1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’nin önde gelen isimlerinden biri Danton’dur…       Danton devrimin ardından bir süre geçtikten sonra arkadaşları ile fikir ayrılıklarına düşmüş, birlikte mücadele ettiği, beraber bedel ödediğini düşündüğü dostları tarafından yargılanmış ve ne yazık ki idam edilmiştir.

“Her rejim önce kendi evlatlarını yer” sözü biraz da Danton’a ithaf edilmiş bir klişedir.

Bugün CHP’ye bakınca, ister Genel Merkez isterseniz Eskişehir özelinde olsun, rejimin kendi evlatlarını yediğini açıkça görüyoruz.

Haklının değil güçlünün konum kazandığı, yıllardır mücadele edenlerin egemen isimlerce devre dışı bırakıldığı, her sonuçtan bir başarı çıkaran rant mühendislerinin kendine lüks kamaralar kurduğu ve değişim isteyenin henüz düşünce aşamasında pasivize edilmeye çalıştığı bir düzen var.

Bu düzen il ve ilçe örgütlerinden tutun yerel yönetimlere, milletvekili aday listelerine ve meclis üyelerinin belirlenmesine kadar etkin ve net bir düzen.

Ve bu düzenle mücadele etmeye kalkan herkes bir şekilde cezalandırıldı, yalnız bırakıldı, egemen güçleri alkışlamaktan elleri patlayanlar kendi mücadele arkadaşlarının çok kez ipini çekti.

CHP’nin İsmail Haşim Ateş Başkanlığı’nda mutlaka kazanacağı seçime nasıl giremediği ve işin içinde kimlerin olduğuna dair türlü senaryolar duyabilirsiniz. Fakat her senaryonun ortak noktası bu skandala imza atan, atması muhtemel her ismin yabancı değil, sistemin içindeki isimler olmasıdır.

Biraz kafasını kaldırıp, güçlü bir örgüt kurup egemen güçlerin sözünü dinlemeyen Erman Gölet’in başına gelenlere bakın. Önünü tıkayan, onu müfteri ilan etmeye kalkanlar da sanırım yabancılar değildi.

Parti meclisine direkt Genel Başkan listesinden girebilecek Nuray Akçasoy’u zayıf düşürmeye çalışan? Cemal Okan Yüksel’in biletini kesmek için elinden gelen çabayı harcayanlar da yabancılar değildi, biliyoruz.

Yıllardır Büyükşehir Belediyesi için sıra bekleyen, her dönem bir dönem daha beklesin istenen Ahmet Ataç’a yapılan haksızlığın asıl sebebinin vefa değil egemen gücün yanında rantiyesini kurmuş isimlerin vazgeçemedikleri saltanat değil mi?

Başka bir açıdan bakmaya çalışırsak, siyasi hedefini yükseltmiş ve parti içinde diğerlerinden ayrı düşünen, zaman zaman mevcut güce karşı ayak direyen Kazım Kurt’u alt etmeye çalışan ve ortamı sürekli gerenlerin hemen hepsi de mevcut gücün çevresindeki bu rantiyeciler değil mi?  

Demokrat değil sadece sosyal olanların, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tüzüğü, vizyonuna aykırı gitmekte herhangi bir sakınca duymayanların, partinin has isimlerini alanın dışına atma çabaları ve bu konuda zaman zaman başarılı olduklarını gördüğüm için Danton gibi mücadele eden ancak mücadelesini ayrı ayrı yapan herkese kolaylıklar diliyorum.

Biliyorum ki birileri yine boş durmayacak ve şevkle imzaladıkları ferman ile nice Danton’u ipe götürmek için çok ama çok çalışacak…