlar. 

Bakınız grev kısmına, eylemlere, hak aramak için popülist eylemlere tabi ki ihtiyaç vardır ve tekrar altını çiziyorum ki buna itiraz etmek kimsenin harcı değildir. 

Diğer detaylarda eksik veya anlatamadığım bir husus varsa affola ama İşçi-işveren arasındaki görüşmelerde elbette anlaşmazlıklar, karşılıklı fikir ayrılıkları ve bazı inatlaşmalar olur. 

Ancak bir sendikanın o kadar işçinin aylardır süren mücadelesinde daha dikkatli ve bu tişört meselesi gibi konularda işçileri zora düşürmemesi gerekir… 

Benim öznem ve aslında işçilere değil sendikaya kızdığım kısım da ağırlıklı olarak burasıdır. 
Çünkü işin anlaşma boyutunu tıkayan yerinde burası olduğu söyleniyor. 

Yukarı da belirttim burada asli amaç üzüm yemektir, bağcı dövmek değil. 
O sebeple ben işçileri değil sendika sorumlusu Erdal Akyazı’yı eleştiriyorum ve grevdeki işçilerin haklarını alacağı, bir an önce üretime geçeceği sağlıklı günler diliyorum. 

Son olarak yazımın ardından bazı çirkin, amacını aşan yorumlara da tanık oldum. Hatta yorum demek doğru olmak ağır hakaret ve sinkaflı küfürlerin yer aldığı mesajlar oldu. Onlar hakkında elbette hukuki başvurumu yaptım. Derdini uygun bir üslupla, hakaret ve küfür olmadan iletenlere de teşekkür ediyorum. Elma ile armutu karıştırıp genelleme yapmıyorum. Herkesi de aynı terazi de düşünmeye davet ediyorum.