İnsan bazen bir yolculuğa çıkar ama çıkılan bu yolculuk sizi bir yere götürmez Bu yolculuk belki sizi bir yere değil ama tarihin içine götürür. Öyle bir yere gittim geçen gün. Eskişehir’in Alpu ilçesine bağlı Büğdüz Mahallesi, ama ben hâlâ “köy” diyorum. Çünkü orada hâlâ köy yaşanıyor, köy gibi gülüyor insanlar, köy gibi sessizliğe bürünüyor günleri…

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.14 2E05Cafd

Ama beni bu köye çeken, sadece taş evler, kır kahvesi ya da mis gibi köy havası değildi. 1235 yılına tarihlenen, yaklaşık 800 yıllık bir camiydi beni Büğdüz'e götüren. Evet, yanlış duymadınız: 1235! Sadece Eskişehir’in değil, Türk-İslam tarihinin de kadim bir tanığı. Bugün hâlâ dimdik ayakta ve hâlâ ibadete açık.

Selçuklu’dan Günümüze Uzanan Bir Mabet

Büğdüz Camii, Selçuklu döneminde inşa edilen nadir köy camilerinden biri. Rivayetlere göre, Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde buraya yerleşen Büğdüz boyu tarafından yaptırılmış. Taş temeller üzerine ahşap çatılı olarak kurulan yapı, orijinal mimarisini büyük ölçüde koruyarak bugüne kadar ulaşmayı başarmış.

Tarihi kaynaklara göre, cami sadece ibadethane olarak değil, aynı zamanda bir meşveret yeri, bir buluşma noktası, bir ilim mekânı olarak da kullanılmış. Selçuklu ve erken Osmanlı dönemlerinde bu gibi yapılar sadece cami değil; manevi karargâhlar gibiydi. Belki de bir zamanlar bu camide, Osman Gazi’nin, Orhan Bey’in, hatta adı bilinmeyen nice alp ve gazinin dua ettiği, diz çöktüğü yerdeyiz.

Bu düşünceyle girdiğinizde, sadece taş değil, tarih soluyorsunuz.

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.21 13A9344E

Şadırvanın Sesi Yüzyılların Dinginliği

Avluda yer alan şadırvan, sade ama zarif. Yalnızca su değil, huzur akıyor musluklarından. Rüzgâr, taşların arasından geçerken öyle bir sessizlik bırakıyor ki, adeta "burada dünya değil, ahiret konuşur" diyor.

İçeri adım attığınızda sizi karşılayan ise çini kaplamalı mihrap, ahşap oymalı minber ve Selçuklu süsleme geleneğini taşıyan kalem işleri. Her biri ayrı bir çağrışım bırakıyor insanın içinde:
Bir huzur, bir teslimiyet, bir dinginlik.
Bu mabedin duvarları sadece ibadeti değil, vefası olan her yüreği bağrına basıyor.

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.13 Ae8219D4

“Bu cami taş ile değil, dua ile yapılmış”

Caminin avlusuna adımımı attığımda ilk hissettiğim şey: sessizlik. Ama öyle sıradan bir sessizlik değil bu. Hani duvarlar konuşur derler ya, işte o türden…
Taşlarında Selçuklu’nun izleri, çatısında Osman Gazi’nin gölgesi var sanki. Rivayete göre, Osman Gazi ve kardeşi Gün Bey, cuma namazı için buraya gelir ve o nedenle eskiden cuma günleri köyde pazar kurulurmuş.

Beni camiye genç Berat ve arkadaşları götürüyor. Gözleri parlıyor, anlatıyorlar heyecanla:
“Biliyor musun abi, bu cami bizim dedelerimizin, onların dedelerinin dedesinin yaptığı cami. Hâlâ doluyor saf, ezan sesi taa vadiye kadar yayılıyor.”

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.21 7Bc9E344Caminin Değil, Ruhun Diriliği: Büğdüzlüler

Ama Büğdüz Camii’ne sadece taş işçiliğiyle, yaşıyla, efsanesiyle değil, esas ruhu üfleyen Büğdüz halkı.
Köy kahvesinde oturdum. Sadece çay içmedim; tarihi, hikâyeyi, dostluğu içtim.
Muhtar Selami Türker anlatıyor, yanında Kazım Kenar, Kadir Aktaş, Hüseyin Çulak, Osman Amca... Her biri başka bir zamanın dili gibi konuşuyor:

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.22 8Fcac849

“Burası köy kardeşim. Bizim çocukluğumuzda bile buraya dışarıdan kız almak olmazdı. Bozan’a bile gelin verince gurbete gitmiş gibi üzülürdü kızlarımız.” – diyor Kadir Aktaş.

