Cumhurbaşkanı Erdoğan demokrasiyi sevmese de demokrasi onu çok seviyor.

İnilip binilen bir vasıtanın daimi makinisti olarak 23 yıldır ülkeyi yönetiyor. Haliyle bu şunun göstergesi; demokrasinin nimetlerinden yararlanmak için demokrasiyi sevmeniz gerekmiyor, demokrat olmanızda…

Ne zaman bir seçim ya da kongre gündeme gelse, aklıma Cumhurbaşkanı Erdoğan gelir, tıpkı demokrasi gibi. Çünkü bizim coğrafyada demokrasi, çoğu zaman sadece seçim dönemlerinde hatırlanan bir kavramdır. Zaten uzun süredir, demokrasinin yalnızca sandık ve zarfla sınırlı bir sistem olduğuna inandırıldık.

Bu nedenle şaşırmıyorum.

Şaşırdığım nokta ise şu: Hangi seçim olursa olsun, “demokrasi” nidalarının en gür biçimde yükselmesi. Hatta bazen, en az demokratik olan seçimler, en fazla “demokrasi” vurgusunun yapıldığı seçimler haline geliyor.

***

Bu kez demokrasi ve birlik mesajları CHP için yükseliyor.

Malum, CHP kongre sürecinde…

Ancak CHP’de “kongre” denildiğinde, partiyi daha ileriye taşımak ya da örgütü daha kapsayıcı hale getirmek gibi ulvi hedeflerden çok, bu sözlerin kişisel hırsları ve siyasi hesapları, rövanşist duyguları perdelemek için kullanıldığına inanıyorum.

Herkesin bildiği ancak dillendirmemeyi tercih ettiği kişisel çıkarlar, rövanşist duygular ve kariyer planlamaları, sürecin arka planını oluşturuyor. Bunları değiştirmek yerine ilkeler koymaktansa, siyaseten doğru cümlelerle üstü örtülüyor, sürece meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.

Farklı renklerdeki listelerin aynı söylemler, aynı sığlıkla dillendirildiği kongre süreci haliyle hak ettiği ilgiyi ve alakayı görmüyor.

Öyle değil mi?

CHP’lilerin söylemi ile “muhalefetteki son kongrenin” daha kapsayıcı olması gerekmez mi?

Bir kaç kongre mühendisinin telefonlaşması ya da toplanması ötesine geçemeyen, belediye başkanlarından icazet alınmadan yol yürünemeyen, AK Parti’ye kızıp da AK Parti’den bir ton daha fazla demokratik olan yöntemlere sırt yaslamaktan öteye geçmeyi beceremeyen bir muhalefetin, iktidar olup olamayacağını bilmiyorum ama AK Partilileşmesi kaçınılmaz bu gidişle.

***

CHP’de kongre süreçleri yorucu süreçler.

Toplumdan kopuk, toplumsallaşmadan uzak, topluma bir şey vaat etmeyen…

Bir partinin klikleri arasında yoğun mücadele topluma hiçbir şey vaat etmiyor.

Parti içine o denli yoğunlaşılıyor ki partinin yönetmeye talip olduğu toplum neredeyse ortadan kayboluyor.

Talat Yalaz Rahmi Çınar’ı destekliyormuş… Neden?

Bazı partililer Talat Yalaz’a kaybettirmek istiyormuş… Niçin?

Talat Yalaz sadece kendi siyaset yapma biçime baksa, Rahmi Çınar ile yol yürüyemeyeceğini anlayacak kadar zeki bir il başkanı.

Bazı CHP’liler ise Yalaz’ın performansına baktığı zaman aslında Yalaz’ın tam da aranan kan olduğunu bilecek kadar siyasi bilgi ve birikimine sahip.

Veya Rahmi Çınar onca tartışmanın ardından bir şeyleri yanlış yaptığını ve şuan ki ayrışmada katkısı olduğunu bilecek kadar yöneticilik yaptı.

Peki, neden kimse mantıklı olana doğru yol almıyor?

Neyse çok fazla uzatmaya gerek yok

***

Ayşe Ünlüce tabanın onayını alan her ismi koşulsuz şartsız destekleyecek.

Kazım Kurt kendisinden onay alanı koşullu şartlı destekleyecek.

Ahmet Ataç sadece destekleyecek.

Tepebaşı’nda hayat var ama CHP yok gibi nedense…