Gülüşüyoruz, ama bir yandan da köyün o içine kapalı, ama sıcacık dünyası beliriyor gözümde.

Bir hikâye anlatıyorlar sonra, eski ama anlamlı.
Bozan’dan gelen bir rençber, köye yerleşmek istemiş. Yardım edeceğim demiş. Herkes sıcak bakarken, yaşlılardan biri, “Kimi kimsesi yok, bir gün cenazesi bile bir günümüzü alır” demiş. Ve adam köye alınmamış.
Bunu anlatırken espriyle, ama biraz da içlerinde kalan pişmanlıkla gülüyorlar:

“Misafiri severiz ama içeri almak başka iş be evlat.”

Kökleri Oğuz Kağan’a Uzanan Bir Mahalle

Peki neden bu kadar sahip çıkıyorlar köylerine, camilerine, kimliklerine? Çünkü kökenleri sıradan değil. Büğdüz ismi öyle laf olsun diye değil; Oğuz Kağan Destanı’nda adı geçen 24 boydan biri.
Kaşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk’ünde, Büğdüz boyu olarak geçer. Anadolu’nun Türkleşmesine katkı sağlayan boylardan biri.
Bugün ise bu destanın devamı gibi yaşayan 70 hane var bu köyde. Toplam nüfus 200’e yakın. Demografi ise ağırlıklı olarak emekli ve yaşlılardan oluşuyor. Gençlerin çoğu işsizlikten ve köy yaşamının sunduğu mütevazı yaşam koşullarından Eskişehir’e göç etmiş.

Whatsapp Görsel 2025 08 07 Saat 13.14.22 066777Eb

“Bize bir dolmuş yeter!”

Köyün güzelliği kadar sorunları da var. En başta ulaşım.
Bana derdini anlatıyor Muhtar Selami Türker:

“Eskişehir’e giden bir tek dolmuşumuz yok. Sabah gidip akşam dönen haftada iki gün çalışacak bir hat istiyoruz. Yan köylere var, bize yok. Burada işi olan yaşlısı, genci gidemiyor şehre. Bu camiyi tanıtın, belki o zaman yol da gelir.”

Haklılar. Böylesine tarihi bir camiye sahip bir köye ulaşımın olmaması sadece eksik değil, utanç verici.
Turizm deniyor, kültürel miras deniyor ama 800 yıllık camiye giden yol bile yok!

“Bir gidiş bir geliş olsun. Haftada iki gün olsun. Yeter ki biri gelsin, bizi duysun.” – diyor Kazım Kenar.

“Tanıtım da istiyoruz. Biri yazsın, çizsin, biz anlatırız. Gelen olur belki. Belki gençler geri döner.” – diyor Hüseyin Çulak.

Büğdüz Camii: Tanıtılmalı, Korunmalı, Miras Listesine Alınmalı

Bu cami sadece bir ibadethane değil. Anadolu’nun İslamlaşma sürecinin sessiz tanığı. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’e uzanan bir yolculukta durmadan dua edilen, yıkılmadan ayakta kalan bir yapı.

Ama bir tabela yok, bir broşür yok, bir tanıtım bile yok.
Bu yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmese bile, en azından Eskişehir’in kültürel envanterine hakkıyla girsin. Turizm rehberlerinde adı geçsin. Şehre gelen herkesin uğraması gereken bir “manevi durak” olsun.

Son Söz: Büğdüz, Bir Tarihseverin, Bir İnsanseverin Yolculuk Noktasıdır

Ben Büğdüz’e bir cami görmek için gittim. Ama dönerken, tarihin sayfalarını değil, insanların kalplerini okudum.
800 yıllık bir cami hâlâ ibadete açıksa, bu sadece ustalığın değil, nesilden nesile aktarılan vefanın eseridir.
Ve bu vefa, devletin de, şehir yönetiminin de omzuna yük yükler.

Büğdüz Camii’nin yolu açık olsun.
Ama önce gerçekten yolu olsun.